Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,2634
Dolar
Arrow
34,1520
İngiliz Sterlini
Arrow
45,9557
Altın
Arrow
2934,0000
BIST
Arrow
9.777

Tabii ki belediye başkanları, meclis üyeleri, gazeteciler yurt dışına gitmelidir!

Son günlerde İstanbul Büyükşehir Başkanının geniş bir heyetle birlikte yaptığı Roma gezisini eleştirenler oldu.

İsraf” diyenler duyuldu, “masum” bulmayanlar görüldü!

Üstelik günümüz İstanbul’unun, tarihte, bugün İtalya’nın başkenti olan Roma yerine “Yeni Roma” olarak kurulduğuna aldırmadan!

Bu tür gezilerin kentlerin, yöneticilerin, insanların bir araya gelmeleri, kaynaşmaları için gerekli, hatta zorunlu olduğunu düşünmeden.

Ne yazık ki ülkemizde, özellikle Belediye kurumlarının kendi ya da şirketlerinin eliyle yaptıkları geziler haksızca göze batıyor.

Oysa Devletin diğer kurumları da aynı yoldan geçiyor!

Bu gezilerle, görevlilerin ve konukların “tatil” yapmalarının ötesinde, ”bilgi ve görgülerinin” arttığı unutuluyor.

Çok yaşayan (okuyan) mı, çok gezen mi bilir?

Bu yönde yapılan harcamaların gerekliliğini onaylamanın bir çağdaşlık ögesi olarak kabul etmenin zamanı geldi de geçiyor bile.

Başını kuma gömerek yaşamak “Devekuşlarına” özgü değil mi?

***

Öyle ya da böyle; Dünya bazı konulara olumsuz, bazı konularda olumlu yönde değişiyor.

Ancak “tarihin durdurulmaz akışı”, arada sırada duraklamalara rağmen “toplumsal ilerleme” denilen olgular, sınırların zor zapt edildiği günümüz dünyasında ülkelerin yaşamını belirliyor.

Öte yandan, yeni teknolojik buluş ve uygulamaların insan ve toplum üzerindeki etkileriyle ülkeler, öncesine göre hem hızla farklılaşıyor hem de var olan ve geçmişe ait yapılar ve gelenekler tarihsel mirasa dönüşüyor.  

Geniş yollarla, köprülerle, havaalanlarıyla, limanlarla Dünya küçülüyor.

Hızlı uçaklar, trenler, büyük gemiler, çeşit çeşit taşıma ve binek araçları insanlara ve mallara daha çok yere ulaşma, dolaşma olanağı getiriyor.

Kültür merkezleri, spor yerleşkeleri, sosyal alanlar; bunların özenli mimari yapıları tasarımcıların yeteneğini açığa çıkarıyor.

Değişik ülkelerdeki görkemli ve anlamlı tarihsel yapılar, antik kalıntılar insanların dikkatine sunuluyor.

“UNESCO Dünya Kültür Mirası” anlayışı hızla yayılıyor.

“İnternet”, “akıllı zekâ”, “sosyal medya”, “web siteleri”, toplumsal gereksinimin dışında giderek bireysel yaşamın vazgeçilmezi oluyor.

Böyle gelişmeleri ülkelerin “Kamu gücü, Devlet” sağladığı gibi “büyük global şirketlerin” daha çok kâr elde etme güdüsü” tetikliyor.

Tabii ki bu ortam bazı kesimleri daha yüksek yaşam düzeyine çekerken, birçok toplumsal katmanın yoksulluğunu örtemiyor.

Savaşların, can güvenliğinin, fakirliğin yol açtığı toplumsal göçler, sığınmacılık yaşadığımız tarihsel dönemin en sarsıcı olguları haline geliyor.

Elbette insanlık bu sorunları da bir gün çözecek!

*** 

Türkiye ve Türkiye insanı da böyle bir ortamda gelişmelere ayak uydurmaya çalışıyor.

Hem genel hem de yerel yönetimler var olan kaynaklarla, sık sık yapılan kasıtlı ya da kasıtsız hatalarla beraber,  toplumun ve bireylerin ihtiyaçlarını karşılama, hatta onlara yön verme konusunda çabalıyor.

Büyük Sermaye sahiplerinin; kâr etme güdüsüyle giriştiği yatırımları, müşterisi olan topluma beğendirmek için kaygı taşıdığı da açık. 

Çağımızda “estetik” giderek daha fazla bir anlam kazanıyor.

Genel, Yerel ve Özel sektörün bunları gerçekleştirmek için, doğaldır ki  uygulayıcılara gereksinimi var.

***

Bilim ve teknik konularında ülkemizin önemli birikimi, yetenekli tasarımcı ve mühendisleri olduğu biliniyor.

Onlara iş verecek “Özel Sermaye” sahipleri bu yönde yararlanabilecekleri elemanları kolaylıkla bulabiliyor, eğitiyor, değerlendiriyor.

Büyük projeleri uygulayabiliyor.

Kamunun büyük gücünü elinde tutan (günümüzdeki) tek adamcı örgün “Devlet” de kendi siyasal duruşu ve tercihleri yönünde, katılımcı olmaya hiç niyeti olmadan, büyük yatırımlara girişebiliyor.

*** 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve konukları Roma’da.

Yerel yönetimler de kamunun bir parçası olarak tek adamcı duruşla karar veren Devlet’in tutumuna benzer davranabiliyor.

Ancak; “Belediye Meclisi, Encümeni, Başkanlık Makamı” ile birlikte oligarşik bir imparatorluk yetkisinde olan “Belediye Kurumu” daha az olanakla ancak yetenekli ve becerikli Başkanlar eliyle genel beğeni ve kabul kazanan işlemlerde bulunabiliyor.

Bunun temel çözümü, “Katılımcı Demokrasiyi”, sözde değil özüyle, gerçekten gerçekleştirmekten geçiyor.

Bu kavram, ağızda sakız gibi çiğnenerek içi boşaltmadan; tartışarak, denemelerle, kurallaştırarak geliştirilmeli elbet.

Bu süreçte; doğrudan Seçimle gelmiş Muhtarların ve Temsili Yerel Demokrasinin unsurları olan “Belediye Başkanları ve Meclis Üyelerinin” belirlenmesi önemli hale geliyor.

Seçici” konumda olan yetkililerin, toplumsal baskının yanı sıra,  bu göreve önce kendilerinin atadığı, sonra halkın tercihine sunduğu adayların belirli bilgi, deneyim ve görgü düzeyinde olması bekleniyor.

Ancak bu yönde atılan adımlarda; merkeze bağlılık, popülizm gibi unsurların gözetilmesi yöneticilik birikimi olmayanların da bu görevlere gelmesine neden olabiliyor.

Üstelik Belediyelerde göreve geldikten sonra, Belediyecilik yasalarının ayrıntılılığı, kent sorunlarının karmaşıklığı, hizmette gerekliliklerin ve önceliklerin saptanması; “karar verici” olanların ufuklarının genişletilmesini, kendilerini yenilemeleri, bilgi ve görgülerini arttırmayı zorunlu kılıyor.

Hatta bu süreçte yüksek düzey Belediye memurlarının da bu kategoriye katılması gerekiyor.

Dıştan alınan bilgi ve danışmanlık her zaman yeterli ve verimli olmayabiliyor.

Bunun için tabii ki “seçilenlerin” bireysel çabası da gerekiyor.

Bunun yanı sıra, siyasal kurumlar ve toplumun geneli kentin “seçilmiş yöneticileri ve karar vericilerinin” kendilerini geliştirmeleri yönündeki girişimleri desteklemeleri kent yaşamında koşul olmalı!

***

Elbette Yerel Yönetimlerde görev almış iyi eğitimli, bilgili, görgülü kişiler vardır.

Ancak giderek görselliğin çok şeyde öğretici ve belirleyici olduğu Dünya’da var olanı, gelişimi ve değişimi “yerinde görmek” son derece önemlidir.

Farklı ülkeler, kentler ziyaret edilerek, oralardaki durum izlenerek, görerek her “karar verici” kendi çevresi için olumlu çıkarımlarda bulunabilir.

Sahip olduğu kişisel bilgi ve deneyim birikimini arttırabilir.

Bu durum, yaşanan ortamda kent, toplum ve bireyler için muhakkak yararlı sonuçlar doğurur.

Toplumsal iletişimi sağlayan, haber yansıtan, bilinç oluşturucu işlevleri olan basın mensupları da bu değerlendirmeye tabidir.

Bu nedenlerle, aşırıya kaçmamak kaydıyla, Belediye Başkanlarının, Meclis Üyelerinin, Basın Mensuplarının “kamu kaynaklarıyla” yurt dışına çıkmalarını yadırgamamak, kınamamak gerekir.

Hatta Belediye bütçelerine buna uygun ödenek koymak, ödeneği arttırmak doğru olur.

Örneğin; Paris’i görmeyen Kayseri; Viyana’yı görmeyen Diyarbakır; Tebriz’i görmeyen Konya; Moskova’yı görmeyen Trabzon; Üsküp’ü, Saraybosna’yı görmeyen Bursa; Atina’yı, Roma’yı görmeyen Kıyı Ege ve Akdeniz Kentlerinin Belediye Başkanları, Meclis üyeleri, onları takip eden Basın Mensupları kalmamalı!

Bunlar, ilgililerin yapacağı gereksiz yolculuk, bireysel tatil, boş bir seyahat, güdümlü ilişikler sağlayacak bir gezi olarak algılamamalı! 

Yapılacak harcamalara acımamalı.  

Ülkenin çektiği ekonomik sıkıntılar, bireysel ve toplumsal siyasal tepkiler bu yaklaşımı zayıflatıcı olmamalı!

Bu konuda yapılan olumsuz spekülasyonlar ayıplanmalı!

Bu gezileri düzenleyenler de tabii ki olumsuz amaçlar taşımamalı!

Türk Dil Kurumu: “Çok yaşayan (okuyan) değil, çok gezen bilir” atasözü ”nün karşılığını: “Çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez” olarak veriyor.

Tabii ki çok okuyan, çok gezerek bilgi ve deneyim edinen “karar vericilerle”, “yöneticilerle” ülkesel gelişim daha çabuk yükselebilir.

“Bilgi, deneyim, görgü” edinmenin topluma ve kentlere olumlu geri dönüşü muhakkak olacaktır! 

Sefa Taşkın

02.06.2024

Bergama/İzmir