Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,3462
Dolar
Arrow
35,3307
İngiliz Sterlini
Arrow
43,8495
Altın
Arrow
3021,0000
BIST
Arrow
10.075

Yapay Zekânın kamuya yansıması: Büyük umutlar, derin çelişkiler

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan "Kamuda Yapay Zekâ Çalışmaları" raporunu dikkatle inceledim. Türkiye'nin yapay zekâ (YZ) alanında kamu kurumlarıyla gerçekleştirdiği projeleri bir araya getiren bu kapsamlı belge, büyük hedeflerle birlikte pek çok eleştirel soruyu da beraberinde getiriyor. Kamu kurumlarının dijital dönüşümde YZ ile geleceğe yön verme çabası takdir edilse de, bu süreçte yapılanların uygulanabilirliği ve vatandaş üzerindeki etkilerine dair düşünmek gerekiyor.

Bir Strateji Belgesinden Fazlası mı?

2021-2025 Ulusal Yapay Zekâ Strateji Belgesi'nin koyduğu iddialı hedefler, umut verici olsa da, hayata geçirilebilme boyutunda kayda değer sorunları barındırıyor. 2025’e kadar ilk 20 ülke arasına girme iddiası, kaynak yetersizliği, teknik kapasite eksikliği ve bürokratik hantallık gibi kronik problemlerle ne kadar gerçekçi olabilir? Bu strateji belgesi, daha çok bir PR kampanyası mı, yoksa gerçekten somut adımlarla desteklenen bir yol haritası mı?

Yapay Zekâ ve İnsan Merkezli Yaklaşım Çelişkisi

Raporda sıkça vurgulanan "insan merkezli yaklaşım", sahada ne kadar karşılık buluyor? Özellikle algoritmik karar alma süreçlerinde şeffaflık ve hesap verebilirlikten bahsedilirken, uygulamada vatandaşların bu sistemlerle yaşadığı deneyimler büyük çelişkiler barındırıyor. Vergi dairelerinde yapay zekâ tabanlı denetimlerin yürütüldüğüne dair bilgi, geçtiğimiz günlerde katıldığım Bilişim Şûrası'nda tarafıma iletildi. Bu sistemin sonuçları, binlerce vatandaşı beyan vermek için saatlerce memurlara "laf anlatmaya" zorlayan bir eziyete dönüşmüş durumda. İçerden aldığım bilgiye göre, bu yapay zekâ sistemi tam 453 parametreye dayalı analiz yapıyor ve bununla övünüyorlar. Ancak vatandaşın çektiği çile, övünülecek bir durum yaratmıyor. Bu süreçte YZ'nin "yanlış anlamaları", zaten karmaşık olan vergi süreçlerini daha da çetrefilli hale getiriyor.

Eğitim ve İş Gücüne Yatırım: Yeterli mi?

YZ uygulamalarının başarılı olabilmesi için insan kaynağına yatırım yapılması gerektiği belirtiliyor. Ancak kamu personeline yönelik eğitim ve kapasite geliştirme çalışmaları, raporun çizdiği vizyonun ne kadar gerisinde? Eğitim sistemimizin teknolojiye olan adaptasyon seviyesi ve dijital eşitsizlik gibi konular göz önünde bulundurulduğunda, bu hedeflere ulaşmanın kısa vadede mümkün olmadığını söylemek pek de yanlış olmaz.

Sürdürülebilirlik mi, Gösteriş mi?

TÜRKPATENT’in YZ tabanlı patent analiz projesi gibi örnekler, ülkemizin bu alanda yaptığı atılımlar açısından olumlu görünse de, bu projelerin gerçekten toplumsal fayda sağlayıp sağlamadığı tartışmalı. Bu tür projeler, uluslararası vitrinde yer almak adına yapılmış şov projeleri mi, yoksa halkın gündelik yaşamına dokunan yenilikler mi?

Toplumsal Etki ve Etik Çıkmazları

YZ teknolojilerinin adalet ve tarafsızlık ilkeleri etrafında şekillenmesi gerektiği açıkça ifade edilmiş. Ancak Türkiye gibi mevcut eşitsizliklerin zaten derin olduğu bir ülkede, bu teknolojilerin var olan sorunları daha da büyütme ihtimali göz ardı edilemez. Örneğin, algoritmaların tarafsızlığı ne kadar denetleniyor? Veriler hangi standartlara göre işleniyor? Etik ilkeler, politik önceliklerin gölgesinde mi kalıyor?

Sonuç: Umut ve Kuşku

Türkiye’de kamunun YZ kullanımı üzerine bu rapor, büyük vaatlerle dolu olsa da, içerik derinliği ve uygulama kapasitesi açısından ciddi eksiklikler barındırıyor. Rapor, bir rehber olmaktan çok, iyi bir niyet beyanı niteliğinde. Ancak iyi niyet, yapay zekâ gibi karmaşık ve hassas bir alanda yeterli değil. Teknolojinin halka hizmet etmesi için öncelikle halkın güvenini kazanması gerekiyor. Özellikle vergi dairelerindeki kimi sorunlar, YZ projelerine duyulan güveni sarsabilecek nitelikte.

Gelecek, teknolojiyi sadece kullanmak değil, ona anlam katmak isteyenlerin elinde şekillenecek. Bu bağlamda, eleştirel bakış açısını koruyarak ilerlemek, Türkiye’nin teknoloji yolculuğunda önemli bir mihenk taşı olacaktır.