Tuncer Bakırhan'dan anayasa çıkışı! Erdoğan'ın ittifak açıklamasına da yanıt verdi: 'Elbette önümüze gelecek'
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, anayasa tartışmalarına dair çarpıcı mesajlar verdi. “Kürt sorunu, demokratikleşme ve adalet yer almazsa bu anayasaya kim onay verir?” diyen Bakırhan, “Kimseye yedeklenmeyiz, üçüncü yol çizgimizden sapmayız” ifadelerini kullandı.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Türkiye’de yeniden gündeme gelen anayasa tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. T24’ten Gökçer Tahincioğlu ve Ceren Bayar'a konuşan Bakırhan, “Bu anayasa günün sonunda bizim önümüze gelecek. Eğer içinde Kürt sorununun çözümü, demokratikleşme, ekonomide adalet yoksa kim buna evet der?” diyerek sürece dair net bir duruş ortaya koydu.
“ÜÇÜNCÜ YOL’DA ISRARCIYIZ”
Bakırhan, DEM Parti’nin herhangi bir siyasi bloğun parçası olmadığını belirtti. “Bugüne kadar hep ‘üçüncü yol’ dedik. 15-20 yıldır da bu çizgide yürüyoruz. Hiçbir bloğun ya da iki partiden birinin parçası olmadık. Kendi özgün yolumuzu anlatmaya ve örgütlemeye çalışıyoruz” dedi.

Seçim dönemlerinde diğer partilerle yapılan iş birliklerinin taktiksel olduğunu vurgulayan Bakırhan, “Kent Uzlaşısı’nda ve Kılıçdaroğlu’nun aday olduğu Cumhurbaşkanlığı seçiminde yollarımız kesişti. Bu stratejik başarının parçasıydı. Ama bunun dışında bağımsız ve özgün siyasetimizi sürdürdük” şeklinde konuştu.
ERDOĞAN’IN “ANAYASA İTTİFAKI” SÖZLERİNE YANIT
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “AK Parti, DEM, MHP birlikte yürüyoruz” sözlerini de değerlendiren Bakırhan, bu tür açıklamaların toplumun kafasını karıştırmak için yapıldığını ifade etti. “Anayasa seçimden önce yapılacak mı, yapılmayacak mı? Önce bunu sormak gerek. Anayasa kolay mı yazılıyor? Kimi çevreler esası bulandırmaya çalışıyor” diyerek bu tür beyanların siyasi manipülasyon içerdiğini ima etti.

“AÇIK AÇIK SÖYLESİNLER: KÜRT MESELESİNİN ÇÖZÜMÜNE KARŞILAR MI?”
Bakırhan, bazı siyasi çevrelerin yeni anayasa tartışmalarını içeriğini konuşmadan manipüle ettiğini belirterek şu çağrıyı yaptı:
“Çıkıp açıkça desinler ki ‘Ben Kürt meselesinin çözümünün tartışıldığı bu sürece karşıyım.’ Buna saygı gösteririm. Ama sürekli aynı şeyleri ısıtıp toplumun önüne koymak çözüm değil.”
“YÜZ YILLIK SORUN KONUŞULMUYOR”
Türkiye’nin yüz yıldır çözülemeyen temel meselelerinin kamuoyunda gerektiği gibi ele alınmadığını savunan Bakırhan, “Bu ülkenin siyasi ve toplumsal çürümesinin, ekonomik bunalımının kaynağı olan bir sorun var ama işin esası konuşulmuyor. 50 yıllık çatışmalı sürecin önemli bir aracı devreden çıkarılıyor ama bunu olumlu gören siyasi akıl çok az. Herkes bunu bir kişinin ya da partinin geleceğiyle ilişkilendiriyor. Oysa mesele çok daha derin ve kapsamlı” ifadelerini kullandı.

"İktidarın kaybetmesi için çaba harcadık"
Bakırhan, "İktidarı biz seçmedik. Tam tersine iktidarın kaybetmesi için vaktinde çaba harcadık. Bugün Cumhurbaşkanı olan Sayın Erdoğan'ı desteklemedik. Tabanımız karşısındakine, rakibine açıktan oy verdi ve bunu deklare etti. Tavrını her zeminde bu kadar açık ortaya koyan bir siyasi partinin gizli gündemleri, kapalı kapılar arkasında yürütebileceğini söylemek alenen gerçeği çarpıtmaktır. Biz bu meseleyi seçimler üstü, partiler üstü görüyoruz. Bu meseleyi seçimlerde alınacak yüzdelerle ölçen bir noktada değiliz. Bu mesele, kişi ve partilerden çok çok değerlidir" şeklinde konuştu.

"Niyet okuyarak yol alamayız"
İktidarın sürece samimi yaklaşıp yaklaşmadığının sorulması üzerine Bakırhan, şunları söyledi:
"Ama biz zorlamaya gelen, zorla bir yere çekilen bir parti değiliz. Onun için bu özgüvenle konuşuyoruz. Biz bir taraftan Kürtlerin oyunu almak için çalışan, bir taraftan da ırkçı, Kürt'ü inkâr eden bir protokole imza atan bir gelenek değiliz. Biz cezaevinde, idam sehpasında; mücadele ettiğimiz her alanda kendi doğrumuzu sahipleniriz. Biz niye gizli saklı bir şey yapalım? Ayrıca şu anda masada oturan iktidar ne düşünüyor? Bunu bilemeyiz. Bundan bir şey çıkar mı bekliyorlar, bizi bir yere mi çekmeye çalışıyorlar? Onların niyetini okuyamayız, onların niyetini okuyarak yol alamayız. Siyaset niyet okuyarak yapılmaz. Bizim niyetimiz belli. Kürt meselesi demokratik yollarla çözülsün. Türkiye'nin demokrasi sorunu Demokratikleşmeyi birlikte sağlayalım. Öncelikli amacımız budur. Başka ne olabilir?
Demokratik bir yargı yok, hukuk yok, insanlar tedirgin, başına ne zaman nerede, ne geleceğini bilmiyor. Sıradan vatandaş bile izlendiğini, dinlendiğini düşünüyorsa demek ki toplumda bir psikolojik basınç oluşmuş. Dolayısıyla iktidar bu süreçten ne umuyor, muradı nedir? Bunu bilemeyiz, bu ayrı bir konu. Henüz yolun başındayız. Bunu kestirmek yani zihinleri okumak doğru değil. Ama biz Türkiye demokratikleşsin, toplumsal barışını sağlasın, bizi ekonomik, siyasi, sosyal olarak çürüten meseleler ortadan kalksın istiyoruz. Bunun için çalışıyoruz. Günün sonunda bir sandık kurulacaksa da o sandıkta halkın iradesi esas alınsın. Biz taraf olsak ne yazar? 86 milyon insan olduğu bir yerde bir partinin taraf olmasıyla mı bir parti kazanıp kaybediyor?

"Anayasa günün sonunda bizim önümüze gelecek"
Bakırhan, anayasa tartışmalarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Anayasayı toplumsal bir sözleşme olarak tarif ediyoruz. Yani bir partinin kendisini dayatmasıyla diğer partilerin ya da toplumun kabul edeceği bir şey midir Anayasa? Ülkenin gelecek on yıllarını belirleyecek bir toplumsal sözleşmeyi bir parti kendi çıkarına, geleceğine göre hazırlarsa diğerleri buna uyar mı, uymak zorunda mıdır? Dolayısıyla bu tartışma süreç karşıtlarının ortaya çıkardığı bir tartışma. Partimizin şimdilik böyle bir gündemi yok, böyle bir öncelikleri yok. Türkiye’de adalet, hukuk sorunu, özgürlük sorunu, ekonomide adalet sorunu var bunlar çözülür, sonra ülkede ‘Bir de demokratik anayasa yapalım’ derlerse ve toplum da ‘yapsın’ derse biz tabii ki o gün toplumun beklentisini, talebini dikkate alırız.

Türkiye kamuoyuna şunu da söylemek isterim; bu anayasa günün sonunda bizim önümüze gelecek. Orada Kürt sorununun çözümü yoksa, demokratikleşme yoksa, kadın yoksa, gençlerin geleceğine dair umut vaat eden şeyler yoksa, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı yoksa, ekonomide adalet yoksa, doğa kırım devam ediyorsa kim buna evet der? DEM Parti buna 'evet' der mi? Birileri bunu ısıtıp ısıtıp toplumun gündemine sunuyor. Bunu yapacaklarına çıkıp açıkça desinler ki ‘Ben Kürt meselesinin çözümünün tartışıldığı bu sürece karşıyım.’ Bak buna saygı gösteririm."

"Kim nereden çıkarıyor bizim birilerine eklemleneceğimizi?"
Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Öcalan'la da görüşürken anayasa, seçim, bir partiyi desteklemek gibi gündemler yok. Tam tersine bizim bu ülkeyi yönetme hedefimiz var. Allah aşkına Türkiye'yi Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Tülay Hatimoğulları, Keskin Bayındır, Çiğdem Kılıçgün Uçar yönetemez mi? Neyimiz eksik onlardan? Daha toplumcu, daha halkçı, daha emekçi, bedel ödemiş insanlar daha mı kötü yönetir? Kim nereden çıkarıyor bizim birilerine eklemleneceğimizi, birilerinin siyasetini destekleyeceğimizi? Niye biz yönetmeyelim? Biz Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ni Ankara Büyükşehir'den kötü mü yönetiyoruz?
Bizim 25 yıllık yerel yönetimler deneyimimiz var. Tek bir arkadaşımızın bir yolsuzlukla anıldığını duydunuz mu? Biz halkla birlikte yönetiyoruz. Şeffaf, demokratik, herkesi kapsayan bir mantıkla. Bugün Türkiye, silahların bırakıldığı tarihi ana yoğunlaşmalıdır. Kürt meselesinin demokratik çözümüne odaklanmalıdır. Hepimizin nefes alacağı demokratik bir zemin oluşmasına odaklanmaktır. Daha işin başlangıcındayken üç yıl sonra yapılacak seçimlerde kimin nerede alacağını söylemek bizi tarif etmiyor."

"CHP’nin tereddütlü yaklaşmasını saygıyla karşılıyorum"
Bakırhan, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun cezaevinden yaptığı ve DEM Parti ile MHP’ye yönelik mesajlar içeren çağrısını da değerlendirdi. CHP’nin ve İmamoğlu’nun sürece yönelik kaygılarını anlayışla karşıladıklarını belirten Bakırhan, şöyle devam etti:
"Şunu ifade edeyim; Cumhuriyet Halk Partisi'nin son süreçte yaşamış oldukları baskılardan dolayı bu meseleyle kaygıyla, tereddütlü yaklaşmasını saygıyla karşılıyorum. Bir taraftan operasyonlar devam ederken, belediye başkanları, yöneticileri tutuklanırken tabii ki şunu sormaları gayet normal: Barış böyle mi olacak? Demokrasi böyle mi gelecek? Biz de şunu söylüyoruz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve Sayın İmamoğlu'na, her birimiz kendi mahallemizde, kendi çeperimizde kendi çevremizde mücadele ettiğimiz müddetçe bu tür olumsuzluklarla karşılaşıyoruz. Ortak bir zeminde, ortak demokratik yargı, hukuk, adalet, özgürlük, demokratik bir ülke, demokratik bir cumhuriyet diyebilirsek emin olun şu anda yaşadıklarımızın hiçbirisini yaşamayız. Şu anda bir şeyler yaşıyorsak sebebi ayrı ayrı yerlerde durmamız. Kaygılar en çok soyut tartışmalarda büyür. Bundan ötürü ortak mücadele alanlarımı büyütmek gerekiyor. Çünkü kaygılar, ortak kazanımlarda erir.

Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi, AK Parti’den, MHP’den, CHP’den ve bütün siyasi partilerden daha büyük, daha kıymetli bir meseledir. Birileriyle bütünleşmedik ki ayrışalım. Ki iktidar ittifakı da böyle bir bütünleşme olmadığını, ittifak durumu olmadığını ifade ediyor. Biz nasıl ki 2019’da İstanbul’daki oy tercihimizle CHP’yle bütünleşmediysek, bugün de iktidar blokuyla bütünleşmiyoruz. Bu yönüyle her parti farklılığını koruyarak toplumsal barışa hizmet edebilir. Barış, partilerin birbirine benzemesi değil, farklılıklarına rağmen ortak paydalarda, demokratik ilkelerde buluşması ile gelir.
Ülkedeki kötü gidişatın durması için hepimizin masada olması gerekiyor. Bu süreci desteklememiz lazım. Bu sadece DEM Parti’nin sorunu değil. Kürt sorunu Türkiye’nin sorunu. Sadece bizi ilgilendiren bir süreç değil. Demokrasiden bağımsız değil, demokratik bir Türkiye'den bağımsız değil. Demokrasi diyorsak, demokratik bir yargı diyorsak, halkın seçtiği irade yönetsin diyorsak her şeye rağmen bu masayı tutmalıyız, zorla oturmalıyız. Kimse minnetle, davetle o masaya gelmemeli. Türkiye'nin ihtiyacı olduğu için gelmeli."

"Minderden kaçan kaybeder"
Bakırhan, Kürt meselesinin çözümüne ilişkin yürütülen sürecin dışında kalmanın Türkiye açısından ciddi bir kayıp olacağını belirterek, CHP’nin bu süreçte aktif rol üstlenmesi gerektiğini vurguladı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le görüştüklerini belirten Bakırhan, siyasette diyalog zeminlerinin önemine işaret ederek, "Masa, siyaset minderi gibidir. Minderden kaçan kaybeder. Barışı kazanmak istiyorsak minderde olmamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.
CHP’nin yaşadığı baskılar nedeniyle sürece mesafeli yaklaşmasının anlaşılabilir olduğunu söyleyen Bakırhan, "CHP’ye yönelik son dönem baskılar nedeniyle bu yaklaşımı haklı buluyorum. Ancak iktidar bu meselede çözüm sürecini kendi hanesine yazmak isteyebilir diye, biz bu süreçte yer almayalım mı diyeceğiz?" şeklinde konuştu.

Bakırhan, CHP’nin tarihsel sorumluluğu olduğunu vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:
"CHP, kurucu değerleri ve tarihsel misyonu gereği Kürt meselesini yüz yıllık birikimiyle ele alma sorumluluğuna sahiptir. Meseleyi dönemsel krizlere ya da iktidarın günlük siyasi manevralarına tepkiyle değil, Türkiye’nin demokratikleşmesinin temel taşı olarak değerlendirmelidir. Kalıcı toplumsal barış ve eşit yurttaşlık anlayışı, CHP'nin tarihsel kimliğine en yakışan duruş olur."
Bakırhan, Türkiye'nin çözüm ve barış arayışında tüm aktörlerin sorumluluk alması gerektiğini belirterek, "100 yıllık bir meselede çözüm iradesi göstermemek, masada yer almamak, Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülük olur. Bu sadece Kürt halkı için değil, tüm toplum için büyük bir kayıptır" dedi.

Toplumun, demokratik entegrasyon gibi kavramları henüz somutlaştırmakta zorlandığını belirten Bakırhan, sürecin başarıya ulaşması halinde yaşanacak değişimi şöyle anlattı:
"Süreç başarılı olursa, buzdolabına kaldırılmazsa, muhalefet destek verirse; Türkiye’de harcanan kaynaklar savaşa değil, emekçiye, ezilene gidecek. Yozlaşma bitecek, demokratik bir yargı oluşacak. İnsanlar her sabah kapılarının çalınacağından korkmadan uyanacak. Malına, mülküne el konulmayacak. Kayyım atanmayacak. İhalelerde şeffaflık olacak."
"Türkiye, Orta Doğu'ya model olacak"
Bakırhan, sürecin sonuçlarının yalnızca iç siyasetle sınırlı kalmayacağını, Türkiye'nin demokrasi açısından bölgesel bir örnek haline gelebileceğini ifade etti:
"Eğer bu süreç başarıyla sonuçlanırsa, Türkiye’nin demokrasisi bölge için de bir model olacak. Kadın katliamları, çevre tahribatı, etnik ve mezhepsel ötekileştirme bitecek. Kürt’ün, Alevi’nin yok sayıldığı bir ülke olmayacak artık. Herkesin özgürce yaşadığı, sandığa gittiği, sonuçlara saygı duyduğu bir düzen kurulacak."
Demokratikleşmenin halk iradesine saygıyı da beraberinde getireceğini vurgulayan Bakırhan, "Toplum beğenmediğini sandıkla getirecek, sandıkla götürecek. Kimse seçim sonuçlarını tartışmayacak. Bu, gerçek demokrasi ortamının temelidir" dedi.

"Hepimizin derdi, süreci başarıyla sonuçlandırmak"
Sürece ilişkin bazı üyelerde temkinli bir yaklaşım olabileceğini belirten Bakırhan, bu durumu doğal bulduklarını belirterek, "Bu süreç konusunda bazı tereddütleri olan, ihtiyatlı bir iyimserlikte duran arkadaşlarımız olabilir. Bu çok insani ve politik olarak anlaşılır bir durum. Ancak Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile birlikte parti içinde ortak söz, ortak eylem ve ortak yürüyüş fikri güçlenmiş durumda. Hepimizin derdi, süreci başarıyla sonuçlandırmak" şeklinde konuştu.
DEM Parti’nin güçlü bir iç işleyişe sahip olduğunu vurgulayan Bakırhan, kararların bireysel değil kolektif şekilde alındığını söyleyerek, "Biz farklı düşündüğümüz meseleleri kurullarımızda tartışırız. Kimse dayatma yapmaz. Kararlar, ortak aklın süzgecinden geçerek alınır. Bu da bizi güçlü kılan bir unsurdur" dedi.
"Bahçeli’nin el sıkması bu sürecin başlamasına ciddi katkı sundu"
Sürecin sembolik başlangıç anı olarak görülen tokalaşmaya dair Bakırhan, bu adımın süreç açısından olumlu bir etki yarattığını söyledi. Bakırhan, "Bahçeli’nin el sıkması bu sürecin başlamasına ciddi katkı sundu. Çok yerinde bir adımdı. Orta Doğu'nun bu denli istikrarsızlaştığı, çatışmaların büyüdüğü bir dönemde Türkiye’nin geleceğini ve güvenliğini düşünerek bu meseleye dair tartışma başlatmak son derece kıymetliydi" dedi.
"Sayın Bahçeli başta olmak üzere kimseyi geçmişiyle yargılamamak gerekir"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çözüm sürecine yönelik sembolik ve siyasi tutumunun önemli olduğunu vurguladı. Bakırhan, "Sayın Bahçeli başta olmak üzere kimseyi geçmişiyle yargılamamak gerekir. Elbette geçmiş değerlendirilir ama bugün bu ihtiyacı görmesi, bu meseleye dair bir irade göstermesi çok kıymetlidir" dedi.
"Biz bir muhalefet partisiyiz ve bu kimliği koruyacağız"
Bakırhan, çözüm süreci kapsamında iktidarla yürütülen diyaloğun partinin muhalefet kimliğini gölgelemeyeceğini söyledi. "Biz bir muhalefet partisiyiz ve bu kimliği koruyacağız" diyen Bakırhan, "Maden yasası geldiğinde karşı çıkarız, emekçi haklarıyla ilgili bir adım atılırsa destekleriz. Bu çizgimiz değişmez" ifadelerini kullandı.
"Birileriyle çözüm arıyoruz diye, diğerinin başına gelenlere sırtımızı dönmeyiz"
Bakırhan, "İktidarla masaya oturmak" eleştirilerine ilişkin, hak, hukuk ve adalet mücadelesini her koşulda sürdüreceklerini belirterek, "Birileriyle çözüm arıyoruz diye, diğerinin başına gelenlere sırtımızı dönmeyiz. Bu bizde olmaz. Biz hakkaniyetli bir partiyiz. İktidarla oturduk diye onun eksiklerini görmezden gelemeyiz" dedi.

"Bu süreç pazarlık değil"
Toplumda ve muhalefet cephesinde oluşan “güven sorunu”na değinen Bakırhan, sürecin pazarlık zeminine oturtulamayacağını vurgulayarak, "Kaygı duymak normaldir. Ama bu sürece ‘pazarlık’ demek, ‘birini seçtirme çabası’ demek haksızlıktır. Böyle bir şey yok. Süreci itibarsızlaştırmak isteyenlerin dilidir bu" diye konuştu.
CHP’ye çağrı: Bir kez de siz destek verin
CHP’ye yönelik eleştirilerini de dile getiren Bakırhan, seçim süreçlerinde destek verdiklerini, ancak bunun karşılığını alamadıklarını savundu. Bakırhan, "CHP’nin yüzde 35 oyu var. Peki biz neden hep destek veriyoruz? Bu kez onlar destek versin. Biz en nitelikli siyasi hareketiz. Neden hep DEM kaybettirmesin diye uğraşıyor? Neden biz kazanmayalım? Bundan sonra biz de diyeceğiz ki ‘CHP kaybettirmesin, bizim adayımıza oy versin.’" ifadelerini kullandı.
"Demokrasi ihlalleri bugün başlamadı"
Bakırhan, "demokrasi yok" gerekçesiyle çözüm sürecine mesafeli duranlara, "Bugün mü demokrasi yok? Dün Selahattin Demirtaş vardı, Figen Yüksekdağ vardı cezaevinde. Dün de Şişli Belediyesi yoktu, Siirt Belediyesi vardı. Dün demokrasi vardı da bugün mü rafa kaldırıldı? Demokrasi ihlalleri yeni değil. Ama biz yıllardır bu zulmü yaşarken, kimseye sitem etmedik" dedi.

"Dokunulmazlıklar kaldırılırken de, kayyum yasası geçerken de biz destek görmedik"
Şeffaf ve tutarlı siyaset yaptıklarını söyleyen Bakırhan "Bizden kaygı duyanlara söylüyorum: CHP, bizim sözümüzü tutmadığımız iki örnek göstersin, siyaseti bırakacağım. Biz Demirtaş’a, Kılıçdaroğlu’na oy verdik. Ama sonra onlar bizimle yan yana durmadı. Dokunulmazlıklar kaldırılırken de kayyum yasası geçerken de biz destek bekledik ama göremedik" ifadelerini kullandı.
DEM Parti’nin hiçbir zaman kamuoyunu yanıltmadığını söyleyen Bakırhan, "Gizli kapaklı iş yapmayız. Söylediğimizin arkasındayız. Bu yorumlar, ‘pazarlık yapıyorlar, desteklenmemeli’ gibi sözler bizi gerçekten kırıyor" dedi.
Bakırhan, partiler arası ilişkilerde DEM Parti’ye yönelik yaklaşımın eşitlikten uzak olduğunu vurgulayarak, "Bizi sürekli bir yere eklemlemeye çalışan bir anlayış var. ‘Ayrı giderlerse kaybederiz’ diye düşünenler var. O zaman buyurun siz destek verin. Büyük abiyseniz, küçük kardeşe omuz verin. Kürtleri kırıyor bu söylemler" ifadelerini kullandı.
Sürece olan inançlarını yineleyen Bakırhan, "Biz bu ülkeyi yönetiriz. DEM en güvenilir, en halkçı, en demokratik siyaseti temsil ediyor. Kimseye mecbur değiliz. Ama ortak mücadeleye, adalete, eşitliğe mecburuz. Keşke Karadenizli halkımız da bizi tanısa" diye konuştu.
"Türkiye’de çok sayıda hukuksuz yargılama oldu ama Kobani kumpas davası gibi bir dava yok"
Bakırhan, Türkiye’de birçok hukuksuz yargılamanın yapıldığını, ancak Kobani davasının kumpas davası olarak öne çıktığını vurguladı.
Bakırhan, "Emin olun, Türkiye’de çok sayıda hukuksuz yargılama oldu ama Kobani kumpas davası gibi bir dava yok. Arkadaşlarımız 9 yıldır haksız, hukuksuz şekilde içeride. Biz KCK davalarında yargılandık, en azından bize ‘devrimcilik yapıyorsunuz’ denildi. Ancak Kobani davasında sadece bir tweet üzerinden bütün günahlar onların üzerine yıkılmaya çalışıldı" şeklinde konuştu.
"Selahattin Demirtaş’ın içeride kalması her saniye bir suçtur"
AİHM’in kararlarına rağmen tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer isimlerin durumunun kabul edilemez olduğunu belirten Bakırhan, "Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın içeride kalması her saniye bir suçtur. 9 yıl yatırıyorsunuz, AİHM defalarca ihlal kararı veriyor. Arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılması gerekiyor" dedi.
Bakırhan, sürece inanan ve destekleyen en nitelikli siyasi isimlerin tutuklu olduğunu söyleyerek, "Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Leyla Güven, Ayşe Gökkan gibi deneyimli isimlerin bu sürece katkısı çok büyüktür. Toplumda karşılıkları, birikimleri vardır. Onlara ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar

Erdoğan-İmamoğlu yarışında şaşırtan sonuç

'Cumhurbaşkanına nasıl suikast yapılır diye anlatsam...'

Parti yönetimi duruma müdahale etti

Erdoğan seçime yeni kabine ile girecek iddiası! 24 Temmuz ayrıntısı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile telefonda görüştü

Eski Genel Başkan Yardımcısı Bahçeli'ye sert sözlerle yüklendi

Fenerbahçe transferde atağa geçiyor: Galatasaray Ederson'u bitirdi

Bugün sünnetli dolaşabiliyorsanız onu da Atatürk’e borçlusunuz!

Kartalkaya yangınında '3 kişi yem edildi'

İYİ Partili isim söylentilere yanıt verdi