Sadece Türklerin değil insanlığın ve toplumun yaşamında en önemli tarihsel devrimlerinden biri olan İstanbul’un Fethi’nin 572. yıl dönümü…
29 Mayıs 1453 bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılmasının da yolunu açmıştır. Tarihsel gelişmelere, meselelere ve olgulara bugünün penceresinden bakıldığında, olaylar içinde bulunduğu dönem ve koşullara göre değerlendirilmediğinde Fethin önemi ve yeri değerlendirirken çeşitli sorunlar da belirebiliyor.
Diğer bir açıdan da Doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın 'Fetih ve Medeniyet' (Derleniş Yayınları) isimli eserinde dikkat çektiği gibi; “bir dinin öteki dine karşı zaferi değil, ilerlemenin gerilemeye karşı zaferi” olarak değerlendirmek ve “her şeyden evvel bir insanlık ve medeniyet hamlesi” görmek İstanbul’un Fethi’nin tarihsel bir devrim oluşunu vurguluyor.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u Fethi’nin 572. yılı kutlu olsun!
Evet, İstanbul’un Fethi’ni kutlamak tüm insanlığın hakkıdır. Hatta daha da öte Kıvılcımlı’nın tabiriyle, “bir dereceye kadar, insan olarak vazifeli sayılabileceği bir tarihsel devrimdir”.
İleri doğru dönen tarih tekerliği Fetih’le ileri bir hamle yapmış, insanlığa yeni bakış açıları ve gelişim olanakları sağlamıştır!
Türkiye’de solun önde gelen isimlerinden, politik önder, kuramcı, yazar Dr. Hikmet Kıvılcımlı, önemini ve değerini koruyan “Fetih ve Medeniyet” eserini 1953 yılında, İstanbul’un Fethi’nin 500. yılında kaleme alır. ‘Günün Meseleleri’ kitap dizisinin ikinci kitabı olarak “Bir Tarih Tezi’nin Işığı Altında İstanbul’un Fethi” alt başlığıyla yayımlanır. Kıvılcımlı’nın 1940’lardan itibaren üzerinde çalıştığı ‘Tarih Tezi’ perspektifinde İstanbul’un Fethi’ne bakışını yansıtır. (Kıvılcımlı, ‘Tarih Tezi’ni 1965’te ‘Tarih-Devrim-Sosyalizm’ adıyla yayınlayabilmiştir.)
Kitabın kapağını Doktor Hikmet kendi çizmiştir. Fatih Sultan Mehmet’i genç bir delikanlı halindeyken gösteren bir resim de bulunmaktadır kapakta. Kitabın iç kapağı ile hemen arkasındaki sayfada ‘Avni’ mahlası kullanan Fatih Sultan Mehmet’in yazdığı bazı dizeler yer alıyor. Bunlardan biri şu şekilde:
“Cümle ehli âlemin mamûresin arzetseler
Ehli fakrin hissesine mülki istigna düşer.’
Avni
(Bütün el âlemin iler tutar nesi var ortaya konsa
Mülksüzlerin payına düşen mülk: Kâinata metelik vermemektir.
Fatih Mehmet)”
‘Tarih Yolu Üstüne Kâbus Gibi Çökmüş Bir Cesedin Kaldırılması’
Kıvılcımlı, kitaba ‘Fetih Bir Memleketin mi? İnsanlığın mı?’ diye sorarak başlıyor. Büyük bir öneme sahip tarihsel bir devrimin belirli bir sınıra hapsedilemeyeceğini, bütün dünyanın selamlayacağı, kutlayacağı bir zafer olduğunu belirtiyor.
İstanbul’un Fethi’ni sadece büyük önemdeki bir şehrin alınması, Müslümanlık ve Hıristiyanlık çarpışması şeklinde değerlendirmek gibi bir yanlışa da düşülmemesi uyarısıyla birlikte bir insanlık ve medeniyet adımına yapılan vurgu da yerinde:
“Arapçada ‘Fetih’ sözü güzel bir tesadüfle: ‘Açmak’ manasına gelir. İstanbul’un Fethi de, o zamanki insanlığı bir çıkmazdan kurtarmış, medeniyete yeni ufuklar açmıştır. İstanbul’un Fethi, tarih yolu üstüne kâbus gibi çökmüş bir cesedin (Bizans engelinin) kaldırılması, Bizans çöküntüleriyle tıkanmış medeniyet yollarının, -yalnız Müslümanlara, yalnız Türklere değil–tekmil insanlığa yeniden açılmasıdır. Açılış biraz acıklı mı olmuştur? Mümkün. Fakat o zaman ölüleri böyle kaldırmak adetti.
Demek, İstanbul’un Fethi, yalnız Türklerin değil, bütün dünyanın kutlayabileceği, kutlamakta haklı, -hatta bir dereceye kadar, insan olarak vazifeli sayılabileceği büyük Tarihsel Devrimlerden biridir.”
‘Zorla mı? Gönülle mi?’
Kıvılcımlı, devamında fetih yolunu açan dinamikleri analiz ediyor.
‘Fetih Zorla mı? Gönülle mi?’ sorusunun yanıtını; “İstanbul’un kapıları, dışarıdan genel olarak Türkler ve Müslümanlar, içeridense Hıristiyanlar ve Museviler eliyle açılmıştır” şeklinde veriyor. Tarihte zorun rolü elbette önemli. Fethin yalnız Müslümanın zoruyla değil, aynı zamanda Hıristiyan halkın gönlü ile fethedildiğini belirtiyor:
“…Ezilen Bizans halkı, dini ayrı Osmanlı Türkler’inde adalet ve insani kudret sezmiştir. Bizans rejiminin baskısı, halk için itici rolü oynamış; Osmanlılığın getirdiği yeni düzen, bunalan halkı cazibe kuvveti gibi çekmiştir…”
Bizans’ı sınıflı topluma sahip ve tefeci-bezirgân düzende kendi halkına zorbalık yapan bir uygarlık olarak değerlendirir Kıvılcımlı. Bizans’taki tezatlar, toprak meselesi, ‘derebeyleşme’yi aktarırken Osmanlı’daki toprak düzenini, ‘dirlik düzeni’ni anlatmaktadır. Osmanlı o dönemde ilkel sosyalist topluma ait geleneklerini sürdürmektedir. Derebeylik (Feodalizm) sistemi mevcut değildir.
‘Müslüman, Hıristiyan herkesin Bizans’ı neden yıkmak istediğine işaret ettik. Nasıl oldu da, Bizans itici kuvvetinden kaçanlara, Osmanlılık cazibe teşkil etti?’ sorusunu soran Kıvılcımlı, bunu bir maddi, bir de manevi, iki cepheden açıklar: “Osmanlılığın, Hıristiyan halk yığınlarına hoş gelmesi, her şeyden evvel Bizans’ta kördüğüm olmuş toprak münasebetlerini kesip atıvermesinden ileri gelir. Osmanlılar, Bizans ilişkilerini yıkmakla kalmazlar. Onun yerine temiz göçebe ruhunu kaybetmemiş yepyeni bir toprak düzeni de kurarlar. Bu yenilik Dirlik Düzeni’dir.”
'Fatih’in Objektif Rolü, Yerli Kahramanlık ve Medeni Kurtarıcılık'
Fatih Mehmet’in kişiliğine ve özelliklerini de tahlil eden Kıvılcımlı, II. Fatih olabilmek için ve olmadan önce, halka inmeyi ve Bizans’ta hüküm süren derebeyliğin Osmanlı ülkesindeki sızıntılarını yok etmeyi bildiği tespitinde bulunuyor.
Fetihle beraber Osmanlı’nın ikinci defa kurulduğu tahlili ise oldukça önemli!
“İstanbul’un Türklere geçişi, Osmanlılığın gelgeç derebeylikten kurtulup, sürekli bir imparatorluk halinde kuruluşu, bu sosyal ve siyasi şartlar içinde oldu. Bu şartlar altında, Fatih’in objektif rolü, yerli kahramanlık ve medeni kurtarıcılık, Tarihsel devrimcilik sayılır.”
Tarih Tekerliği İleriye Dönüyor: ‘Bütün Yollar İstanbul’a Gider’
Fetih aynı zamanda Batı’da da büyük etkiler yaratmıştır. Fetihle birlikte Bizans’ın Boğazlar üzerindeki tıkayıcı fonksiyonuna son verilmesiyle İstanbul’un dünya ticaret ve medeniyetinin merkezi rolüne yeniden katıldığını vurgulayan Kıvılcımlı, “Bir zaman ‘Bütün yollar Roma’ya gider’ deniliyordu. Fatih’ten sonra: ‘Bütün yollar İstanbul’a gider’, olacaktı. Ve öyle oldu” diyor. Tarih tekerliği ileriye doğru dönüyor!
Kadim büyük medeniyet yollarını açan ve insanlığın eski kazançlarını geliştiren Fethin, aynı zamanda Batı medeniyetinin doğuşunu da sağladığı tezini savunuyor Kıvılcımlı. İki Rönesans’tan söz ediyor. ‘İlki, Haçlılar seferinde Hıristiyan barbarlar tarafından İstanbul’un birinci açılışı ile gerçekleşti.
İkinci Rönesans; Osmanlıların İstanbul’u fetihleriyle başladı. Ve Osmanlı İmparatorluğu ölçüsünde geniş, tamamen köklü bir tasfiye olduğu için, Bizans’tan kopan tohumlar, birkaç kentle veya bir memleketle sınırlı kalmadı. Hemen, bütün Avrupa’yı kapladı. O sayede, saman alevi gibi gelip geçmedi. Modern Avrupa tarihinin ve Batı medeniyetinin gelişme başlangıcı oldu...
Tarihi Bir Bilim Olarak Anlama ve Kavrayış: Tarih Tezi
İstanbul’un Fethi’ni kutlarken ve tarihsel devrim özelliğini vurgularken belirtmek isterim. Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın çalışmalarında uyguladığı metodoloji, kendisinin de içinde bulunduğu toplumun gerçekliğine ulaşmaya ve bu gerçekliğe ilişkin çıkarımlarda bulunmaya çalışmaktır. Tarihi bir bilim olarak anlama ve kavrayışın kitabı olan ‘Tarih Tezi’ ve onun ışığında hazırladığı ‘Fetih ve Medeniyet’i de böyle değerlendirmek yararlı olacaktır.
Bu şekilde algılandığında insanlığı çıkmazdan kurtaran, ilerlemenin gerilemeye karşı zaferi olarak görülecektir.
Çok Okunanlar

CHP'den olağanüstü toplantı kararı!

Dicle Nehri’nde 100 milyon TL'lik kenevir adası

Kılıçdaroğlu cephesinde çarpıcı gelişme!

25 yaş altı kadınlar evli değilse randevu yok! Bakanlıktan açıklama geldi

Erdoğan’dan kabineye neşter!

Son anketten Erdoğan'a kötü haber

Cem Küçük, CHP'nin Kurultay davasında mahkemenin vereceği kararı açıkladı

Haftanın en çok kazandıran ve kaybettiren yatırım araçları

Putin'e yakın isim konuştu

Fenerbahçe'de görülmemiş operasyon: Yıldırım için imza