Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,6775
Dolar
Arrow
38,6509
İngiliz Sterlini
Arrow
51,4208
Altın
Arrow
4180,0000
BIST
Arrow
9.075

10G’den Pestisite her konudan genel yorumlar

Yapay Zekâ Eğitimi: Trump Anaokuluna Girmiş

Amerika Birleşik Devletleri, yapay zekâyı bir üst politika düzeyine taşıdı. Donald Trump, 23 Nisan 2025 tarihinde “Advancing Artificial Intelligence Education for American Youth” (Amerikan Gençliği için Yapay Zekâ Eğitimini İlerletme) başlıklı bir başkanlık kararnamesi imzaladı. Bu kararname, yapay zekâ eğitiminin anaokulundan itibaren müfredata entegre edilmesini ve öğretmenlerin bu alanda eğitilmesini hedefliyor. Ayrıca, kamu-özel sektör iş birlikleriyle K-12 düzeyinde yapay zekâ okuryazarlığını artırmayı ve yapay zekâ alanında kayıtlı çıraklık programları oluşturmayı amaçlıyor. Bu girişim, Amerika’nın küresel yapay zekâ liderliğini sürdürme çabasının bir parçası olarak görülüyor.  Bu kararnameyle, yapay zekâ eğitimi anaokulundan itibaren müfredata dahil ediliyor. Çin zaten birkaç yıldır bunu yapıyor, Japonya desen çoktan sistemine gömdü. Fransa ve Rusya gibi ülkeler de yapay zekâ konusunda içeride ciddi işler yapıyorlar ama dışarıya pek bilgi sızdırmıyorlar.

Bizde ise kamuoyunun gündeminde hâlâ test kitapçıkları, kadro atamaları ve sınav sistemleri var. Yapay zekâ mı? Belki özel okulların “vizyon sunumlarında” bir PowerPoint olarak geçiyordur, o kadar. Oysa mesele sadece eğitim değil. Mesele geleceğin, daha doğrusu bugünün üretim gücünün, düşünsel çerçevesinin kaçırılması. Türkiye bu treni kaçırmakla kalmıyor, istasyona bile uğramıyor. Ve bu seferki tren o kadar hızlı ki, geçip gittikten sonra dumanı bile görünmeyecek.

“10G” ve “5G”: Medyanın Jenerasyon Halüsinasyonu

Geçtiğimiz günlerde Çin, Hebei Eyaleti’nin Sunan ilçesinde dünyanın ilk 10G geniş bant ağını resmen hizmete sundu. Huawei ve China Unicom’un birlikte inşa ettiği bu sistem, evlere 9.834 Mbps’ye kadar sabit internet hızı sağlıyor.

Kaynak: “China launches world’s first 10G broadband network” – The Economic Times, Nisan 2025

https://m.economictimes.com/news/international/new-zealand/china-launches-worlds-first-10g-broadband-network/articleshow/120480169.cms

Bu haberin hemen ardından, Türk basınında “Çin 10G’ye geçti, biz hâlâ 4.5G’deyiz” manşetleri patladı. Çünkü burada “G” harfini gören herkes refleksle “generation” zannediyor. Oysa 10G’deki “G”, gigabit anlamına geliyor. Mobil teknolojilerdeki jenerasyon dizisiyle ilgisi yok. 5G, 6G dediğimiz şeyler jenerasyon, yani nesil. 10G ise bir hız birimi. Tıpkı “10 litre” ya da “10 kilogram” gibi. Hız arttı diye nesil değişmez.

Bunu yayında da açıkça söyledik. Teknoloji isterse telepatiye geçsin, mobil iletişimde sıradaki jenerasyon “6G” olur, “10G” değil. Ama Türkiye’de medya, en temel teknik ayrımı yapamayacak durumda. Ne yazık ki bu cehalet sadece utandırıcı değil; aynı zamanda toplumun teknolojiye dair algısını da çarpıtıyor.

Sosyal medyada dolaşan o “kontrolden çıkan robot” videosu da bu anlayışın başka bir tezahürü. Ellerini savurup çıldıran robot görüntüsü büyük olasılıkla sahte. Boston Dynamics’in bile dans eden robotları maksimum 1-2 dakikalık videolarla sınırlı. Çünkü motorlar, bataryalar, servo sistemleri hâlâ bu kadarını kaldırabiliyor. Eğer o robot gerçekten o kadar güçlü olsaydı, robotik mühendislik tarihine geçerdi. Geçmedi. Çünkü sahte.

WhatsApp’a Yapay Zekâ Geliyor: Peki Mahremiyet Nerede Başlıyor?

Meta, WhatsApp’a yapay zekâ entegre ediyor. Okunmamış mesajları özetleyecek, yazım önerileri sunacak, ama bir yandan kullanıcı verilerine asla dokunmayacakmış. Kelimeler havada dans ediyor. “Veriye dokunmadan veri işlemek” modern çağın kuantum safsatalarından biri.

Gerçek şu: Bu sistemler hâlâ açık metin tutuyor, hâlâ model sızması riski var, hâlâ komut enjeksiyonlarıyla istismar edilebiliyor. Meta bunu “Private Processing” diye pazarlıyor ama güvenlik, vaatle değil şeffaflıkla sağlanır. Bugün ChatGPT bile komut geçmişini, prompt’ları belleğinde tutuyor. WhatsApp’ın bunu nasıl yöneteceği belirsiz. Ve belirsizlik, güvenin düşmanıdır.

Pestisit Kalıntısı Her Yerde

Pınar Kaftancıoğlu’nun bir sosyal medya gönderisi, pestisit analiz sistemindeki zaafları bir kez daha yüzümüze vurdu. “Temiz bir ürünü alıp, ‘benim bahçemden çıktı’ dersen, sertifikayı alabiliyorsun” diyor. Evet, gerçekten sistem bu kadar kolay manipüle edilebiliyor. İşte o sertifikayla pazara sürülen ürün, bizim salatamız oluyor.

Ama daha beteri var. Evde aldığın domatesin, salatalığın pestisit testini sorguluyorsun da; pizza siparişi verirken içindeki domatesin hangi tarladan geldiğini bilmiyorsun. McDonald’s’ın patatesini nereden aldığını biliyoruz, çünkü o zincir denetleniyor. Peki küçük zincirler, pizzacılar? Hiçbir bilgimiz yok. Yiyoruz işte.

En riskli ürünler: salatalık, çilek, marul, domates. Üstelik bazı pestisit türleri, yıkamayla da geçmiyor. Sulama sistemine karıştırılan ilaçlar moleküler düzeyde meyveye işliyor. Yani estetik görünen bir domates, kimyasal bir silaha dönüşebiliyor.