Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,0698
Dolar
Arrow
34,2356
İngiliz Sterlini
Arrow
44,4960
Altın
Arrow
2993,0000
BIST
Arrow
8.654

Şimdi değilse ne zaman? Mikrodan Makroya

Yerel seçimler yaklaşıyor: Aday ilan afişleri, adaylık tartışmaları ve önceki dönemin kötülenmesi... Evet, tüm işaretler mevcut. 

Eh! Zamlar da başlamış. Demek seçim yakında. 

Artık herkes hatırlanır. 

Instagram'da belediye başkanlarının duyurularını takip ediyorum. Herhangi birini hedef almamaya çalışacağım. Sadece yıllarca yaşadığım Kadıköy'ü ve halen yaşamakta olduğum Çankaya'yı örnek göstereceğim. Onları eleştireceğim. Üstelik, bu iki belediye muhtemelen en iyi yönetilen belediyeler arasında. Özellikle iyi örnekleri seçtim ki kimsenin bahanesi kalmasın. 

Hani derler ya bazı toplumlar bireyci bazıları kolektivist diye. Sanırım biz ikisi de değiliz. Ne bireyci ne kolektivist olmayı başarmışız. Neden mi? Anlatayım.

Mikro 1: Altta Kalanın Canı Çıksın

Diyelim ki Çankaya'dasınız, mesela Ayrancı'da yaşıyorsunuz. Çocuğunuz var, puset kullanıyorsunuz. Ya da yaşlısınız yürürken zorlanıyorsunuz. Yahut tekerlekli sandalye kullanmak durumundasınız. Ya da görünen hiçbir sorununuz yok ama arabalardan korkuyorsunuz. O zaman Ayrancı'da yaşayamazsınız. Kaldırımlarda yürümek ne mümkün. Kaldırımsızlığımızı fark etmek için ne yazık ki insanın yukarıda saydığı durumda olması ya da yakınlarının bu durumda olması gerekiyor. Pek azımız salt empati nedeniyle bu konularla ilgileniyor. Ben bu azınlığa dahil değilim ne yazık ki. 

Diyelim ki Kadıköy'desiniz. Belediyenin Instagram paylaşımının altına kaldırım sorununuzu yazıyorsunuz. Kurumsal hesap yanıt veriyor: Sorun yaşadığınız yerleri tespit edip gönderebilir misiniz? Pişkinliğe bakın! Kurumsal hesap için önerim: Siz, kaldırımlarda yürüme parkurunu belirleyin ve duyurun. Eksik olanlar görünür zaten. 

Çankaya Belediyesi gayet nitelikli ve muadili az bulunur kreşler tesis etti. Kutlamak gerek. Peki, bu kreşlere nasıl güvenle gidecek çocuklarımız? Ailelerinin arabalarıyla, değil mi? Arabası olmayanlar? Ne demişler? Altta kalanın canı çıksın. 

Mikro 2: Okumayınız, okunmayacak!

Eğitim sorunumuz malum. Çok sayıda üniversite açıldı. Kalite düştü. Bu kadar da çok üniversite olmaz ki! Ya bu kadar mezun ne olacak?

İşte tüm bunları çözüyor iktidar. Hayat o kadar pahalılaştı ki artık üniversitelerde okunmuyor. Öğrenciler kazandıkları üniversitelere yerleşemiyor, yerleşse bile çalışmaktan okuyamıyor, sağlıksız evlerde oturmak zorunda kalıyor. Yurtlarda dayak yiyor, zehirleniyor, işkenceye uğruyor, ölüyor, öldürülüyor. 

Üniversitelerde okusak ne olacak? Mezunu olduğum o anlı şanlı Boğaziçi Üniversitesi bile bakın ne halde! Üniversite hocaları da üniversiteye giremiyor. Bölüm başkanının veya hocalarının haberi olmadan iş ilanları yayınlanıyor. Çivisi çıktı ülkenin. 

Kastamonu Üniversitesi'nde felsefe bölümü kadrosuna felsefe bölümü mezunu başvuramıyor. Bu haberleşip yayılınca, ilanı değiştirmişler. Bu sefer de başka bir hinlik yapmışlar. 

Hadi üniversiteyi kazandı çocuklar. Yurda veya eve de yerleştiler. Bu sefer de ekipman masrafı, kitap masrafı bel büküyor. 

Hiç olmadı çalışma mekanı aramak gerekiyor bu sefer. Çünkü okulların kütüphaneleri yetmiyor. Üstelik bazı derslerde kullanılan ücretli programlar nedeniyle ya yasadışı program kullanımı teşvik ediliyor ya fahiş fiyatlı programlar satın alınıyor yahut bölümlerin bilgisayar laboratuvarlarında kuyruk olunuyor. Tüm bu haksızlıklara karşı avukata başvurma imkanı olmayan öğrenciler bu sorunlarla boğuşmaya bile yeltenemiyor. Çünkü ne örgütleniyorlar ne de mevcut örgütler onların dertleriyle uğraşıyor. 

Makro: Göz göre göre öleceğiz, ölecekler!

Celal Şengör yine anlattı. Bu kez Herkese Bilim Teknoloji bilim dergisinin youtube kanalına konuştu. 

https://www.youtube.com/watch?v=0Npqf7hKaXE&t=11s&ab_channel=HerkeseBilimTeknoloji

İstanbul depremi olacak. Şu veya bu zaman. Ama şu an orada 20 milyon insanın ezici çoğunluğunun kayıtsızlığı, umursamazlığı ve çaresizliği hakim. Yöneticiler de öyle. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hiç kuşkusuz bu konuya çalışıyor. Ama yeterli değil. Her gün bu gündemde tutulmalı. İstanbul depremi İstanbul'un ve ülkemizin en acil ve en korkunç sorunu. 

Filmlerde, belgesellerde şaşarız. Savaşların, felaketlerin yaşandığı ülkelerde, bunların daha önceden yaşanacağı belli olduğu halde orada yaşayan insanlara şaşarız. Nasıl da umursamamışlar deriz. 

İstanbul depremi, havalanmış bir füzenin yere inmesini beklediğimiz gibi beklenen bir olay. Göklerde yavaş hareket etse bile böyle bir füze görse bu kadar kayıtsız olur muyduk bilemiyorum. 

Acilen önlem alınması gerekiyor. Sevdiklerimizin, yurttaşlarımızın hayatları bu kadar ucuz olmamalı. Binlerce yıllık bir kenti defalarca bozduk. Bu seferkinin affı yok. Büyük bir kültür ve insan varlığı yıkılacak. Milyonlarca canımız tehlikede. Ülkenin ekonomisi, güvenliği tehlikede. Buna dikkat çekmediğim her an, bununla ilgili bir şey yapmadığım her an kendimi suçlu hissediyorum. 

İstanbul'da yaşamayanlar! Sözüm size. Orada yaşayan sevdiklerinizin yüzlerine iyi bakın!

O şehri sevenler, İstanbul'da geçen her anınız son anınızmış gibi gezin o şehri.

Türkiye'nin güvenliğini umursayanlar! Göklerden gelen füzeyi beklemeyin. 

Türkiye'nin ekonomisini düşünenler! Kıtlığı, açlığı, ekonomik alt üst oluşu öngörün. Bir şeyler yapın! Bir çok geç olmasın!