Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Seçmen “Bilinen Kötü”yü “Belirsiz İyi”ye Tercih Eder

İYİP Genel İdare Kurulu Üyesi Fatih Demirkol birkaç gün önce İYİP lideri Müsavat Dervişoğlu’nun Mansur Yavaş’la yan yana oturduğu bir protokol görüntüsünü alarak “Bu fotoğraf karesinde yakın siyasi tarihimizin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Bakanlar Kurulu Üyeleri, ABB Başkanı yer alıyor. Tarihe not düşelim. Allah yolumuzu açık eylesin” mesajını paylaştı.

Geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı seçimi boyunca anlatmaya çalıştığım şey buydu: İYİP, CHP seçmeni ve CHP'nin arasını açmak için iki belediye başkanının adaylığına değil, aday olmamalarının yaratacağı tepkiye talipti.

Aynı seçmen tabanına hitap etme iddiasındaki bir parti için siyaseten anlaşılabilir bir şey. Ama bunu "sorumlu davranan yegane aktör" kisvesiyle topluma pazarlarken İYİP'e alkış tutup, bunu teşhir etmeye çalışan ben dahil birkaç kişiyi hedef tahtasına oturtanların şapkayı önlerine alıp düşünmesinde fayda var.

1- İYİP, konuşmaması gereken her yerde konuşup, konuşması gereken tek yerde, masada neden konuşmadı?

2-Masayı yakıp yıkıp kalkmışken neden geri döndü?

3- Akşener, Davutoğlu'nun "İsterseniz masaya Yavaş'ın adını getireyim, siz de destekleyin" teklifini neden "Başka bir partinin üyesi, yakışmaz" deyip reddetmişken, sonra kalkıp 85 milyonun önünde başka partinin üyesi olan 2 başkana aday olun çağrısı yaptı?

4- Yerel seçimlerde İmamoğlu ve Yavaş'a karşı histeri krizleri geçirirken neden bugün bu adaylardan birini öne çıkartmaya çalışıyor?

Aslında benim geçen seçimlerde anlatmaya çalıştığım şeyle paralel rota izliyor İYİP. Kılıçdaroğlu'nun oyundan çıkmasıyla beraber İmamoğlu ve Yavaş arasındaki adaylık yarışında Yavaş'tan yana irade ortaya koyuyor. Daha önce iki başkanın karizması üzerinden ve Kılıçdaroğlu karşıtlığına dayanarak yaptığı şeyi şimdi ise İmamoğlu karşıtlığı ve Yavaş destekçiliği üzerinden yapıyor.

Peki Nasıl?

Yavaş'ın adaylık stratejisinin HDP ve HÜDA-PAR karşıtlığı üzerinden şekilleneceğini de yaptığı birkaç açıklamadan gördük. Bunu geçen haftaki yazımda zaten anlatmıştım. Aynen aktarıyorum:

“Yavaş, bu doğrultuda Özgür Özel’in de olduğu iki toplantıda önemli çıkışlar yaptı. İlk olarak, Ankara İl Danışma Kurulu Toplantısı’nda HDP ve HÜDA-PAR’ı kastederek şöyle dedi:

Milli Bayramlarımız kutlanıyor, kutlamayan iki tane parti var! Eğer biz Milli Bayramlarımızda, Dini Bayramlarımızda ortaklaşamıyorsak burada bir sorun var.

Bunlara da ben mesafe konması gerektiğini düşünüyorum.

Ardından ise kurultayda sitem ettiği o konuşmasında bu sefer de yine aynı aktörleri kastederek şunları söyledi:

İstiklal Marşımızla, bayrağımızla problemi olanlarla mutlaka araya mesafe konulmalıdır.

Bunların "Yunan Kazansın" diyenlerden hiçbir farkı yok!

Yavaş, CHP’nin adayı olamaması durumunda CHP’nin adayıyla yarışacağı bir formüle meşru zemin yaratıyor. Yani Yavaş, böyle bir durumda;

1- Partinin “HDP’yle yakınlığı”ndan rahatsız olduğunu ve bu yüzden adaylık yoluna çıktığını ifade ederek CHP’nin HDP’yle yakınlaşmasından rahatsız olan muhalif tabanı hedefleyecek.

2- Cumhur İttifakı’nın HÜDA-PAR’la kurduğu ittifaktan rahatsız olan iktidar seçmenini hedefleyecek.

3- “Bunları neden CHP’deyken eleştirmedin” sorusu sorulduğunda “Hem de Genel Başkan varken eleştirdim” diyebilecek.”

Bunun İYİP'in de "Üçüncü yol" stratejisiyle örtüştüğü açık. Ki İYİP, Müsavat Bey'in genel başkan olmasının ardından İYİP’in oy kaybının önüne geçmek için çeşitli arayışlara da girdi.

Müsavat Bey, ilk seçildiğinde “Parlamenter sisteme geçilecekse oturulur iktidarla da konuşulur” minvalinde bir açıklama yapmıştı. Ardından normalleşme sürecinin başlamasıyla beraber açıklamasının tonu bir anda “İYİP, bu rejime karşı gerekirse TEK BAŞINA mücadele verecek” noktasına evrildi ve 180 derece tersine döndü.

Bunun nedeni, İYİP’in yerel seçimler boyunca CHP’ye iktidar diliyle saldırmasının onun muhalif tabanda iktidarın işine yarayan şeyler yaptığı imajına sahip olmasına yol açmasıydı.

İYİP, CHP’nin iktidarla normalleşme arayışları üzerinden CHP’yi iktidara yakınlaşmakla suçlayıp anti-Erdoğanist oylara talip olmayı ve yerel seçimde oluşan bu imajı yıkmaya çalıştı. Bunu da fırsatını bulduğunda iktidarla yakınlaşanın CHP olduğu propagandasıyla yaptı. Ancak bu propaganda ciddi bir karşılık bulmadı. Şimdi ise yeni hedef Yavaş ve İmamoğlu rekabetinde ilkinden yana saf tutmak.

İYİP'in 2023 seçim sürecinden beri izlediği bu farklı yolların ise tek bir ortak hedefi var: CHP'yi kendi seçmeni gözünde küçük düşürüp o seçmeni kendisine çekmek. Peki, CHP bu noktada ne yapabilir? CHP’nin izleyeceği en doğru yöntem, bir an önce Cumhurbaşkanı adayının nasıl belirleneceğine dair yöntemi ortaya koymak ve hedef gerçekten 2025 Kasım’ında bir seçimse bu adayı belirlemektir.

CHP’nin içindeki mevcut belirsizlik, Erdoğan da dahil kendi dışındaki siyasi aktörlere bu belirsizliklerin yarattığı rekabeti körükleyerek onu dış müdahaleleri açık hâle getiriyor. Örneğin bundan sonra iktidar, CHP içindeki rekabeti İmamoğlu’na yasak vermek üzerinden şekillendirecekse Erdoğan’ın rakibi olan İmamoğlu’na yasak vermekle İBB Başkanı İmamoğlu’na yasak vermek arasında devasa bir hamle yapma konforu farkı olduğunu unutmamak gerekir. Yine adayın belirlenmesinin ardından CHP’de bir kopuş yaşanacak ve aday olamayan kişi kendisine başka bir yol belirleyecekse bunun seçimin hemen öncesinde olmasıyla seçime henüz vakit varken olması arasında da seçmen algısı bakımından büyük bir fark yaratacağı açıktır. CHP’nin 2023 seçimlerinden çıkarması gereken en büyük ders de bu olmalıdır: Seçmen bildiği kötüyü, belirsizlik ve iç rekabet görüntüsüne tercih ediyor.