Sanığı; “Laik demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni sona erdirip, yerine şer’i yasaların hakim olduğu İslam devletini kurmak için okullarında beyinlerini yıkadığı gençlik ile oluşturacağı toplumu kullanmayı” planlamakla suçlayan, Ankara 2. No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin önündeki iddianame, 22.08.2000 tarihini taşıyordu. Mahkemenin 2000/124 Esasına kayıtlı Kamu davasının sanığı Fetullah Gülen idi.
Fetullah Gülen, 18 Haziran 1999’da bazı ulusal televizyon kanallarında yayınlanan vaazı, şakirtlerine, idarede, adliyede, sivil ve kolluk bürokrasisinde yerleştikleri mevzileri korumaları, yeterli güce ulaşıncaya kadar kendilerini gizlemeleri konusunda dört dörtlük bir sızma dersiydi:
“Adliyede, Mülkiyede veya başka bir hayati müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdi mecburiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. İstikbale yürümek için, sistemin püf noktalarını keşfedin. Hâlâ bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarımız istikbale yürüyeceklerdir. Öyleyse o sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım, keşfetmeleri lazım. Aşmaları lazım. Bu da meselenin diğer bir yanıdır. Kuvvet dengesi olmadığı bir yerde kuvvete başvurmayacaksınız. Teknik-taktik yerinde sizin kalbiniz önemli. Dıştan bizi bazıları korkaklıkla itham edecekler. Fırsat bulup, hep yolunuza devam ediyorsanız, yine orada o esnekliği gösterecek, o eksantriği kullanacak, geriye çekiliyor gibi yapacak, fakat adımlarınızı daha açıp ileriye gideceksiniz.”
Gülen’in başında bulunduğu yapıyı, Anayasal laik demokratik düzeni yıkma amaçlı yasadışı terör örgütü olarak niteleyen Ankara 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 10 yıla kadar ağır hapis ve istemiyle açtığı davanın başında, sanık hakkında gıyabi tutuklama kararı verecektir.
Ankara 2. No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesince, Ağustos 2000’de mahkumiyet istemiyle başlayıp, Haziran 2008’de Yargıtay Genel Kurulunca oybirliği ile onanan beraat kararı ile sonlanan Gülen davası, Türkiye’nin 8 yılda geçirdiği şaşırtıcı değişim ve dönüşümün ibretlik fotoğrafıdır :
-21 Aralık 2000 tarihli 4616 sayılı (Rahşan Affı) kanunla gerçekleştirilen, 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenen suçlara ilişkin şartlı salıverilme ve erteleme,
-5 Mayıs 2000’da 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunundaki terör tanımında yapılan değişiklikle getirilen, cürüm işleme ve silahlı eylem şartı ile Gülen’in eyleminin terör kapsamı dışına çıkarılması,
-11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin beraat kararının Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce onaylanması,
-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı üzerine, 9.Ceza Dairesinin beraat kararının, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca oybirliği ile onanması !
Yukarıda özetlenen 8 yıllık kronoloji, ısmarlama elbise misali, FETÖ’nün, Fetullah Gülen Hocaefendi (!) olduğu dönemde, siyasi güç sahiplerince nasıl kollanıp korunduğunu, devletin bütün kurumlarını kanserojen bir ur gibi sarmasına nasıl yol verildiğini göstermektedir.
Gülen, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini, laik, demokratik hukuk düzenini, çağdaş değerleri, ulus devleti, üniter yapıyı reddeden bir geleneğin temsilcisiydi. 29 Ekim 1923’ün kazanımlarıyla doku uyuşmazlığı olan benzer yapılar arasında, emperyal dinamiklerin Türkiye’den beklentilerini karşılamaya en uygun yapı olarak görüldüğü için önü açılmıştı.
Gelecek kuşakların, Fetullah Gülen’in cezalandırılması istemiyle başlayıp, kutsanmasıyla biten ibretlik dava dosyasını incelerken, aslında Türkiye'nin yakın geçmişteki siyasi tomografisini göreceklerinden hiç kuşkunuz olmasın!
Çok Okunanlar
Galatasaray Bodrum FK’yi yenerken, Muslera ve Kerem arasında gerginlik
Arka Sokaklar'daki tarikat sahneleri İslamcı kesimi rahatsız etmişti
Narin cinayetinde sır perdesi aralanıyor
Cübbeli Ahmet'ten Mauro Icardi'ye
Yandaş yazardan yeni seçim anketi
BEDAŞ 25 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
23 Kasım Cumartesi reyting sonuçları
Harp Okulu’nda geçen yıl ne oldu?
Çok sayıda il ve ilçede eğitime 1 günlük ara verildi
Sıla bebeğin teyzesi hayatını kaybetti