Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Atatürk ve Türk tarihi

Ekonomisi, neredeyse tamamen yabancıların eline geçmiş, yarı sömürge durumuna düşmüş, en seçkin kadrolarını cephelerde şehit vermiş, tarlayı ekip biçecek erkeklerinin sayısı azalmış, yüzde 90’ı kırsalda yaşayan ve bir o kadarı okuma yazma bilmeyen bir siyasal, toplumsal, ekonomik yapı devralmıştır

Cumhuriyet Osmanlı’dan.  1800’lü yıllar boyunca İngiltere ve Fransa’nın, sonrasında Almanya’nın, Osmanlı Devleti’nin ekonomisi, ticareti, üretimi, iç pazarı üzerindeki büyük etkisi nedeniyle Osmanlı, iktisadi bağımsızlığını, dolayısıyla da siyasi bağımsızlığını önemli ölçüde yitirmiş, yarı sömürge durumuna düşmüştür. 

Bu koşullar altında Osmanlı’nın eğitim kurumlarında, ülkenin, devletin tarihine, siyasetine, ekonomisine, toplumsal yapısına ilişkin nesnel, bilimsel, gerçek bilgilerin öğretilmesi, akılcı, sorgulayıcı bir öğretim yönteminin benimsenmesi mümkün pek olmamıştır.

O nedenle Türkler, tarihlerini Osmanlı döneminde değil, Cumhuriyet’le birlikte öğrenmeye başlamışlardır. Türk tarihi;600 yılı aşkın hüküm süren Osmanlı tarihini, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan eğitim reformuyla aşmış, onun çok ötesine geçmiş, çok daha eskilere uzanmıştır.

Cumhuriyet’le birlikte Osmanlı öncesini, Selçukluları, Anadolu uygarlıklarını, Orta Asya’daki tarihsel köklerimizi de içermiş, onlarla da buluşmuştur. O dönemlere, medeniyetlere, devletlere ilişkin çalışmalar, incelemeler, araştırmalar, yayınlar Atatürk döneminde başlamıştır. Atatürk döneminde sahiplenilmiştir.

Bu yüzden rahatlıkla denilebilir ki Türkler; Cumhuriyetle birlikte, Osmanlı öncesini bilinçli olarak ve bilimsel yöntemlerle öğrenmeye, yazmaya başlamışlardır. Bu da Atatürk sayesinde olmuştur. Cumhuriyet’le olmuştur. Ulus devlette olmuştur. Türk Tarih Kurumu (1930) ve Türk Dil Kurumu (1932), bu anlayışın ürünleridir. Tarih, dil, kültür ve yurt, ulus bilincinin de temel unsurlarıdır zaten. 

Bu bağlamda bir kez daha yinelemek gerekir ki, hangi siyasal gelenekten olursa olsun, hangi politik görüşten gelirse gelsin, Atatürk karşıtlığı, aynı zamanda açıktan millet, devlet ve cumhuriyet karşıtlığıdır.

Çünkü Atatürk’ün olmadığı bir millet, Atatürk’süz bir devlet, Atatürk’ü yok sayan bir cumhuriyet mümkün değildir. O yüzden Atatürk karşıtları, ister din ticaretine dayansın, ister mezhepçi, ister numaracı cumhuriyetçi, ister ayrılıkçı, etnikçi olsun, ister solda geçinen ve soldan geçinenlerden olsun, ipleri emperyalistlerin elinde olan kişilerdir.

Emperyalizmin maşası, uzantısı, işbirlikçisi olmaktan öteye gidemezler. Bu yalın gerçek tarihte de böyledir, günümüzde de. Hiç değişmez. 

Yineleyelim, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığının kimseyi daha Müslüman, daha devrimci, daha milliyetçi yaptığı görülmemiştir. Ama bunların hepsini emperyalizmin maşası yapmıştır.