Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.550

Karanlıktan Doğarmış

Merhabalar,

Fikri hür, vicdanı hür, güzel insanlar.

Sanatın aynasından bakmaya devam…

Sanatın aynasından bugün bize görünen,

Kopkoyu bir karanlık,

Yaklaşık bin yıl sürmüş bir karanlık,

Öyle bir karanlık ki,

Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşanan…

Ama yine de;

İçinden hiç sönmeyen bir aydınlık doğurabilecek kadar güçlü bir karanlık,

Karanlıktan aydınlık doğar mı? 

Dediğinizi duyar gibiyim…

Doğar tabi hem de bal gibi doğar,

İnsan aklı, sabrı, üretkenliği ve yaratıcılığı öyle yenilgi bilmez bir güçtür ki, tarih boyunca önünde hiçbir karanlık duramamıştır. Umutsuz olmayın…

İnsan yaşamına dair her şeyin dogmalarla belirlendiği, zamanın nerdeyse durduğu bir karanlık, Skolastik Çağ, Yani Orta Çağ,

Kilise tarafından Ontolojik varoluşuna doğuştan günahkârlık damgası vurulmuş insan gerçekliğiyle örüntülenmiş toplumsal yapı ve onun ürettiği dini-kültürel atmosfer,

Bu dönemde Antik Çağ sanat anlayışında olduğu gibi, güzel, iyi kavramıyla bir tutulmuş etik ile estetik iç içe geçmiştir.

Tabi burada kafanız karışmasın,

İyiden anlayacağımız şey,

Kilisenin kendine yonttuğu iyi, lütfen yanlış anlaşılmasın.

Yine bu dönemin düşünürlerine göre, estetik ve sanat kuramlarında ağırlıklı olarak araçsalcı bir yan söz konusudur. Bu nedenle sanat alanı özerk bir alan olarak görülmez. Sanat insan ve kurumlar için iyi, güzel ve yararlı olanı ürettiği ölçüde değerlidir.

Henüz kendi özerkliğinde kendi inşasını gerçekleştirmediği için sanat olarak tanımlayabileceğimiz etkinliklerin olmadığı bir çağdır bu çağ,

İnsanın edilgen bir varlık olarak tanımlandığı ve yaratma ediminin iğdiş edildiği bir çağ,

Kafaların karışık olduğu bir çağ,

Nasıl mı?

Katolik Teolojinin kurucu babalarından olan ve Ortaçağ düşünme biçimini önemli ölçüde belirlemiş isimlerden biri olan  Tertullianus güzeli dünyevi arzuların gizli bir yanıltmacası olan şeytani bir şey olarak yorumlarken,

Ortaçağ skolastik düşüncesinin sanatsal tutumunu belirlemede öne çıkan bir diğer isim olan St. Augustinus ise güzel kuramını birlik, sayı, eşitlik, oran ve düzen kavramları üzerine inşa eder. Ona göre her güzelliğin başlıca biçimi birliktir. En yetkin birlik ise tanrıdır. Tüm görünen şeyler bu yetkin birliğe yöneldikleri için güzeldirler, en yetkin varlıktan pay aldıkları için de güzellikte öznellik ve görecelik olmaz der.

Tertullianus güzelin kaynağında şeytani olanı görürken, St. Augustinus ise Tanrısal olanı görür.

Kafalar karışıktır ama bu karışıklık hayra yorulması gereken bir karışıklıktır.

Çünkü bir diğer Ortaçağ düşünürü olan Aquinas’a göre ise sanat güzel eylem içermez, tamamen biliş yetisinde var olur. Güzel onu algılayın biliş yapısı tarafından belirlenir. Estetik beğeniyi belirleyen şey ise nesnenin kendi nesnel özellikleridir. Bir cismin güzel olarak algılanması için o cismin dört temel özelliği bünyesinde barındırması gerekir. Bunlar; bütünlük, uygunluk açıklık ve görkemdir. Bu görüşleri doğrultusunda Aquinas’ın modern estetiğin nesnelci estetik yargı kuramının ilk örneği olduğunu söyleyebiliriz. 

Aquinas çağına göre oldukça ileri sayılabilecek olan bu düşünsel yaklaşımıyla, Rönesans’ın doğumu için ebelik yapmış gibi gözükmektedir.

Karanlık aydınlığı doğurmaya yazgılıdır.

Bir bakmışsın aydınlık doğar,

Ama zannetme ki kendiliğinden doğar.

Aydınlık, karanlığa yenilmediğinden doğar.

Rönesans da böyle bir doğuştur.

İnsanın kendi karanlığından kendi aydınlığını doğurttuğu gibi…

Yani, demek ki karanlıktan doğarmış.

Sanki yeni bir aydınlık doğacakmış gibi,

Bildiğimiz bir aydınlık.

Hadi hayırlısı…

Bir dahaki buluşmamıza kadar, şimdilik hoşça kalın, şu an ve her zaman, sanatla nefes alın, sanatla kalın.