ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Temsilcisi Tom Barrack, “Güçlü ulus devletlerin İsrail için bir tehdit” olarak görüldüğünü söyledi. Bu söz aslında emperyalizmin plânlarını, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’ni, Türkiye için istediklerini net bir biçimde özetliyor. Bugün Suriye’nin düştüğü iç çatışmalar tehlikenin boyutlarını gözler önüne sermekte.
Sevr sevdalılarının hedefi ulus devlet! Yeni Sevr’i isteyenler; Türkiye’nin etnik kimlik, mezhepsel temelde ayrışmasını ya da bir başka ifadeyle ‘Lübnanlaşması’nı isteyenlerdir.
Peki, ‘Lübnanlaşma’ ne anlama geliyor?
Ortadoğu’nun etnisite ve mezhepler anlamında parçalanarak ülkelerin istikrarsızlığa sürüklendiği, böylece emperyalizmin dilediği gibi yönetebildiği alanların oluştuğu bir ortam. Bunun bir diğer adı da ‘Lübnanlaşma’. Tarih profesörü, yazar, milli meselelerdeki ilkeli tutumundan taviz vermeyen Hakkı Uyar hoca Lübnanlaşma konusunu sık sık dile getiriyor.
LÜBNAN’DA NELER OLMUŞTU?
1516 yılından 1918’e kadar Osmanlı hakimiyetinde bulunan Lübnan, sonrasında Fransızların eline geçti ve 1943’te bağımsız oldu. Ortadoğu’da önemli bir yere sahip olan Lübnan, aynı zamanda kutsal kabul edilmiş bütün dinlere de ev sahipliği yapmıştır. İçinde 18 ayrı etnik-dini grup bulunmaktadır.
Suriye ve İsrail arasında yer alan bu yüzölçümü küçük ülke, 1975 yılından başlayarak 15 yıl boyunca bir iç savaşa sahne oldu.
Takvim yaprakları 13 Nisan 1975’i gösterdiğinde bir kilisede düzenlenen törene saldırı yapılmış, ardından Tel Zaatar kampına giden Filistinli göçmenlere, Hıristiyan Falanjistler tarafından düzenlenen saldırıyla iç savaşın fitili ateşlenmiştir. Sonrasında Maruni Hıristiyanlar ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) mensupları arasındaki çatışmalar Haziran ayına kadar devam etmiştir. 1977’de Dürzilerin lideri Kemal Canpolat’ın öldürülmesi çatışmaları alevlendirmiş, Dürziler bu saldırıdan Maruni Hıristiyanları sorumlu tutmuş ve iki grup çatışmıştır.
1978’de Tel Aviv’de bir otobüse yapılan saldırı ile 32 kişinin hayatını kaybetmesi sonucu 25 bin kişiden oluşan İsrail gücü Lübnan’ın güneyini işgal etmiştir. Ülkedeki FKÖ varlığını bahane eden İsrail, Lübnan’ın yüzde 10’u ele geçirmiştir. 2 bin insan hayatını kaybetmiş, yüz binlerce kişi mülteci konumuna düşmüştür.
Bir kısmını alıntıladığımız bu olayların neticesinde Lübnan büyük acılar yaşamıştır.
İÇ SAVAŞIN SONUCU…
Etnik, din ve mezhep temelli grupların temsilinden oluşan siyasi yapısından ötürü merkezi ve güçlü bir devlet otoritesine sahip olmayan ülkede, gruplar kendi silahlı güçlerini de oluşturmuştur. Şii Hizbullah ve EMEL Partisi bunlara örnektir.
1989 yılında iç savaşın son bulması için Suriye başta olmak üzere birçok Arap ülkesi çabalarda bulunmuştur. Suudi Arabistan’da yapılan görüşmeler sonucunda Taif Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre, Mecliste daha evvel 6 Hıristiyan, 5 Müslüman Temsilcinin yer aldığı sistem yerine, eşit sayıda Hıristiyan ve Müslüman temsilcinin bulunması kararı alınmıştır. Önceki gibi yine Devlet Başkanı Maruni Hıristiyan, Başbakan Sünni Müslüman, Meclis Başkanı Şii Müslüman olacaktır. Ancak Başbakanın yetkilerinin arttırılması, Meclis Başkanının da görev süresinin uzatılması kararı alınmıştır.
15 yıllık bir iç savaş sebebiyle istikrarsızlığa, gözyaşına, parçalı bir yapıya bürünen Lübnan’da bu antlaşmayla barışın, huzurun ve birliğin ne kadar sağladığı aşikârdır. Devlet yönetiminin etnik kimlik düzleminde şekillendiği bir ülkede, uzun vadede politik krizlerin, çatışmaların, iktisadi ve sosyal krizlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.
IRAK’TA NELER OLDU?
Lübnan’daki bu modelin Saddam Hüseyin sonrasında Irak’ta da uygulandığını hatırlatıyor Hakkı Uyar hoca.
ABD’nin 2003’teki işgali sonrasında Irak’ta Cumhurbaşkanı Kürt, Başbakan Şii, Meclis Başkanı Sünni oldu. Üstelik ülkenin kuzeyinde bir de Kürt bölgesel yönetimi oluşturuldu. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise Arapların mezhepsel olarak ayrılmaları.
SIRADA SURİYE…
Suriye için de olası senaryolar mevcut. Dürzilerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki çatışmalar da bunun habercisi sayılabilir. Dört ya da beş parçaya bölünmüş bir Suriye hem İsrail’in hem de ABD emperyalizminin istediği tablodur. Bölgemizde böyle bir tablo bulunuyor.Emperyalizmin ülkeleri nasıl bölüp parçaladığını hep birlikte şahit oluyoruz.
Türkiye bu ateş çemberinin ortasında Atatürk Cumhuriyeti’yle dimdik ayakta duruyor!
Sevr Antlaşması ile bizi bölmek isteyenlere dersini Milli Mücadeleyle, Lozan’la verdik. Sevr’i tarihin çöp sepetine gönderdik. Lozan’ın 37-45. Maddeleri, azınlıklara yöneliktir. Sevr’de uygulanmak istenen Lübnan modelini reddederek tüm vatandaşlarını ırk, dil ve din olarak ayırt etmeksizin Türk kabul etmiştir. Onlara ayrı siyasal hakları tanımayı ortadan kaldırmıştır.
Emperyalistlerin ortaya attığı yeni modeller de ‘Sevr’in, ‘Lübnanlaşma’nın diğer bir adıdır!
Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, ulus devletimiz birliğimizin, bütünlüğümüzün yegâne teminatıdır. Sımsıkı sarılalım…
Kaynakça:
- Hakkı Uyar, Lübnanlaşma: Sevr Modeli, Ege Meclisi, 22.07.2025, https://www.egemeclisi.com/lubnanlasma-sevr-modeli
- Ortadoğu Çıkmazında Türkiye, Der. Şenol Çarık, Halk Kitabevi, İstanbul, 2020.
- Selim Sezer, ‘Suriye Savaşının Yermuk Filistin Mülteci Kampı Üzerindeki Etkileri’, Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, 2019, S.6(2).
- William Lee Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, Agora Kitaplığı, İstanbul, 2015.
-Lübnan'da Mezhepler / Siyasi ve Toplumsal İlişkiler, Ed. Yasin Atlıoğlu, Tuba Yıldız, Selenge Yayınları, İstanbul, 2024.
Çok Okunanlar

AKP’ye yakın yazarlar isyanda!

Yüksel Güran’ın cezaevindeki son fotoğrafı ortaya çıktı

İslam Memiş'ten altın için net rakam: Yönünü açıkladı

Yangın uçakları ile ilgili o gerçeği açıkladı

Gazeteler, Bursa'yı yakan kundakçıyı nasıl gördü?

Erdoğan’a bir darbe de Mansur Yavaş’tan

Bursa'da ormanı ateşe veren kundakçı beraatini istedi!

Sezgin Baran Korkmaz sessizliğini bozdu: '2. Reza Zarrab dediler, komplo çıktı'

Lübnanlaş-ma!

Terörsüz Türkiye'nin ismi değişti