Öcalan, basının dilinden rahatsızmış!
Pervin Buldan açıkladı, yani öyle kulaktan kulağa oynuyor gibi birilerinin fısıldadığı kulis bilgisi ya da Zaytung haberi değil.
İmralı'daki son görüşmede söylemiş:
“Sayın Öcalan çok rahatsız olduğu bir mesele üzerinde durdu. Ciddi eleştirileri var. Hala birçok kanalın ve yorumcunun geçmişteki düşmanca dili sürdürdüğünü ve bu çevrelerin derdinin çözüm ve barış olmadığını, hamaset ve düşmanlık olduğunu açıkça ifade etti”
Bununla da kalmamış, “Nasıl olsa Anayasa değişikliği için bana muhtaç” diye baktığı Tayyip Erdoğan'a kendince talimat vermeye bile yeltenmiş:
“Bazı yorumcuların, habercilerin, kanalların sürecin aleyhine yorumlar, ifadeler kullanması bizim çözeceğimiz bir sorun değil. Çünkü baktığımızda bugün medya da hükümetin elinde, yargı da AKP’nin elinde. Her gücü olan, yaşamın her alanına hakim olan bir iktidardan bahsediyoruz. Dolayısıyla bütün bunları iyileştirmek, ortadan kaldırmak yine iktidarın görevi. Ama bu konuda da bir ilerleme kaydedilmediğini de belirtmek istiyorum.”
“Bu ne cüret”, “Bu ne haddini bilmezlik” ya da “Bu ne şımarıklık” diyebilirsiniz ama zaten perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Daha azını söylemiş olsaydı ya da mesela “İktidar, insanların hassasiyetlerini, kızgınlıklarını, üzüntülerini rahatça dile getirmesinin önünü açmalı, herkesin tepkisi anlayışla karşılanmalı” filan deseydi şaşırabilirdik.
Çakma solcular, Kürtçüler, ılık beyinli liberaller, emperyalizmin gönüllü uşaklığını yapan küreselleşmeciler; ez cümle kimlikçiliğin sarmalında sarsaklaşmış artık kim varsa istedikleri kadar cilalasın, o cila bir türlü tutmuyor. Üstünü biraz kazıyınca altından post modern faşizmle kayıtsız şartsız işbirliği yapan ırkçı, feodal, şark kurnazı pragmatist bir zihniyet çıkıyor.
Ama onlara sorsan Atatürkçülerin, Cumhuriyetçilerin; laikliği, memleketin birliğini, bütünlüğünü savunan, kuruluş felsefesine, değerlerine bağlı, ulus kimliğini sahiplenmiş kim varsa alayı faşist...
Hadi canım sen de!
Peki, iktidar gereğini yerine getir mi?
Sırf Öcalan istedi diye, özellikle muhalif mahalledeki gazetecilerin, yorumcuların sesini kısar mı?
Muhtemeldir.
Üç vakte kadar, RTÜK'ün verdiği cezalardan, sosyal medya tutuklamalarından anlarız.
Tabi, ortada Kürtçüler için tarihi bir fırsat var.
Elinden kaçırmak istemiyor. Artık son düzlükte, öyle çatlak seslerin suyu bulandırmasına tahammülü yok.
O yüzden bu kez, anlamsız süslü cümlelerle konuşmamış, laf kalabalığı yapmamış, açık açık söylemiş.
Bir dediği iki edilmediği için sonsuz bir özgüven içinde.
Sadece iktidarı değil Anamuhalefet partisini de avcunun içinde görüyor olmalı!
Meclis'teki ihanet komisyonuna balıklama atlayan, Kürtçülere yaranmak için hiç bir fırsatı kaçırmayan Özgür Özel'in DEM'in grup toplantısında “Biji Serok Apo” sloganlarına sadece tepki gösterir gibi yapması, meseleyi yasak savma kabilinden üç beş cümleyle geçiştirmesi...
Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu'nun Fransız Le Monde gazetesine yazdığı yazıda Kürtçülerin gönlünü hoş edecek şekilde “Belediye listelerime Kürt adaylar koymaya cesaret ettim...” filan demesi!
Bunu okuyan sıradan bir Fransız, meseleyi nasıl algılar; Türkiye’de Kürtlerin aday olması veya gösterilmesi bir “cesaret” işidir, çünkü Kürtlere siyaset yolları kapalıdır!
DEM'ciler 7/24 böyle bir propaganda yapsa, İmamoğlu'nun yazısı kadar etkili olmazdı.
Öcalan muhtemelen, “Bizim için bundan iyisi Şam'da kayısı” diye düşünmüştür.
Ez cümle;
Bahçeli'nin hangi karanlık mahfillere hizmet ettiği belli olmayan -ya da çok belli olan – inisiyatifiyle terör örgütü PKK ve Suriye uzantısı YPG meşruiyet kazandı, örgütün TBMM'deki siyasi kanadı DEM makbul ve muteber oldu, eli kanlı terörist başı ise devletin muhatabı haline geldi.
O yüzden istediği gibi ahkâm kesebileceğini zannediyor.Herhalde rüyasında görse inanmazdı.
Şimdi, Meclis'teki ihanet komisyonu içinde yer alan vekillerden bir heyetin İmralı'ya, ayağına gitmesi gündemde.
Daha ne olsun.
Bülent Arınç bile çıktı, “Kimse gönüllü olmazsa, İmralı'ya gider Öcalan ile görüşürüm” dedi.
Şaşırdık mı? Elbette hayır!
Hal böyleyken, bir kaç vakit sonra sadece basının dilinden değil, milletin gösterdiği hassasiyetten, tepkiden de rahatsızım, nasıl olsa polis de yargı da elinde; iktidar lazım geleni yapsın, milleti sustursun, itiraz edeni tutup kulağından içeri atsın der mi?
Kimsenin şüphesi olmasın, diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar

ORC anketi: Kadın seçmenin partisi belli oldu

Yanlışlıkla kızını vuran baba aynı silahla intihar etti

Soruşturma izni talebi sonrası Ankara'da dikkat çeken görüntü

Huysuz Virjin'in 15 milyon TL'lik miras davasında karar

Sergen Yalçın’ın arabasındaki isim dikkat çeken paylaşım

Islak mendil ve dezenfektan kullandı, ehliyetine el konuldu

Enflasyonu düşürücem derken, hakkın rahmetine kavuşmayalım

Osman Aşkın Bak Erdoğan'a övgüler yağdırırken hızını alamadı

'Milleti de susturun' der mi?

Görmenin Sessizliği