Osmanlı devletinden yeni Türk devletine devredilen tarım sektöründe ekilebilir toprakların az bir kısmının tarımsal faaliyetlerde kullanılabildiğini göstermektedir. Bunun nedenlerini nüfusun nitel ve nicel eksikliği, üretim tekniklerinin geri kalmışlığı ve diğer iktisadi etmenlerdir. Tarıma açılan toprakların oranı 1927 Tarım sayımına göre %3 olarak hesaplanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında tarımsal yapı daha da bozulmuştur. Her yönden gerilemiş bir Türk tarımını, Türkiye Cumhuriyeti devralmıştır. Yeni devletin kurucusu ve önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarım politikası ve sonuçları, bu bakımdan büyük bir öneme sahiptir.
Atatürk’ün tarım ekonomisindeki temel felsefesi; üretimi önem veren, teknolojik yenilikleri kullanan (Atatürk’ün traktör üstündeki fotoğrafı konulabilir.) ve tarım üreticisinin önündeki engelleri kaldırma şeklindedir.
Atatürk tarafından tarım ve köylüler ilgili söylediği deyişler kendi felsefesini ortaya koymaktadır.
“Türkiye’nin sahibi ve hakikisi ve efendisi hakiki müstahsil olan köylüdür.”
“Ulusal ekonomin temeli ziraattır.”
“Gerçek fütuhat, yalnız kılıçla yapılan değil, sapanla yapılandır.”
“Kılıç ve saban, bu iki fatihten birincisi ikincisine daime yenildi.”
“Zenginlik ve onun doğal sonucu olan bolluk, rahatlık ve mutluluk yalnız ve ancak çalışanların hakkıdır.”
Atatürk’ün Türk köylüsü hakkındaki düşüncelerini 1923 yılında Adana’da Türk Ocağı’ndaki “çiftçiler” tarafından verilen yemekte aşağıdaki şekilde ifade etmiştir.
“Muhterem çiftçiler; sizler hepimizin babasısınız, hepimizin efendisisiniz. Çiftçi ve çoban bu millet için unsur-u aslidir. Vakıa diğer unsurlar bu unsur-u asli için lazım ve faydalıdır. Lakin hiçbir tevehhüme kapılmadan bilmeliyiz ki o unsuru-u asli olmazsa diğer unsur da yoktur.”
“Cumhuriyet on beşinci yılı planlı, sistemli ziraat ve köy kalkınmasının mebdei olmalıdır.”
Atatürk’ün toprak reformu ile ilgili düşüncesini şu şekilde ifade etmiştir:
“Yeni faaliyet devrimizde gerek bu havalide, gerek memleketin diğer kısımlarında toprağı olmayan çiftçilere toprak tedarik etmek meselesiyle ehemmiyetli olarak iştigal buyuracaksınız. Hükümetin şimdiye kadar bu yolda devam eden gayretine yeni tedbirlerimizle daha ziyade vüs’at vermeye muvaffakiyetimizi temenni ederim.”
Aşar vergisi mültezimler eliyle toplandığından halka zulmeden ve tarımsal üretimin artmasına engel olan bu vergi Atatürk tarafından mali bir devrimle kaldırılmıştır. Aşar vergisi o dönem dolaysız vergilerin % 48’ini, kamu gelirlerinin ise toplam 28,6’sını oluşturmaktaydı. Toplam vergi gelirleri içinde tarımın payı % 33’ten %10 oranına düşürülmüş ve Günümüzde bütçe gelirlerinin binde 3’ünü oluşturan akaryakıt vergileri kaldırılmamaktadır. Çiftçiyi korumak ve milli tarım üretimini desteklemek adına böyle bir karar alınsa çiftçi mazotu % 42 daha düşük alabilecektir.
Aşar vergisinden mahrum kalınan vergiler geliri tüketim ve muamele vergisine kaydırılmış, bu şekilde tarımdaki üretici kesim rahatlatılırken, vergi yükü kentli kesimin üstüne bırakılmıştır.
Çiftçiyi etkileyen bir diğer vergi de hayvanlar vergisidir. Bölgelere göre değişen bu vergi, İstanbul Meclisi Mebusanı tarafından 2 katına çıkarılması kararlaştırılmış ancak Birinci BMM’nin 1 numaralı kanunu ile bu karar kaldırılmış ve eskisi gibi uygulanmaya devam edilmiştir.
Atatürk’ün tarım politikasının temellerinden bir tanesi de Ziraat Bankası'nın tarımı destekleyen uygulamalarıdır. Ziraat Bankası özellikle Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında verdiği krediler Osmanlı’nın son dönemine göre 5 kat arttırılmış ve 1932 ve kadar çiftçiye verilen kredi 121 milyona ulaşmıştır. Bu şekilde çiftçinin finansmana erişimi kolaylaştırılmıştır. 1926 yılında havaların kötü gitmesi ve mahsulatın iyi alınamaması nedeniyle faiz alınmaması ve 3 yılda altı taksitle borçların ödenmesi sağlanmıştır. Maalesef son dönemdeki Ziraat Bankası’nın çiftçiye haciz gönderen uygulamalarına göre bu yapılanların ne kadar önemli olduğu bir daha görülmektedir.
Tarıma bağlı sanayi kuruluşları yine Atatürk döneminde açılmaya başlanmıştır. Alpulu ve Uşak Şeker Fabrikaları 1926 yılında açılmıştır. Bu şekilde yurtiçinde üretilen pancar ülke içinde işlenerek daha katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesine olanak sağlanmıştır. Son dönemdeki tarıma bağlı şeker fabrikalarının kapatılması, şekerin ithal edilmesi yolunun seçilmesi maalesef hem üretim yapan çiftçiyi hem de şeker tüketicisini zor durumda bırakmaktadır.
Hükümetçe 1923-1938 yılları arasında çiftçiye 200.162 liralık pulluk dağıtılır. Tarımsal üretim için Cumhuriyet’in ilk dört yılında 2000 traktör girmiştir. Atatürk kendi kurduğu orman çiftliğinde modern ziraat makinelerin kullanılmasını istemiştir.
Tarıma açılan toprakların oranı 1927 Tarım sayımına göre % 3 olarak hesaplanmıştır. Atatürk toprak reformu yapılmasını istemiştir. Bu şekilde tarımsal üretim yapılacak alanların artmasını istemiştir.
Bu kapsamda şu ifadeleri bu alandaki düşüncelerini göstermektedir.
“Her Türk çiftçi ailesinin geçineceği ve çalışacağı toprağa malik olması behemehal lazımdır.”
1 Kasım 1937 yılından TBMM’nin açılışındaki konuşmada
“Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olan ise, bir çiftçi ailesinin geçindirebilen toprağın, hiçbir sebep ve suretle, bölünemez bir mahiyet alması. Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus kesafetine ve toprak verim derecesine göre sınırlanmak lazımdır…”
Tarımsal üretimi arttırmak için kurumsal yapıyı güçlendirmek için önemli tarım teşkilatları kurulmuştur.
Ziraat Teşkiline dair 1910 sayılı kanun, 29 Aralık 1931 yılında tarım teşkilatı kurulmuştur.
1935 yılında Ziraat Vekaleti Vazife ve Teşkilat kanununda veteriner teşkilatı
1937 yılında 3116 sayılı Orman Kanunu ile orman teşkilatı kurulmuştur.
Sonuç olarak, Atatürk döneminde tarım ile ilgili kurumsal yapı kurulmuş, çiftçinin önündeki vergisel engeller kaldırılmış, çiftçinin tarımsal faaliyet bilgisi arttırılmış, çiftçinin borçları silinerek ve kredi imkanları arttırılarak çiftçinin finansman ihtiyacı giderilmiş, tarımda makineleşme adımları atılmış, tarıma bağlı sanayi tesisleri kurulmuştur. Tarımsal üretimde artış ve tarımsal üretime dayalı dış ticarette artış gerçekleştirilmiştir. Bu tarımsal gelir sayesinde ülke başta Duyunu Umumiye olmak üzere dış borçlarını ödemiştir. 15 yıl boyunca tarım ürünlerinde cari fazla verilmiştir. İhracatımızın % 80’nin üstünde tarımsal ürünler olduğu dikkate alındığında, tarımda yapılan önemli iyileştirmeler ihracat fazlası vermemizi sağlamıştır. Bu dönemde tarımsal üretim % 85 civarı artış gerçekleşmiştir. Bu şekilde, Atatürk dönemini tarıma dayalı iktisadi kalkınma modeli uygulanmıştır. Ülkemizde bu dönemden sonra çok da fazla tarımsal kalkınma faaliyeti gerçekleştirilmemiş ve günümüzdeki tarımsal sistem o günlere dayanmaktadır. 1950’li yıllardan sonra bu tarımsal kalkınma modelini Hollanda gibi önemli tarımsal ihracat yapan ülkeler örnek almıştır.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi