Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.367

Kepçeyle toplu mezara gömüldüğünde sağa sola bakma aynaya bak

Prof. Dr. Barış Doster Hocamız, geçenki yazısında siyasetin finansmanı ile şehir rantı arasındaki ilişkiyi ve optimizasyonu çok güzel anlatmış.

Ben Barış Hoca kadar usta olmadığım için konuya daha sokaktan bakarak yazayım.

Bölgemizin insan sermayesinde mekanik bir arıza var.

Terörist devşirmek için oldukça verimli bir havuz.

Din-iman deyince ve yanına da meşrebine göre yatacak yer, yiyecek yemek, sınav sorusu, iş garantisi, akademik kadro, katalog gelin ya da damat ve de huri ekleyince peşine takılacak insan bulmak pek zor değil.

Son yıllarda bu tarz insanların yaptıklarına bakalım.

11 Eylül 2001 Amerika

2004 Madrid, İspanya

2007 KingsCross, Londra

2008, Mumbai, Hindistan

2011 Oslo, Norveç

2013 Paris, Fransa

2015 Charlie Hedbo, Paris

2016 Bürükse Havalimanı

2016 Berlin

2016 Nice, Fransa

2017 Barselona, İspanya

2017 Manchester Konser baskını, İngiltere

2013 Reyhanlı

2015 Suruç

2015 Ankara Gar

2016 Sultanahmet

2016 Kızılay Güvenpark

2016 İstanbul Atatürk havalimanı

2016 Vodofone arena

Bunlar internete “işid bombalama” yazınca çıkanlardan bazıları.

Neredeyse hepsi “intihar bombacısı” modeliyle yapılmış.

Nasıl bir iklim var ki, insan kendini havaya uçurma cesaretini buluyor.

Daha önceleri bilmediğimiz bir model.

Bir de 15 Temmuz 2016 Ankara, İstanbul meselesi var.

Yabancıların devşirdiği ve beslediği bölgemizin çocukları hem bizi, hem de beslendikleri odakları vuruyor.

Diğer taraftan, milyonlarca bölge insanı, iç savaşlar sebebiyle kendi insanı tarafından çoluk çocuk öldürüldü, büyük kısmı da göç yolunda öldü.

Şanslı denilenler ise sığınmacı olarak gittikleri ülkelerde barınma ve proteinsiz beslenme karşılığı “sahipsiz sokak köpeği” gibi Avrupa’nın dehlizlerinde yaşamaya çalışıyor.

Nasıl bu hale geldik?

Bazı dönem fotoğraflarına bakınca bu hale nasıl geldiğimiz anlamak zor değil.

1960’ların 1970’lerin fotoğrafları sosyal medyada sürekli dönüyor. Bugünkü fotoğrafları ile karşılaştırıldığında evrimin geriye doğru işlediğinin farkına varıyor insan.

Bugünden daha medeni hayat var gibi bir durum var.

Şimdilerde çuvalın içinde yaşayan kadınlar, yıllar önce, hem iş, hem de sosyal hayatın içinde imiş.

Ne zaman ki, Amerikan doktrini bölgeye hakim olmuş, bölgenin medeni insanlarını orta çağ avrupasındaki gibi dinsiz-imansız denilerek giyotine verilmiş, neandertallar desteklenmiş, işte o zamandan itibaren evrim geriye doğru işlemeye başlamış.

Netice de ortada.

Afganistan, Pakistan, İran ve Irak gibi ülkeler direnememiş, dağılmış.

Türkiye bölge ülkeleri içinde nispeten daha iyi bir durumda.

O da şimdilik.

Amerikan doktrini, NATO, soğuk savaş ve yeşil kuşak gibi projelerle tüm coğrafyada hedefine ulaştı.

Karmakarışık oldu toplumlar.

Ancak Anadolu’da istediği gibi bir model tam anlamıyla kuramadı. 

Tam da kurmak üzereyken, evdeki hesap çarşıya uymadı.

FETÖ bu modelin en önemli aparatı idi.

FETÖ, açığa çıkmamak için içki içmediği halde apartman boşluğundaki çöpünün içine içki şişesi koyan, 

Zorunda kalırsa vişne suyunu şarap bardağına koyup ortalıkta dolanan,

Markette iş arkadaşını gördüğünde hemen sepetine içki şişesi ekleyen, 

Sigara kullanmayan, 

Sinirlenmeyen, 

Herhangi bir adli suça bulaşmamış, 

En ufak bir kötü alışkanlığı ve hatta hatalı park cezası dahi olmayan kişileri yetiştiren bir uluslararası casusluk şebekesi olarak Anadolu’yu Afganistan yapma projesinin ta kendisiydi .

Fakat akamete uğradı.

CIA-BND-MI6-MOSSAD gibi resmi kuruluşlar, FETÖ tarzı şebekeler ve tarikatlar ile destekledikleri siyaset vasıtasıyla, ülkemizi çöplüğe çevirmek istiyorlar.

Halkımız direniyor, hala da direnmekte.

İkinci Dünya Savaşının ve ardından gelen Rus ve Gominis korkusu ile, Amerikan Jonileri bölgeye hakim oldu.

Bu hakimiyet, solu biçti ve sağı yüzde 70’lere taşıdı.

Tarikatlar azdı.

Cemaatlerin uyuşturulmuş ahmakları ülkenin asli unsuru oldu.

Sızdırılmış sınav soruları ile kariyer yapan cemaatçiler hak etmedikleri makamlara geldiler.

Jonilerin himayesinde ilerlediler.

Olayı anlayan Türk aydınları tam vatandaşı uyarmaya başlamıştı ki,

Ahmet Taner Kışlalı,

Uğur Mumcu, 

Necmi Hablemitoğlu, 

Bahriye Üçok, 

Muammer Aksoy gibi Atatürkçü vatanseverlerin hepsi öldürüldü.

Ancak iletişim olanaklarının yaygınlaşması, tek merkezli medya gücünün kırılması, teknolojinin kullanım yaşının ilkokul çağlarına düşmesi, muhalefetin çökmesini önlemekle kalmayıp, yüzde 52’lere çıkmasına olanak sağladı. 

Kökü dışarda olan tarikatların desteklediği yüzde 65-70 olan sağ seçmen oranı, yüzde 48’lere kadar düştü.

Oranlardaki bu düzensizlik elbette bizi sadece politik olarak yozlaştırmadı.

Aynı şekilde mühendislik açısından da ahlakımızı bozdu.

Özellikle mühendislik tarafından yaratılan katma değerle finanse edilen siyaset, daha çok ranta ihtiyaç duydu.

Cemaatlerin de hoşuna gitti bu “al-sat” ile yapılan karlar.

İstanbul Belediyesi'nden 30 milyona aldıkları araziyi, ertesi gün tekrar İstanbul Belediyesi'ne 300 milyona satan, rahmetli Belediye Başkanının damadı cemaat üyesi, kim bilir ne düşünmüştür bu alış-veriş meselesi ile ilgili. 

İmara açılan tarım arazilerine verilen 10-15 katlık imar izni de cemaatleri zenginleştirdi.

Zemin taşıma kapasitesi çok düşükmüş, bozukmuş, kötüymüş, sıvılaşma olurmuş.

Kimsenin umurunda olmadı.

Ranta odaklanmıştı ahali.

Aslında dindar insanlardı bunlar.

Öğretilerinde helal kazanç, alın teri çok önemli yer tutuyordu.

Joni için ise, kendi kasasından para çıkmadan, imar rantıyla, sıfır maliyetli casusluk örgütünün sorunsuz çalışması önemliydi.

Çökecek olan binalarda Joniler oturmayacaktı zaten.

Hem cemaatler, hem siyasiler hem de bazı öncelikli üst düzey insanlar çalışmadan servet sahibi oldular.

Oturdukları yerden.

Bir kalem oyunuyla.

1 milyonluk tarla, bir gecede 100 milyonluk arsaya döndü.

Bu rantın büyük bir kısmı da cemaatler tarafından, siyasetin fonlanmasında kullanıldı.

Siyaset de elde ettiği kamu gücüyle cemaatleri şişirdi.

Ta ki bombayı yiyene kadar.

Ancak bombalar aklımızı başımıza getirmemiş olmalı ki, tekrar siyaset-cemaat kol kola gezmeye başladı.

Büyük senarist Sırrı Süreyya Önder, “Tayt giyen erkek çocuklarınıza dikkat edin” diye uyarmıştı.

Ama Sırrı bile kepçeyle toplu mezara gömüleceğimizi tahmin etmemişti.