Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8412
Dolar
Arrow
33,9580
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8874
Altın
Arrow
2747,0000
BIST
Arrow
9.771

Bergama’nın Zeus Sunağı Almanlara satıldı mı?

TAŞ YERİNDE AĞIRDIR-136. UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM. 

19.yüzyıl sonunda aralarında mühendislerinden arkeologlara, konsoloslardan prenslere kadar bir grup Alman organize bir şekilde Anadolu’nun, Bergama’nın tarihi eserlerini Almanya’ya götürmüşlerdi. 

Bu götürüş meşru değil şaibeli ve bir kaçakçılık olayı idi.

Bu bağlamda, başka bir ülkenin tarihi değerlerine izinli izinsiz el koyup, alıp yurt dışına götürmenin ahlaki olmadığını bilen Alman yetkililer ve yandaşları buna bir kulp buldular.

O zamanlar bu toprakların sahibi Osmanlı Devleti’nin Bergama Zeus Sunağını ve eserlerini Almanlara “sattığını” ileri sürerek Dünya ve Türkiye kamuoyunu yıllarca uyuttular.

Yapılan belgeli hırsızlıklar, ağır baskılar, alevera dalevera ile alınan izinler göz ardı edildi.

Büyük bir yalanla Osmanlı Devlet yöneticileri suçlandı, Türkiye ve Dünya aydınları kandırıldı.

Oysa 1864-1878 yılları arasında Bergama’da yaşananlar, eşi benzeri görülmemiş tam bir kültür talanıdır.

O yıllarda Prusya/Alman Devleti destekli mühendis Carl Humann ve çetesi Bergama’nın tarihi eserlerini, mevcut Osmanlı 1869 Nizamnamesi/Yasasınca kesinlikle yasak olmasına rağmen gizlice Berlin’e götürmüştü.

Bu belgeli durum Dünyanın neresinde olursa olsun açık bir kaçakçılık, hırsızlık olayıdır. 

Bu haksız, hukuksuz ortamın bilincinde olan Prusya/Alman Devletinin ilgilileri duruma kendilerince çare aradılar. 

O süreçte Osmanlının her kademesinde Alman görevliler etkiliydi.

Osmanlı Devlet Müzesi, Müzeyi Hümayun Müdürlüğüne Philip Anton Deither adlı bir Almanın gelmesini sağladılar. 

1874 yılında, daha önce yaptıkları kaçakçılığı yasallaştırmak, yenilerinin önünü açmak amacıyla, bu P.A.Deither’in hazırladığı, Alman çıkarlarına uygun olduğunu düşündükleri yeni bir yasa çıkarttılar.

Bu yasayla kazılardan çıkarılan eserlerin 1/3’ü kazı yapan Almanlara, 1/3’ü arazi sahibine (yani Osmanlıya), 1/3’ü  doğrudan Osmanlı Devletine verilecekti.

Bölüşmeyi, yine bir Alman, Osmanlı Bankasının İzmir Şubesi Müdürü Göttingenli Heinze yapacaktı.

Ancak bu yasanını saçmalığını bilen Osmanlı görevlileri bu zorlama yasayı uygulamadı. Bergama eserlerinin yurt dışına çıkarılmasına izin vermedi.

Ta ki 6 Ağustos 1878’e kadar. 

93 harbi de denen, 1877-78 (93 harbi) Rus savaşında Osmanlı yenilmiş, Balkanlardan inen Rus Ordusu Ayastefanos/Yeşiköy’e kadar girmiş, payitaht İstanbulun kapılarına dayanmıştı.

Başkentin Ruslarını eline geçme, Devletin yıkılma ortamında Osmanlı çaresizdi.

Sözde müttefik Almanların güya arabuluculuk yaptığı Berlin anlaşmasıyla Osmanlı Romanya, Bulgaristan’daki topraklarını, Kıbrıs’ı kaybederken Alman Devleti bu durumu fırsat bildi.

Köşeye sıkışmış Osmanlıya yaptığı baskıyla, daha önce; kendi adamları olan, Osmanlı Müzeler Müdürlüğüne getirttikleri P.A.Deither’e 1874 çıkarttıkları, ancak uygulanmayan 1/3 yasasının yürürlüğe girmesi  için Osmanlıdan izin koparttı.

Ancak Almanlar için bir sorun vardı! 

O güzelim Bergama heykelleri üçe bölünemezdi ki! 

Zeus Sunağının “Devler Savaşını” “Gigantomahia”yı anlatan muhteşem frizleri birbirinden ayrılamazdı ki!

Bunun için devreye, daha önceden beri kaçakçılık şebekesinin içinde olan Prusya/Alman Veliaht Prensi III.Friedrick girdi. 

Bir süre Almanya’ya Kral da olacak Friedrick tarihi eser düşkünü bir İngiliz hanımla evliydi ve temelsiz Alman Emperyalist kültürüne kök bulma amacıyla Bergama eserlerine göz dikmişti.

Eserlerin 1/3’ünü almak için izin kopartmışlardı ya, şimdi geride kalan 2/3’ün peşindeydiler.

Bergama’yı soyan kaçakçılık şebekesinin kudretli elemanı Prens Friedrick öncülüğünde Osmanlıya bir kez daha yüklenildi.

Önce 5 Ekim 1878’de, sonra 16 Mayıs 1879’da, ardından 13 Temmuz 1879’da bizzat Veliaht Prens III.Fiedrick’in yazdığı mektuplarla Osmanlıdan götüremedikleri, geride kalan eserleri, eserlerin 2/3’ünün de verilmesini istedi.

O zamanın Alman Devleti de bütün gücüyle bu kaçakçılığın arkasındaydı!

Osmanlı, şebekenin siyasi kolu Veliaht Prens III.Friedrick’in yazıyla, ısrarla yaptığı üç talebi yine yazıyla reddetti.

Bunca baskıya rağmen direnen yurtsever Osmanlı Devleti yetkilileri de vardı demek!

Hem de Alman Emperyalizminin Osmanlı Devleti’nin her yanına sızmış olmasına rağmen.

Bu belgeler Prusya/Almanya’nın en üst düzeydeki Devlet yetkililerin Osmanlı Devleti’ne yaptıkları baskıyı açıkça gösteriyor 

Ancak, Osmanlı Devleti’nin tepesine çöreklenmiş güçlü Alman Devleti vardı.

Bergama eserlerinin ne kadar kıymetli olduğunu Alman soyguncular biliyordu. 

Ve bir an önce alıp götürmek istiyorlardı.

Osmanlı bu eserleri vermemek için 1 yıl daha direndi.

Bu süreçte kim bilir neler yaşandı? 

Kim bilir daha ne baskılar yapıldı gücü artık tükenmiş Osmanlıya!

Kimi yerli yetkililer bir şekilde ikna edildi!  

20 Ağustos 1879’da alınan kararla Osmanlı Padişahı II.Abdülhamit 20 bin franklık, o zaman göre de komik bir tazminat/bağış karşılığında 9 Eylül 1878-16 Nisan 1880 yıları arasında yapılan kazılardan çıkarılan bütün eserlerin Almanlara verilmesini kabul etti.

Böylece Alman Emperyalizmi muradına ermişti.

Bergama eserlerinin büyük bir kısmı önce kaçırılmış/çalınmış, ardından şaibeli yasayla 1/3’ü alınmış, sonra da Alman Devletinin en üst seviyesindeki temsilcileri eliyle geride kalan 2/3’üne de el konmuştu.

Tabii ki bu süreçte onlara yadım eden iç odaklar da vardı.

Bu el koyuşa hırsızlık ve şaibeden başka ne denebilir ki?

Hukuksuzluk ve ahlak dışılık diz boyu değil mi?

Bu gelişmeler Dünya ve Türkiye kamuoyundan hep saklandı.

Artık Anadolu insanının gözü açıldı!

Tarih eserlerine sahip çıkıyor!

Hakkını arıyor!

ZEUS SUNAĞI VE BERGAMA HEYKELLERİ SOĞUK ve PUSLU BERLİN’E DEĞİL, GÜZEL BERGAMA’YA AİT. MUTLAKA GERİ GELMELİ, EVİNE DÖNMELİDİR!

(Kaynak: Ali Sönmez: Yitik Miras Zeus Sunağı. İdeal Yayıncılık-İstanbul-2020/ Yaşar Yılmaz: Anadolu’nun Gözyaşları-Anadolu-Kültürel Girişimcilik Yayınları-2021)