Prof. Dr. Ramazan Şeşen’e bir teşekkür edelim. Arap din bilgini ve seyyahı İbn Fadlan’ın 9. yüzyılda yazdığı seyahatnamesini Türk diline çevirmiş.
İbn Fadlan eserinde Türklerin yaşayışları, idareleri, dinleri, ahlâk ve adetleri hakkında son derece önemli bilgiler vermektedir.
Fadlan'ın Türk boyları içinde yaşadığı süreçte dikkat ve hayretle not aldığı birçok konudan biri de kefalet-kefillik anlayışı ve sistemidir. Türklerin kefalete çok önem verdiğini, kefil olunan birinin yaptığı hatanın hesabını kefilden sorduğunu belirtmiş.
İlk soru “kimmiş bunun kefili” imiş.
Babıâli’nin usta kalemlerinden, Harvard İnsan Kaynakları mezunu Cüneyt Ülsever de anılarında şöyle yazmış: "Özal’ın talimatıyla kamu kurumlarında liyakat temelli bir insan kaynakları planlaması yapalım dedik. Gel gör ki Ankara’da hangi bürokratın koltuğunu azıcık oynatsak, öbür gün koltuğunu geri alıyor. Baş edemedik. Bari Ankara dışında yapalım bu işi dedik. Hakkari’deki bir bankanın şube müdürü bile koltuğu öbür gün geri kapınca pes ettik ve Türk kamu kurumlarında “liyakat tabanlı yönetim sistemi” değil “örümcek ağı tabanlı yönetim sistemi” kullanıldığını anladık. Bürokrasinin en uzak noktasına bile dokunsak, merkezde anında yanan bir ışık oluyordu"
Bu kısa girişten sonra, gelelim esas konumuza.
CELAL HOCA!
Celal Hocamız elbette ki akademik alanında çok meşhur bir hocamızdır. Yazdığı kitapları alıp okurum. Özellikle “Bilgiyle Sohbetler” adlı kitabını tüm öğrencilerime okunması gereken ilk 10 kitap arasında gösterir, okunmasını şart koşarım. Sınavda da bir soru sorarım hocamızın kitabından.
Ancak kıymetli hocamız magazin hayatına yaşına rağmen hızlı girdi. Sayın Altaylı becerdi bu işi. Çok da iyi yaptı.
Sayın Fatih Altaylı’ya hocamızı Türk milleti ile tanıştırdığı ve engin bilgilerinin toplumla buluşturduğu için ne kadar teşekkür etsek azdır. Hocamızın fikirlerini gelecek nesillere aktarmak cennetlik bir iş olsa gerek.
Zira, Türk akademisi şu ana kadar Celal Hoca gibi bir entelektüel henüz yetiştirmemiştir. Gelecek 100 yılda da pek yetiştirecek gibi görünmüyor.
Umudumuzu yine de koruyalım, büyük laf etmeyelim. Çünkü Nobel Bilim Ödülü'nü bir Türk akademisyenin alması hayal bile edilemezken Aziz Hocamız hepimizin göğsümüzü kabarttı. Tanzimattan beri oluşturduğumuz doktrinin isabetli olduğunu kanıtladı. Allah razı olsun kendisinden.
Celal Hocamız televizyonu çok sevdi, sevdikçe de Aziz Nesin'in romanındaki Pehlivan İmam gibi şaha kalktı. Ancak romandaki votkalı kompostoyu bilmeden içip kafayı bulan, ardından meyhanedeki ahaliyi tırstıran kabadayıları tepeleyen imam gibi olamadı.
Kendi alanı olan yer biliminden ayrıldıkça insanların “noluyoruz hoca” kendine gel serzenişleri ile karşılaştı. Ancak hocamız bu serzenişleri hiç dikkate almadı ve nalına mıhına vurmaya devam etti.
Şimdi buraya yazıp da hocamızı kızdırmak istemem ama ortalama Atatürkçüleri, laik, seküler insanları bile ürkütmeyi başardı. Moda Deniz Kulübü'nde bile bir tedirginlik hissetmedim değil.
Bu çıkışlardan biri de "Türkiye’de üniversite yok" ifadesidir.
Celal Hocam, daha önce de e-posta ile yazışmıştık.
"Türk Üniversitelerini lütfen bu kadar aşağılamayın" diye yazmıştım. "Yerdiğiniz bu üniversiteler en az karşılaştırdığınız diğer okullar kadar iyi ya da kötü. Aralarında dramatik bir fark yok" demiştim.
Şiddetle karşı çıkmış üniversitelerimizin nalına mıhına çakmıştınız.
Eyvallah.
Sizi fikrinizde caydıracak ne yeterli bilgim ne de entelektüel birikimim var. Yine de Türk üniversitelerinin bu kadar aşağılamanın yersiz olduğunu hocamıza hatırlatmak adına kısa bir liste hazırladım.
Türk mühendis-müteahhitleri son 40-50 yılda dünyanın 132 farklı ülkesinde 500 milyar dolarlık yol, köprü, havalimanı, baraj, tren yolu, enerji tesisi gibi projeler yürüttüler.
Bazılarının isim ve mezun oldukları okullar:
Sezai Türkeş-İstanbul Teknik Üniversitesi
Fevzi Akkaya-İstanbul Teknik Üniversitesi
Üzeyir Garih-İstanbul Teknik Üniversitesi
Şarık Tara-İstanbul Teknik Üniversitesi
Erol Üçer- İstanbul Teknik Üniversitesi
Ersin Arıoğlu-İstanbul Teknik Üniversitesi
İdris Yamantürk-İstanbul Teknik Üniversitesi
Nihat Gökyiğit-İstanbul Teknik Üniversitesi
Feyyaz Berker-İstanbul Teknik Üniversitesi
Necati Akçağlılar-İstanbul Teknik Üniversitesi
Sani Şener-Karadeniz Teknik Üniversitesi
Erman Ilıcak-Ortadoğu Teknik Üniversitesi
Kâfi değilse internette var. Basitçe ulaşılıyor. Amerika, İngiltere ve Körfez bölgelerindeki üniversitelerin akademik kadrosuna baksın. Türk üniversitelerinden mezun yüzlerce akademisyen görecek. Ben sadece 3 tanesini buraya yazayım. Diğerlerini hocamızın asistanları bulup versin hocamıza.
Prof.Dr. Aziz Sancar-İstanbul Üniversitesi, Amerika
Prof. İrem Dikmen Toker-Ortadoğu Teknik Üniversitesi-İngiltere
Prof. Dr. Canan Dağdeviren-Hacettepe Üniversitesi-Amerika
Almanya, İngiltere, Amerika üniversitelerinden mezun olmayan bu örnekler de yeterli değilse, büyük Türk büyüğü, siyasetçisi Ankara Üniversitesi mezunu Besim Tibuk’a baksın kıymetli hocamız.
Türk üniversiteleri en azından Rize’nin fındıklı kasabasında doğan Besim Tibuk’u yetiştirdiği, hem ülkemize hem de dünyaya kazandırdığı için başarılı sayılır.
Bu arada özellikle belirtmek gerekir ki, eğer İbn Fadlan yaşasaydı faturayı size değil kefilinize keserdi.
Çok Okunanlar
Jose Mourinho'dan Ronaldo ve Talisca açıklaması!
BEDAŞ 24 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Galatasaray Bodrum FK’yi yenerken, Muslera ve Kerem arasında gerginlik
Teğmenlerin Komutanlarının 'Suçu'!...
Bolu'da kar yağışı kazaya neden oldu, otoyol ulaşıma kapandı
Öğretmenler Gününde, Eğitim Devrimi için bir manifesto
CHP'li Belediye Başkanı Günay'ın oğlu son yolculuğuna uğurlandı
Narin’in ölümünde şüpheler artıyor! Teker teker inceledi
Oğuz Aydın Fenerbahçe adına iki gole imza attı: İlkleri yaşadı
23 Kasım Cumartesi reyting sonuçları