Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8385
Dolar
Arrow
34,1542
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9695
Altın
Arrow
2916,0000
BIST
Arrow
9.109

Dijital Feodalizm mi Dijital Burjuvazi mi?

Yunanistan’ın eski maliye bakanı ve video oyunu geliştiricisi ve video oyunu yayımcısı şirket Valve Corporation’ın eski ekonomi danışmanı Yanis Varoufakis, adlarını hepimizin çok iyi bildiği büyük teknoloji şirketlerinin günümüz dijital ortamlarının feodal yöneticileri olduğunu ve özellikle Avrupa’nın bunun önüne geçemediğini belirtiyor. “Teknofeodalizm” adlı kitabında kapitalist çağın çoktan sona erdiğini öne sürüyor. Amazon ve Google gibi teknoloji tekellerinin ortaya çıkan hakimiyeti ile eski düzenin yerini yeni bir küresel ekonomik ve politik sistemin sessizce aldığını savunuyor.

Önceki yazımda da bahsettiğim aydınlanma süreci sonunda feodalizmden modernizme geçişin sonraki aşaması olarak da tanımlayabileceğimiz bu teknofeodalizm dönemi bize şu gerçeği bir kez daha gösteriyor: Tarihsel süreçte düşünceler ve onların ortaya çıkardığı olgular ortam ve şartlar değişse bile tekrar ediyor. 

Karl Marx’ın damadı ve Fransız Sosyalist Partisinin kurucularından Paul Lafargue, 1830 yılında yazdığı “Tembellik Hakkı” adlı denemesinde bu feodalizmden burjuvaziye geçişi şöyle yorumluyor: “Burjuvazi, ruhban sınıfının da desteklediği soyluluğa karşı savaşırken özgür düşüncenin ve tanrıtanımazlığın bayrağını sallıyordu ancak zafere erişince tavrını, söylemini değiştirdi ve artık günümüzde ekonomik ve siyasal hakimiyetini dinle berkitiyor. 15. ve 16. yüzyıllarda burjuvazi eski pagan geleneğine dört elle sarılmış, Hıristiyanlık tarafından baskılanan tensel hazları ve duyguları yüceltmişti. Günümüzdeyse zevkusefa içinde, tıka basa doymuş olduğundan kendi öz düşünürlerini, Rabelais’leri, Diderot’ları yadsıyor ve ücretlilere kanaatkârlılığı vaaz ediyor. Hıristiyan ahlakın sefil bir taklidi olan kapitalist ahlak, işçinin tenselliğini lanetliyor. Üreteni en asgari ihtiyaçlara indirgemeyi, keyiflerinden ve tutkularından arındırmayı ve acımasızca, dur durak bilmeden çalışan bir makine işlevine mahkûm etmeyi planlıyor”. 

Nitekim, o tarihte Lafargue’nin vurguladığı feodalizmden burjuvaziye geçişte yaşananların bir benzerini günümüzde modernizmden, ulus-devlet bakış açısından ve demokrasiden tekrar geriye, bu sefer dijital feodalizme doğru bir dönüş olarak yaşıyoruz. O dönemin işçilerinin yerini dijital platformlarda çalışan, eğitim alan ve sosyalleşen günümüz kullanıcıları almış durumda. Eskinin burjuvalarının yerini ise uluslar üstü statüleri olan organizasyonlar haline gelen büyük teknoloji şirketleri aldı. Yine o dönemin özgürlük, kardeşlik ve eşitlik kavramlarının yerini, dünyayı birbirine bağlayıp enformasyonun özgürce(!) dolaşımını sağlamak, sosyal ağlar üzerinden demokrasi ihraç etmek ve herkesin kişisel verilerini toplayarak oluşturdukları büyük veri ile insanları “bir ve sıfır” düzeyinde eşitlemek aldı. 

Örneğin, Facebook’un amacı insanları birbirine bağlamaktı. Twitter’in amacı ise özgür ve demokratik bir tartışma ortamı meydana getirmekti. Ama günün sonunda insanlar Facebookta siyasal manipülasyona maruz kaldılar. Twitter’da ise özgürce tartışmanın yerini zorbalık, linç kültürü ve yankı odaları aldı. Sonuçta hepimizin kişisel verileri çeşitli amaçlarla üçüncü parti şirketlere pazarlandılar. 

Bildiğimiz gibi büyük teknoloji şirketleri yapay zekâ konusunda araştırma-geliştirme çalışmalarında da en önde yer almaktadırlar. Silikon Vadisindeki teknoloji şirketlerinde yöneticilik yapan Ayşegül İldeniz’in de vurguladığı gibi bu çalışmalarda makineleri insanlara benzetebilmek için yapay zekâya şu üç şeyi kazandırmaya çalışıyorlar:

  1. Öğrenebilmek

  2. Mantık yürütmek ve yorumlamak

  3. Bir tarih perspektifine sahip olmak, yani hatırlamak. 

 İşte o zaman makineler, işçi ya da kullanıcı olan bizleri, diğer bir deyişle “insanları”, sivrisinekler gibi gereksiz hatta zararlı olarak görebilir veya işlevsizliğe mahkûm etmeyi planlayabilir.