Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,2634
Dolar
Arrow
34,1520
İngiliz Sterlini
Arrow
45,9557
Altın
Arrow
2934,0000
BIST
Arrow
9.777

Paslı makas kayıp!

TAŞ YERİNDE AĞIRDIR-142. UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM. 

İnsanlar makası bir şeyi kesmek için çok eski zamanlardan beri kullanıyor.

Araplardan aldığımız “makas” ve Orta Asya Türkçesinin “sındı/zındı” sözcüğü koyun yününü kırkma eyleminden türemiş.

Birbirine bakan yüzleri keskin olan, bugün özellikle sert çelikten yapılan bu alet kâğıt, kumaş, ip hatta metal parça kesmek için elzem.

Makasın ya da benzerinin geçmişi insanlığın daha çeliği icat etmediği Bronz Çağına (İ.Ö.3-2.binyıl) kadar gidiyor.

İlk makaslar bronzdan ve demirden yapılmış.

Helenistik (Büyük İskender ve ardıllarının) ve Roma döneminde menteşeli demir makaslar yaygınlaşmış.

İ.Ö.3. ve 2. yüzyılda Batı Anadolu’ya egemen olan ve yüksek bir uygarlık kuran Bergamalıların kullandığı demir makasların izi günümüze kalmış. 

Almanya’da, Berlin Müzesi/Hapishanesi’nde tutulan, Helenistik/Roma yıllarından günümüze ulaşan Bergama eserleri arasında böyle paslanmış bir demir makas var.

Kayıtlarda, çağının en büyük hastanelerinden biri olan Pergamon Asklepeion’unda bulunduğu belirtilmiş. Makas 2000 yıllık.

Hapishane kayıtlarına “Ident.Nr. 31537” no’suyla geçmiş.

Envanter defterine göre 15.5 cm uzunluğunda.

İnsan bu bilgiyi görünce ister istemez soruyor: Tarihi eser kaçakçılarının ne zoru var Anadolu’nun toprak altında uyuyan makaslarıyla? 

Onların ne işi var Berlin’de?

*

1864 yılında Batı Anadolu’da Bergama’ye gelen Alman mühendis Carl Humann 1878 yılına kadar düpedüz hırsızlıkla, 1886’ya kadar şaibeli izinlerle Bergama’nın tarihi eserlerini soymuş.

Bu eserler genellikle Bergama Akropolü/Kalesinde yapılan kazılarla, Kale surlarından sökülerek ele geçirilmiş. 

Ancak kaçakçı Carl Humann ve çetesi Zeus Sunağın çalmakla çok meşgul (!) olduğundan, insanlığın ilk hastanelerinden biri olan, kapısında “Buraya ölüm giremez” yazan  Pergamon Asklepeion’unu keşfedememiş.

İyi ki bulamamışlar bu kutsal mekânı!

Yoksa orada da ne bulursa kaçıracak, çalacaklardı muhtemelen.

O zamanlar Asklepeion’un bulunduğu yer Ayvaz Ali adlı bir Bergamalının tarlasıymış.

Çevrede yaşayan çobanlar, arada sırada koyunların yerdeki mağaramsı bazı deliklerden kaybolduğunu, daha sonra yeniden ortaya çıktığının görür, burada bir şeyler olduğunu sezermiş.

Ama kimse burada görkemli bir tarihi eser yerleşkesinin bulunduğunu hayal bile edemezmiş.

C.Humann, yardımcısı A.Conze ve çetesinin soygununa Osmanlı fiilen 1886 yılında dur demiş. Uzun süre Bergama’da kazı olmamış.

Ancak onlar yine alavere dalavereyle, önceden götürülenlerin eşleri gibi yalanlarla soyguna devam etmişler.

Ardından 1996’da C.Humann, 1914’de A.Conze ölmüş. 

Alman Emperyalizminin memurları Bergama’nın peşini bırakmamış.

1900-1913 yılları arasında Alman W. Dörpheld, H. Hepding ve İsviçreli P. Schatzmann tarafından bir süre Akropolde kazı yapılmış.

Bu arada 1910’da İsviçreli arkeolog Paul Schazmann Ayvaz Ali’nin tarlasının bulunduğu yerde tarihi bir şeyler olduğunu düşünmüş, buranın planını çıkarmış ancak ne, neresi olduğunu belirleyememiş.

Bu arada ilk Türk arkeologlarından Aziz Ogan (1888-1956) 1914’te İzmir Asâr-ı Atika (Eski Eserler) Müfettişliğine tayin edilmiş. I.Dünya Savaşı çıkınca da askere alınmış.

Aziz Ogan, savaş sırasında, 1917’de Osmanlını Suriye ve Filistin cephelerinin komutanı Cemal Paşa’nın 4. Ordu’sunda “Eski Eserler Müşaviri" olarak görev yapan Alman arkeolog Theodor Wiegan’ın yardımcılığına getirilmiş.

Savaştan sonra Aziz Ogan İzmir’de görevine, müfettişliğe geri dönmüş.

Cumhuriyet döneminde, 1927 yılında Bergama’da kazılar Theodor Wiegend yönetiminde yeniden başlamış. 

T.Wiegand, Aziz Ogan’ın Bergama’da bulunduğu sıradaki gezilerin birinde kuzuların kaybolup yeniden ortaya çıktığı yerde, Ayvaz Ali’nin tarlasında, Asklepeion’un, antik çağın bu ünlü hastanesinin bulunduğunu saptamış ve kazılara başlamış.

1928 yılında, çıkan eserlerin toplandığı geçici bir kazı deposu oluşturulmuş. 

Müze Müdürlüğüne, önceleri bir öğretmen olan, tarihe ve tarihi eserlere meraklı Osman Bayatlı getirilmiş.

Askepion’un tiyatrosu, tapınakları, yer altı dehlizleri, sütunlu yolları, kütüphanesi, uyku odaları genç Türkiye Cumhuriyeti yönetiminde resmi arkeolojik kazılar yapılarak ortaya çıkarılmış. 

Buluntular 1936 yılın Bergama’nın mütevazi müzesi yapılıncaya kadar kazı depolarına konulmuş.

Bu yeni müze genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kazı müzesidir.

*

Asklepeion’da ele geçirilmiş, Anadolu’dan Almanya’ya  kaçırılmış 2000 yıllık paslı Pergamon makasının, bugün Berlin Müzesi/Hapisanesinde bulunması , Zeus Sunağı ve diğer tarihi eserler gibi açıkça gayrı meşru!

Bergama Asklepeion’u arkeologlar tarafından 1927 yılında kazılmaya başlandığına göre durum ortada.

Yani Pergamon’un paslı makası Asklepeion’da 1927 yılından sonra bulunmuş.

Berlin Müzesi/Hapisanesinin bugünkü kamuya açık kayıtları böyle diyor.

Oysa 1884’den sonra Anadolu’da yabancıların kazı yapılması 1886’dan sonra Bergama’dan dışarıya tarihi eser çıkarılması yasak!

Bu eser nasıl götürülmüş ki Almanya’ya.

Kesin olan durum: Bergama makasının Almanya’da bulunması yasa dışı.

Öyleyse bu makas hırsızlıkla ya da gizlice satın alınarak Berlin’e kaçırılmış.

Cumhuriyet döneminde bir tarihi eserin yabancılara hediye olarak verilmesi tabii ki olanaksız (!).

Açıkça görülüyor ki Pergamon’un makasının Almanya’da bulunması kesinlikle yasa dışı

Bu Anadolu/Bergama eserinin Berlin Hapishane/Müze kayıtlarına Prusya (Almanya’nın eski adı) Kültür Mirası/Malı  “Preußischer Kulturbesitz” olarak geçmesi ise ayrı bir rezillik.

Makas diye geçme! 

O da Bergama’nın/Anadolu’nun bir parçası.

Anadolu insanın emeği ve bilgisinin ürünü.

Bergama kaçakçılığı nerden tutsan elinde kalıyor!

ZEUS SUNAĞI VE BERGAMA ESERLERİ SOĞUK ve PUSLU BERLİN’E DEĞİL, GÜZEL BERGAMA’YA AİT. MUTLAKA GERİ GELMELİ, EVİNE DÖNMELİDİR

(Kaynak: http://www.smb-digital.de/eMuseum, Database-Antikensammlung),

İlhan Pınar:https://www.dokuzeylul.com/bergama-asklepionunun-kesfi)