Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125

Bu güzel insan nerede?

İnsanlar duygu ve düşüncelerini en basit olarak sözlerle, en anlamlı olarak sanatla ifade ediyor. 

Edilen ifade, kayıtlı ya da kayıtsız, güzellik olarak algılandıkça somutlaşıyor, toplumsallaşıyor.

Sanat geliştikçe insanın ve toplumun beğeni anlayışı, güzel duyu değerlendirmesi inceliyor, seçicileşiyor.

Onu oluşturan kültür, sahip olduğu maddi ve manevi birikimdeki sıçramalarla yeniliklere, değişiklilere yöneliyor.  

Çok eski zamanlardan beri; taş, ağaç, maden, pişmiş toprak üzerine heykel, heykelcikler, heykelimsi kabartmalar yapıyor insanlık.

İnsan figürleri çizilmiş en eski yapıtlar, insanın dünyası ile ilgili hayvanları da betimliyordu.

Bu figürler muhtemelen, aynı zamanda, toplumların ortak inancını temsil eden kutsallıklar, ortak yaşamlarını etkileyen varlıklardı.

Ya da var oldukları ortamları anlatan şekilsel simgeler. 

Zamanla onlara tanrı, kral, kraliçe ve kraliyet ailesi, kahramanlar, toplumca önemli kişilerin tasviri eklendi.

Bu eserler durağan görünüşlüydü ve bu usul Yunan/Helen sanatının şekillendiği İ.Ö.7-4.yüzyıllarda da sürdü. 

Antik Yunan/Helen sanatında insan heykellerinde kişisel özellikler değil insan vücudunun ideal ölçüleri aranıyordu.

Heykellerde karşıtlıklara da dayanan hareketliliği yansıtan bu estetik anlayış soyluluk üzerinde yükseliyordu. Sanat idealizmden kurtulamıyordu.

İ.Ö.4-1. yüzyıl arasında yaşanan Helenistik dönem denilen zaman diliminde, Makedonyalı Büyük İskender’in ve ardıllarının egemen olduğu geniş coğrafyada yeni bir sanat anlayışı oluştu.

Birçok farklı kavmin yaşadığı, çeşitli dillerin konuşulduğu, Yunanistan’dan Hindistan’a uzanan Büyük İskender İmparatorluğunda ve ondan sonra oluşan krallıklarda koşullara uygun yeni bir üslup doğdu.

Değişik kültürlerin var olduğu ortamda gelişen sanat artık tanrısal idealizmden uzak günlük hayata yönelikti. 

İnsan heykelleri güzelliği yansıttığı gibi kaba, çirkin, ideal olmaktan uzak olabiliyordu.

Bu, sanatta daha önce görülmemiş büyük bir değişimdi.

İskender İmparatorluğunun dağılmasıyla ortaya çıkan krallıklardan Pergamon/Bergama Krallığında yaratılacak yeni Heykelcilik üslubu böyle bir ortamda yeşerdi. Sanattaki değişime öncülük etti.

Bergama’nın Zeus Sunağı ve Bergama heykelleri bu yeniliğin en önemli ve belirgin örneğidir.

Yeni üslup çok sonraları barok, gotik gibi mimari akımların önünü açtı.

Bu heykellerden biri, Bergama eserleri arasındaki zarif bir genç erkek başı dikkat çekiyor.

Çok kıymetli bu tarihi eser, yüzü anlamlı bir ifade taşıyan dalgalı saçlı genç erkek başı Bergama’dan Almanya’ya, Berlin’e kaçırılan yontulardan biridir.

O da Helenistik döneme, İ.Ö.2.yüzyılın ortalarına tarihleniyor.

Baş, normal bir insan başından daha küçüktür. “29.5*9.5 cm” boyutlarındadır.

Bedeni yok olmuş bir heykelin başı olduğu kabul edilir. 

Bu heykel, “ediküla” da denilen, duvar içine oyulan üçgen alınlıklı bir nişin, girintinin içine onu süslemek, boşluğu doldurmak için konulmuş bir yapıt olabilir.

Yapıldığı mermer grimsi beyaz renkli, az mikalı, ince kristallidir.

Yanakları pürüzsüzdür ancak suratında kişinin kendine özgü bir hareketlilik sezilir. 

Dalgalı saçları, bukleler teşkil ederek alnının ortasından başının üstüne doğru iner ve yüzü dolgun, kıvırcık saçlardan oluşan bir halka ile çerçeveler. Ensesine doğru sarkar.

Büyük İskender’in heykellerindeki ünlü saç stiline benzeyen dalgalı, bukleli saçlarla örtülü bu başın bir çelenk taşıdığı da hissedilir.

Sola dönük başı açık dudaklarıyla, buluğ çağından yeni çıkmış bir genç adamı andıran heykel yüzü ona bakana rüyadan çıkmış bir kişi izlenimi verir. 

Bu seçkin heykel başının Pergamon’un yönetici ailesi ünlü Attaloslar’ın bir ferdi olduğuna dair bir belirti yoktur.

Ancak mermerin işlenerek bu kadar güzel görünüme sahip bir baş haline getirilmesi bu heykelin modelinin çok sevilen, beğenilen bir genç olduğuna işarettir.

Bu alımlı heykel başının bir tahribata uğradığı, yakın zamanlarda onunla oynandığı bellidir.

Burnu, çenesi, sağ kaşının üstünün berelendiği görüldüğü gibi başının üstünde, sonradan alçıyla yapılmış bir eklenti, yama vardır.

Alnının üstündeki saçlarla, başının üstündeki saçlar arasındaki sınır çizgisinde çok belirgin 40 adet, matkapla ya da çivi çakılarak yapılmış geniş delikler bulunur.

Bu deliklerin varlığı ve nedeni Berlin Müzesi/Hapishanesi yetkilileri tarafından açık kayıtlarda bildirilmez.

Muhtemelen bir nişi süsleyen bu heykelin başındaki deliklerin antik çağda açılmış olmasının bir anlamı yoktur.

Kaçırılma sırasında kırılmış, kırılmış yerleri birleştirmek gibi bir nedenle bu delikler açılmışsa ya da Berlin Müzesi/Hapishanesine getirildikten sonra başına bir iş gelmişse bu durum kabul edilemez.

Yerinden yurdundan koparılırken ya da sonra zarar verilen bu esere böyle matkapla delikler açarak müdahale etmek ona yarardan çok daha büyük zarar verir.

Üstelik alının sol üst yanındaki saçları örten bir kısmın, sonradan alçıyla kaplandığı açıkça görülür.  

Bu, çok değerli bir tarihi esere, sureti günümüze kadar gelmiş Bergamalı gence karşı işlenmiş çok büyük bir kültür suçudur. 

Eğer böyleyse kaçakçıların, her ne kadar Berlin Müze/Hapishane yetkililerinin onu “Prusya (Almanya’nın eski adı) Malı/Mirası saysa da Bergama eserlerini hırpalamaya hiçbir hakları yoktur.

Bergama’da yaşamış bu genç ve güzel delikanlının heykel başının başına gelenler, 19.yüzyıl sonunda arkeolog kılıklı Alman çetenin doğrudan sorumluluğudur.

Bu eser de Bergama’nın Zeus Sunağı gibi, 1964-1886 yılları arasında, Prusya/Alman Devleti destekli Carl Humann adlı mühendis ve çetesi tarafından, Bergama Akropolündeki Pergamon “Gymnasium”unda, “spor yapılan yerde” bulunmuş, yasa dışı olarak ve şaibeli izinlerle Bergama’dan kaçırılmıştır.

Şimdi orada, Berlin Müzesi/Hapishanesinde “AvP VII 42” kayıt no’suyla tutsaktır.

O anlamlı yüzüne bakılıp hakkında birçok sanat tarihçisinin sayfalarca yorumlar yazdığı bu eser üretildiği topraklardan zalimce koparılmıştır.

Haksızlığın bir sonu vardır! 

Çok uzun olmayan insanlık tarihinde iyilik, doğruluk, güzellik zaman zaman aksamalar olsa da hep üstün gelmiştir.

Yoksa insanlık olmazdı!

Berlin’de sürgünde bulunan bu güzel insanın yeri Anadolu’dur, Bergama’dır. 

ZEUS SUNAĞI VE BERGAMA ESERLERİ SOĞUK ve PUSLU BERLİN’E DEĞİL, GÜZEL BERGAMA’YA AİT. MUTLAKA GERİ GELMELİ, EVİNE DÖNMELİDİR!

(Kaynak: http://www.smb-digital.de/eMuseum, Database-Antikensammlung, https://recherche.smb.museum/detail/684341/Bildniskopf%20eines%20jungen%20Mannes%20mit%20Anastol%C3%A9)%7D, https://arachne.uni-koeln.de/arachne/index.php?view[layout]=objekt_item&search[constraints][objekt][searchSeriennummer]=113753)

Sefa Taşkın

05.05.2024

Bergama-Karşıyaka-İzmir