Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

PKK açılımı için önerilen 'DDR' ne ola ki?!

TBMM’nin ve Meclis’te kurulan PKK komisyonunun Başkanı olan Numan Kurtulmuş, önceki günkü toplantıda, artık yavaş yavaş dinleme faslının sonuna doğru geldiklerini açıklayıp önümüzdeki ay içinde yasal düzenlemelerle ilgili teklifleri hazırlayacaklarını söyledi.

Oysa aynı Kurtulmuş yaklaşık 1 ay önce 29 Ağustos’ta, komisyon çalışmalarının ne zaman tamamlanacağına ilişkin bir soruya şu karşılığı vermişti:

“Bunun net bir tarihini vermek isterim, ama zaten komisyonun hemen kuruluşunda aldığımız karar da 31 Aralık 2025'te komisyon çalışmalarını sonlandırması, bunu kendi yönergemizde belirledik. Eğer gerekirse iki ay süreyle, ikişer ay süreyle uzatılabilir, ama benim şahsi kanaatim mümkün olan en kısa süre içerisinde bunun tamamlanması ve komisyonun vazifesini ikmal ettiğini, Türkiye kamuoyu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu ile paylaşması.”

Acaba Kurtulmuş, “şahsi kanaatiyle” mi komisyonun çalışmalarının sonuna gelindiği tespitini yaptı?

Belki. Ama bu arada şunlar oldu:

Evvela 6 yıl aradan sonra avukatları ile görüşen İmralı’daki teröristbaşı, komisyon çalışmalarını kast ederek, “barış ve demokratik toplum sürecinin kat ettiği merhale itibarıyla hukuksal çözüm aşamasına gelindiğini, ara dönem yasalarını kapsayacak hukuksal çözümler gerektiğini” bildirdi. Bu arada kendisiyle ilgili “umut hakkı”na ilişkin pozitif adımlar atılmasını, ayrıca “rol ve muhataplığına denk bir yaklaşım sergilenmesini”, yani komisyon tarafından dinlenmesini istedi.

Teröristbaşının o buyruklarının duyurulmasından dört gün sonra da Saray’ın hukuk politikalarını şekillendiren çekirdek kadroda yer alan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, “Komisyon adına küçük bir heyetin İmralı’da dinleme yapmasının faydalı olacağını” belirtirken, “Münfesih terör örgütünün kesin silah bırakma kararının pratik olarak teyit edilmesi” halinde komisyonun dinleme faaliyetinden, geçiş sürecinin hukuk önerisini oluşturma aşamasına geçilebileceğini, aksi halde komisyonun dinleme faaliyetini sürdüreceğini açıkladı.

Bu ifadelerden de anlaşıldığı üzere; besbelli, dinleme faslı sadece “bekle-gör” veya “bir adım sizden, bir adım bizden” için yapılmış.

Meclis “Barış Mesaisi” Yapmalıymış

Yine besbelli ki, komisyon bir şekilde İmralı’daki teröristbaşını dinleyecek. Zira, sadece Mehmet Uçum değil, MHP de buna “olur” verdi.

Peki “hukuki süreç”te ne isteniyor?

Önceki günkü DEM MYK toplantısından sonra konuşan Sözcü Ayşegül Doğan, “Türkiye’de eşitliğin esas alındığı, kimseye ayırımcılık yapılmayan köklü bir sistem değişikliğine ihtiyaç olduğunu” vurgularken, “yasal/infaz düzenlemeleri hazırlanması, teröristbaşının iletişim kanallarının açılması, hak temelli idari-yasal adımların atılması ve ana dilde ifade hakkına saygı gösterilmesi” çağrısında bulunup, “Meclis’in barış mesaisi” yapmasını istedi.

Dün de DEM’in komisyondaki 5 üyesinin imzasıyla yapılan açıklamada; dinlemeler sonucunda “Kürt meselesinin tarihsel olarak çözümünün zorunlu olduğunun bir kez daha ortaya çıktığı” öne sürülerek, yıllardır dillendirilen talepler tekrarlandı.

18 Gün Geçti Teröristbaşı, Bahçeli’nin İstediğini Yapmadı

Tüm bunlardan sonra şunu soralım:

Bölücü terör örgütünün Suriye PKK’sı başta olmak üzere tüm bileşenleriyle silah bıraktığı “teyit edildi” mi ki, “hukuki sürece” geçiliyor?!

İktidar yazarlarının bile, “Öcalanın da SDG konusunda elini taşın altına koyması gerekiyor” demesini veya “Hani bu örgütün başındaki zat, Abdullah Öcalanın manevi oğlu idi; onun sözünden çıkmazdı?” şeklinde isyan etmesini bir yana bırakalım.

Bizzat bu açılımın mimarı MHP Lideri Devlet Bahçeli 2 Eylül’de, “Lağvedilen PKK terör örgüne mensup terörist unsurlarının kademe kademe SDG/YPG’ye katılıp katılmadığı henüz tam berraklaşmayan bir muamma olarak önümüzdedir.” dedikten sonra SDG/YPG’nin de “PKK’nın kurucu önderinin” 27 Şubat’ta yaptığı çağrıdan “muaf ve istisna” olmadığını vurgulama gereği duymadı mı?

8 Eylül’de ise Hürriyet’ten Nedim Şener’e verdiği röportajda; teröristbaşının yeni bir açıklama yaparak, 27 Şubat çağrısının “örgütün Suriye’deki kolu ve Avrupa’daki yapılanmasını da kapsadığını hatırlatmasını” isteyip, “bu çağrının yerine getirilmesinin, bu konudaki tartışmayı bitireceğini” söylemedi mi?

Sonuç?

18 gün geçti; ama teröristbaşı, Bahçeli’nin o talebini karşılamadı - hem de bu arada avukatlarıyla görüştürüldüğü halde!..

Bu Önerilere Dikkat

Araştırma kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin dinlendiği, komisyonun önceki günkü toplantısına gelelim.

“Türklük-Kürtlük tartışmalarının ötesinde, dünyanın dört bir yanından gelenleri kuşatacak bir imparatorluk anayasası” yapılmasını öneren de oldu... Halen İçişleri Bakanlığı’nın kırmızı bültenle aradığı Suriye PKK’sının başındaki Mazlum Kobani’nin Ankara’ya gelmesi gerektiğini savunan da...

Ama birisinin anlattıkları önemli ve dikkat çekiciydi.

Bu kişi, SETA’nın Dış Politika Araştırmaları Direktörü Prof. Dr. Murat Yeşiltaş’tı.

Terör örgütünün silah bırakmasının sadece ilk adımlardan biri olduğunu belirten Yeşiltaş, bunun kalıcı olabilmesi için “DDR” olarak ifade edilen “silahsızlanma, terhis ve yeniden entegrasyon” süreçlerinin dikkate alınması gerektiğini söyledi...

Ayrıca sürecin devam edebilmesi açısından Suriye’nin kritik bir saha olduğunu belirtti, ancak sürecin tamamının Suriye’ye bağlanmasının da birtakım sorunlar yaratabileceğini kaydetti...

Yeşiltaş’ın anlattıklarının önemi şu:

Birincisi; Saray’ın dış politikalarına SETA’nın yön verdiğinin iddia edilmesi...

İkincisi de; “DDR”, yani “silahsızlanma, terhis, yeniden entegrasyon” formülasyonu...

Bu yeni süreç için “yerli, milli, üçüncü göz yok” falan deniyor ya; bu “DDR”yi nereden hatırlıyoruz, onu anlatalım.

ABD’nin derin devleti olarak bilinen Dış İlişkiler Konseyi (CFR) başta olmak üzere çeşitli kuruluşların yönetiminde bulunan David L. Phillips adında birisi vardı. Uzmanlık alanı “Kürt sorunu”ydu. Bunun için sırf Güneydoğu’ya 30 kez gelmişti.

Türkiye onun adını, ilk açılımın tüm hızıyla sürdüğü Nisan 2009’da Atlantik Konsey’de düzenlediği gizli bir toplantı ve hazırladığı “Kürt raporu” ile duydu. O raporda, Anayasa’daki Türk devleti ifadesinin çıkarılması ve Türklükle ilgili maddenin değiştirilmesi, PKK’lılara kademeli af çıkarılması, yargının katı ve hesap vermeyen niteliğine son verilmesi gibi öneriler vardı. Epey tartışma yarattı.

Ama onun öncesinde 2007’de Amerikan Ulusal Dış Politika Komitesi’nde görevliyken, Robert Shuman Vakfı için hazırladığı bir rapor vardı. Phillips’in Türkiye’ye gelerek, Dışişleri Bakanlığı’mızın da yardım ve destekleriyle çeşitli görüşmeler yapıp, buradan “Irak Kürdistan”ı ve Bağdat’a geçerek hazırladığı raporda neler vardı?

TSK’nın etkisizleştirilmesi... PKK’yla görüşülmesi... PKK’lılara kademeli bir şekilde “eve dönüş veya dağdan iniş” imkânı sağlanması... Üst yönetimin üçüncü bir ülkeye gönderilmesi... Reform paketleri... Meclis’te komisyonlar kurulması...

Ayrıca “Barzanistan”ın tanınması... Kerkük’ten vazgeçmemiz... Fırat-Dicle sularını paylaşmamız...

İşte o raporun tam adı şöyleydi:

“Kürdistan İşçi Partisi’nin Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Yeniden Entegre Edilmesi (Disarming, Demobilizing and Reintegrating the Kurdistan Worker’s Party)”

David L. Phillips daha sonra 2014’te New York City Üniversitesi’nde düzenlenen “Kobani” konulu bir konferansta ortaya çıktı. İlk açılım sürecinde Ankara’nın kırmızı halıyla karşıladığı PYD yöneticisi Salih Müslim’in de katıldığı bu konferansı yöneten Phillips şunları söyledi:

“ABD, PKK’yı terör örgütleri listesinden çıkarmalı, PYD ile ilişki geliştirmeli ve Irak Kürdistan bölgesinin bağımsızlığına destek vermeli. Irak Kürdistanı, dünyada bundan sonra ilân edilecek ilk bağımsız devlet olacak. Bu devlet de Rojava ile ilişki kurup, bölgedeki Kürtler’i birbirine bağlayacak. Bu da yeni bölgede yeni bir Kürt muhiti doğuracak.”

Phillips, ayrıca “Kobani” sayesinde ABD’nin PYD’ye silah yardımı yapıp onlarla görüştüğünü, ayrıca yine “Kobani”nin, “Suriye Kürtleri ile PKK'yı bir araya getirdiği gibi, Irak Kürtleri ile bir araya gelmelerini ve dolayısıyla Kürt birliğini de sağladığını” kaydetti.

Ez cümle; bu yeni açılımla görünen o ki, “Nerede kalmıştık?” deniliyor!..

Bahçeli’nin ilk açılım sürecindeki şu iki sözüyle bitirelim:

“Teröristbaşının mesajını TBMM’de okutmak ve okunmasına müsaade etmek yeni Türkiye’nin kandan çimentosudur... PKK ile Kürt kökenli kardeşlerimizi eşitlemek milleti inkâr eden, Türkiye’nin altını dinamitleyen kör bir tuzaktır.”

Müyesser YILDIZ

26 Eylül 2025