Bazı günler, ürkek bir güvercin sessizliğinde önümden akıp giden hayatı izliyorum...
Soğuk ve karanlıkta geçen Ankara geceleri... ?Çocukluğumu dize getiren is kokusu...? Suçu hep sana attık.? Sen bu kadar soğuk olmasaydın,? ayaklarımın buzunu eritecek sandığım her ateşe kanmazdım.
Sen bu kadar karanlık olmasaydın
Kış güneşine kurtarıcım deyip çiçeklerimi açmazdım...
Hayat seni yanlış anladım.
Yeni bir yaşın dönümündeyim. Yazıyla kırk beş. Rakamla 45.
Kendimi çok daha yaşlı hissettiğim zamanlarla dolu hayatım.
Bitkin ve kırık dökük…
Sadece dünya değil, tüm galaksi omuzlarıma binmiş gibi kambur hissettiğim.
Ve tekrar belimi doğrulttuğum.
Çok tatlı bir tesadüf mü, yoksa yine hayatın bir gülümse hadi dediği hediye mi bilemiyorum. Geçen akşam halam yolladı. Bir YouTube kanalı, hayatımı video haline getirmiş. Ne yalan söyleyeyim önce ‘Eyvah!’ Dedim. Acaba ne abukluklar olacak?
Söz konusu ben olunca malzeme bitmez.
Oğlum, boyum, elbette bacaklarım, evliliklerim, boşanmalarım, bazı gaflarım vs. Vs.
Korkarak açtım, bir kaç dakikadan sonra, burnumun direği sızladı.
Yalın, gerçek, abartmadan, ajite etmeden…
Hani derler ya, ‘Hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti’ diye…
Aynen öyle oldu.
Her zaman derim, ‘İnsan bu hayatta kendine kör’
Her daim başkalarından takdir edilme ihtiyacı duyuyor.
Kendine acımasız…
Bir başkasının söylemeye cesaret edemeyeceğini, kendine pat diye diyiveriyor…
Hiç içi sızlamadan hem de.
Kendine sarılmayı bilmezken, gelsin de birileri onu sarıp, sarmalasın istiyor.
Hep bir mucize arıyor ya da bekliyor.
Şu hayatta başardıklarına bakmadan…
Bir süredir kendime sarılmayı, gülümsemeyi, ‘aferin kız sana’ demeyi başarıyorum.
Bunu öğrenmek çok kolay olmadı. Hala arada kantarın topuzunu kaçırdığım oluyor tabi ki…
Ama hemen kulağımdan tutup, kendimi merkeze tekrar getiriyorum.
O videoyu izlerken de bunu hissettim. Bir süredir, yine yeniden kantarın topuzunu kaçırdığımı.
Hayatımı şimdi ile yargılayıp, birikimimi göz ardı ettiğimi.
Hatta küçümsediğimi…
Hatta yaşadığım o kadar şeyi unuttuğumu…
Hiç bitmeyecek, hiç geçmeyecek sandığım o zamanlardan nasıl da sağ ve güçlü çıktığımı…
Her şeye rağmen nasıl da şanslı olduğumu…
Mucize dediğimiz şey, her sabah sağlıkla yeniden uyanabilmek bazen.
Varsa evladınızın, size gülümseyebilmesi, hatta ‘Anne’ ‘Baba’ diyebilmesi.
Mucize dediğiniz şey, gören gözünüz, duyan kulağınız, adım atabilen bacaklarınız, sarılabilen kollarınız…
Hayat düz bir yol değil. Öyle olsaydı da çekilmezdi zaten.
Yokuş, iniş, asfalt, taşlı, karlı, kaygan… Bir yerde de yemyeşil, bağ bahçe.
Hepsinin tadı ayrı.
Hepsi de bir şey öğretip geçiyor.
Tabi siz ne kadarını görmek ve öğrenmek isterseniz.
‘Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.’
Cahit Sıtkı bu şiiri şimdiki zamanda yazsa yaş kırk beş olarak düzeltirdi belki de…
Ömrü anladığımız, sakinleştiğimiz, tam da ortasında hissettiğimiz zamanlar kırklar…
O vakit 45 yeni 35.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi