Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,2288
Dolar
Arrow
36,3010
İngiliz Sterlini
Arrow
46,1227
Altın
Arrow
3428,0000
BIST
Arrow
9.602

Kirlenmek güzeldir !...

Soğuk ama güneşli bir günde Yatağan'dan Milas Bodrum'a doğru giderken Yatağan Termik Santral bacalarından kirli beyaz kocaman bir duman kütlesi şehrin üstüne doğru yükseliyordu. Bir an geçmişlere gidiverdim. Milletvekilliği dönemimde az mı uğraşmıştım. O dönemin Vali ve Yöneticilerini sık sık aradığımda hemen filtreleri çalıştırmaya başlarlardı. 

Santral, 1982 yılından bu yana gece gündüz havayı doğayı kirletmek için hiç durmadan linyit kömürü yakıyor. "Yakmayıpta ne etçez bu soğuklarda..." derler gibi geliyor kulağıma.  

Yatağan linyit havzasındaki kömürün değerlendirilmesi ve ulusal enerji sisteminin ihtiyacının karşılanması amacıyla 1975 yılında yatırım programına alınmış. Hava kirliliğini arttırdığı gerekçesiyle arada bir faaliyetleri durdurulsada tam 45 yıldır az yada çok havayı doğayı yada moda deyim ile hava kirlenmesine katkı koyuyor. Santralın ne kabahatı var? Veriyorlar kömürü o da yalıyor elinden geldikçe... 

Sadece Yatağan Termik Santralı değil Milas Ören arasında Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerini de unutmamak gerekiyor. Yatağan Termik santrali (TS) Muğla'nın Kemerköy TS den sonra 2. Türkiye'nin 5. Dünyanın ise 33. termik santralidir. Dünyada, emekli edilen, çalışan ve planlanan santral sayısı 10 bin dolaylarındaymış. Düşünün atmosfere bırakılan karbonmonoksitin miktarını! 

Aslında havayı ençok kirleten petrol kaynaklı olanlardır. Birinci sırada yer alıyorlar. Ah ah trafik, arabalar, uçaklar... Hava kirletenler sadece karbon kaynaklı değildir. Katı, sıvı veya gaz kaynaklı olanlarıda düşündüğümüzde eko sistemimizi 24 saat durmaksızın kirletmeye devam ediyoruz. Bu zararlı yabancı maddelerin havaya karışması gün geçtikçe büyük oranda kirlenmeye yol açıyor. Canlıların soluduğu havanın kirlenmesine ve yaşamı tehdit etmesine neden oluyor. Hava kirliliğine bağlı oluşan hastalık ve ölümlerde 5. sırada yer alıyor. Hava kirliliğinin tanımı ekolojik dengeyi bozan durumların bütünü demek de mümkündür. 

Yazımı yazarken bir detarjan firmasının reklamı gözümün önüne geliverdi. "Kirlenmek güzeldir". Gökleri delen apartman ve artan nüfusta çocukların sokak yaşamlarının ne kadar kısıtlandığını anlatmaya çalışıyordu. Reklamdaki kirlenme bir başka güzel özlemi anlatıyordu. Değil mi? 

Yatağan Termik Santral bacaları beni nerelere götürdü. Hele siyasetteki kirlenmeye hiç girmeyelim. Ekonomide sıkıntılar arttıkça siyasette de kirlenme her geçen gün artıyor. Sadece bizde değil tüm dünyada da her alanda kirlenme hızla artıyor. 

 Ne demiştik insan sağlığını bozan etmenlerin beşinci sırasında hava kirliliği olduğunu söylemiştik. 2021 yılında dünya genelinde 8,1 milyon insan hava kirliliğine bağlı hastalıklar nedeniyle yaşamını kaybetmiş. Türkiye'de geçtiğimiz yıllardaki istatistik verilerine göre 70 bin insanımız hava kirliliği nedeniyle yaşamını kaybetmiştir. 

Yorgunluk, halsizlik, stres, hastalıklar yani günlük yaşamı etkileyen riskler açısından baktığımızda hava kirliliği çok daha üst sıralara çıktığını görüyoruz. İnsan yaşamı açısından baktığımızda; küresel düzeyde iş kaybına, hastalıklara ve ölüme yol açan riskler arasında hava kirliliği ikinci sıraya yükseliyor. Hipertansiyon, inme, felç, akciğer kanseri, kalp krizi ve KOAH kaynaklı hastalıklar ve ölümlerin yaklaşık üçte biri hava kirliliğinden kaynaklanıyor. 

Türkiye gibi güneşi bol? bir ülkede D vitamin yetersizliğine bağlı sorunlar ve hastalıklar son yıllarda hızla artmaktadır. Sağlıkla uğraşan hekimler, bilim insanları D vitamini ve yandaşlarını çok daha fazla inceler ve üzerinde durmaya başladılar. Hani moda oldu desek yeridir. 

Toplumun büyük bir kısmında D vitamin yetmezliği ve buna bağlı sağlık sorunlarının arttığını bende bir hekim olarak görüyorum. Özellikle D3 vitamini ve K2 vitamin eksikliğine bağlı hastalıkların önlemleri sadece sağlıkçıları değil toplumunda dikkatini çekmeye ve ilgi odağı olmaya başladı. Bir covid-19 yani epidemi dönemi geçirdik. Bir Kısım insan pandemiden patırtır ölürlken bir kısmı da yaşama tekrar döndü. Bilim insanları yaptıkları araştırmatda kanda D vitamini yüksek olan grupta ölüm sayısı az iken D3Vitamin miktarı düşük olanlların çoğu öldüğü yada sakat kaldığı görüldü. Yine kalp hastalıkları gibi sekelleri de yine yapılan aşılara bağlamaya çalışasalarda bağışıklık sisteminin temel faktörlerinden D vitamin eksikliğinin sorumlu olduğu saptandı. 

Peki biz şimdi ne yapmalıyız?

Öncelikle biraz sağlığımızla ilgileneceğiz. Doktorumuza gidip kanda D3 Vitamin değerlerimize baktıracağı. Öncelikle kendimiz üzerinde duracağız, izleyeceğiz. Kan tetkiklerinde D3vitamin değerlerini 40 ng/ML altına düşürmeyeceğiz. Bu rakamım altındaysa (her ne kadar laboratuvarlar 20 ila 50 ng/ml referans aralığını normal kabul etselerde ) biz takviye vitamin almalıyız. Yani ilk 3 Ay D3 vitamini 40 ng/ ml üstüne çıkana dek desteklemeliyiz. 

Atmosferi çevreleyen kirlilik artışı güneşin vücudumuzun D vitamin alımını sağlayan yararlı ultraviyole ışınlarını engelleyerek yetersizliğe yol açıyor. 

Yine yapılan bilimsel araştırmalar, Türkiye gibi bir ülkede, toplumun üçte ikisinden fazlasında D vitamin eksikliği saptanmış. Güneş var D vitamin eksikliği haf safhada!  

Başta bağışık sisteminin temel taşlarından biri olan D vitamini anti diyabetik, anti kanseröjen, antiromatizmal ve her türlü enfeksiyonlara karşı bizi koruyan önemli bir vitamindir. Özellikle K2 vitamini ile birlikte alınması önerilmektedir. 

D vitamin takviyesi siyasetteki kirlenmeye karşı da iyi gelir mi? Tartışılır. Ama özellikle sinirlere hakim olmak için siyasetçilerin de D vitamin değerlerinin 40 ng/ ml üzerinde tutması gerekir. 

Gelecek haftaki yazımda D vitamini ile ilgili daha geniş bilgilendirmek isterim. Gelecek hafta buluşmak dileğiyle sağlıklı günler dilerim.

Prof. Dr. Nurettin DEMİR