Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Başvuruyu neden Güney Afrika yaptı?

GÜNEY AFRİKA YAZI DİZİSİ 2. BÖLÜM

Soykırım korkunç bir  insanlık hastalığıdır. İnsanlığı çürütür ve yok eder. İnsanı canavarlaştırır. Aslanda canlıların hiçbir türü insan gibi soykırım canavarlığı yapmaz.

Soykırım, insanlığı bir bütün olarak ilgilendiren eylemlerdir. İnsanlar ve bütün canlılar soykırım eylemlerinden zarar görür. İnsanlığa yeni bir uygarlık gerek. Yaşadığımız sahte uygarlık soykırımcı, zalim kan dökücü bir canavarlaşmadan ibarettir.

Güney Afrika’nın başvuru kararı, devletlerin olan biteni kınadığı, fakat somut hiçbir adım atmadığı uluslararası düzenin duyarsızlığından, ABD, AB ve İsrail’in kudurmuşluğundan, canavarlaşmasından doğmuştur. Batı Uygarlığının insan ve uygarlık maskesi takan soykırımcılığından doğmuştur. Güney Afrika’nın kararı insanlığın  namusunu kurtarma vazifesinin yerine getirilmesidir. 

Soykırım Sözleşmesi devletlere soykırım yapmama, soykırımı önleme yükümlülüğü yüklemektedir. Devletler, Divan’ın 2007 tarihli Bosna Hersek-Sırbistan Karadağ kararında yorumladığı haliyle soykırımı önleyecek makul her türlü tedbire başvurmak yükümlülüğü altındadır. Yani Güney Afrika, bu sözleşmeye taraf her devlet gibi bu yaşananları Divan önüne getirme yetkisine sahiptir. 

Tam tersini söyleyecek olursak, bu yaşananları Divan önüne getirerek soykırımı önlemek mümkün iken bu tedbire başvurmayan devletler, Sözleşme’nin ilk maddesi çerçevesinde yükümlülüğünü ihlal etmiş olur. Yani Güney Afrika diğer devletlerden farklı olarak yaşananları kınamak yerine yükümlülüğü gereği davayı Divan’ın önüne getirmeyi tercih etmiştir. 

Güney Afrika’nın bu meseleyi önemsemesi ve davayı Divan’ın önüne taşımasında ırk ayrımcılığına dayalı yaşadığı sistemin ve bu kapsamdaki tarihsel hafızasının şüphesiz çok önemli bir etkisi vardır. 

Güney Afrika, ırk ayrımcılığı ve soykırım meselelerinde herkesten farklı bir zulme  uğradığı  bu duyarlılıkla hareket ettiği, başka insanların da bu canavarlığı yaşamasını istemediği için olayı kınamalarla geçiştirmemiştir. 

 SORU:

Bu aşamadan sonra Türkiye ne yapabilir?

 CEVAP:

Türkiye BM üyesi olarak Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’ne taraftır. Davanın dayanağı olan Soykırım Sözleşmesi’ni onaylayan ülkelerden biridir. Bu nedenle Divan’ın yargı yetkisine ilişkin kurallar uyarınca Güney Afrika’nın yaptığı başvuruyu Türkiye’nin yapmasına engel yoktur. 

Şu aşamadan sonra Türkiye’nin benzer bir başvuruyu yapmasına engel bir durum yoktur. Böyle bir durumda Divan, Türkiye gibi başkaca ülkeler tarafından yapılacak başvuruları da Güney Afrika’nın yaptığı başvuru ile birlikte ele alır.

Yahut ayrıca bir başvuru yapmak yerine Statü’nün 63’üncü maddesi uyarınca Güney Afrika’nın yapmış olduğu başvuruya katılma yolunu da seçebilir. İlgili maddeye göre uyuşmazlık, başka devletlerin imzacı olduğu çok taraflı bir anlaşmaya ilişkinse Kâtiplik, başvuruyu diğer imzacı devletlere de bildirir ve kendisine bildirimde bulunulan her devlet katılma hakkına sahip olur. Söze konu dava Türkiye’nin de taraf olduğu çok taraflı bir sözleşme olan Soykırım Sözleşmesi ile alakalıdır ve Türkiye’nin bu davaya katılması mümkündür. 

SORU:

Divan’ın Güney Afrika’nın Talepleri Doğrultusunda Karar Vermesinin Etkisi Ne Olur?

CEVAP:

Divan Güney Afrika’nın öne sürdüğü tezleri haklı bulmuştur. 

Asıl karar da böyle çıkarsa, uluslararası hukuk çerçevesinde yaşanan benzer  olaylar soykırım olarak nitelendirilir. 

İsrail’in ve bu eylemlere katılanların soykırım suçu işlediklerini karara bağlayan uluslararası hukukun kaynağı olan bir karar verilmelidir. Bu karar, İsrailli yetkililerin evrensel yargı yetkisi çerçevesinde soykırım suçunu yargılayabilecek ulusal mahkemelerde ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde de yargılanıp cezalandırılması için  yeterli bir hukuki gerekçe ve delil olacaktır. 

İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiklerinin soykırım olarak nitelendirilmemesi durumunda, Divan bundan sonra yaşanacak hiçbir olayı soykırım olarak nitelendiremez.

BM Şartı’nın 94/2 maddesi, Divan’ın vereceği kararlara uyulmaması halinde ne şekilde hareket edileceğini düzenlemektedir. 

Buna göre uyuşmazlığın taraflarından biri, Divan’ın verdiği bir hükme göre kendisine düşen yükümlülükleri yerine getirmezse, diğer taraf Güvenlik Konseyi’ne başvurabilir. Güvenlik Konseyi de gerekli görürse, hükmün yerine getirilmesi için tavsiyelerde bulunabilir ya da alınacak önlemleri kararlaştırabilir. Güvenlik Konseyi’nin alacağı bu kararlar esasa ilişkin olduğundan beş daimî üyenin (ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Rusya, Çin) tamamının kabul oyu dahil 15 üyenin dokuzunun kabul oyu gerekmektedir. ABD, Birleşik Krallık ve Fransa’nın meselenin başından bu yana takındıkları tutum dikkate alındığında Divan’ın kararının uygulanması için zorlayıcı birtakım kararları almak yönünde bir karara evet oyu verecekleri şüphelidir. Böyle bir karar verilse dahi İsrail’in Güvenlik Konseyi kararlarına uymamak yönünde de sicilinin olduğunun unutulmaması gerekir.

“Nihai bir karar alınması yıllar sürebiliyor.” Bu gerçek de karar vericiler tarafından unutulmamalı.  

SORU:

Dava dayanaksız ve temelsiz mi?

CEVAP:

Canavar ve vahşi devlet ABD davanın dayanaksız ve temelsiz olduğunu söylüyor. Tam tersine soykırım her kesin bütün insanlığın gözü önünde oldu ve olmaktadır. Gerek beyanlar gerek belgeler gerekse olaylar ve eylemleri açıkça ortaya koyan deliller  Güney Afrika Cumhuriyeti’nin tereddütsüz haklılığını ispatlıyor.

ABD de gerek silah desteği gerek gerek danışmanlık desteği nedeni ile İsrail’le birlikte suçludur. Hatta ABD olmasaydı bu soykırım suçunu İsrail işleyemezdi.

ABD yönetimi, daha şimdiden Güney Afrika'nın davasına güçlü bir şekilde karşı çıktığını açıkladı. Al sana bir soykırım suçu: Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı davanın "dayanaksız" ve "aslında tamamen temelsiz" olduğunu açıkladı. Al sana soykırıma destek.

Güney Afrika’yı temsil eden avukatlar, 84 sayfalık iddianameyi, mahkeme salonuna yansıtılan görüntülerle de destekleyerek, İsrail’e yönelik soykırım suçlamasında bulunuyor.

Güney Afrika’nın hazırladığı iddianamede, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri olan Gazze’de İsrail ordusu tarafından sürdürülen bombalamalar sonucu, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 23 binden fazla Filistinlinin öldüğü, en az 1,9 milyondan fazla Gazzelinin de yerinden edildiği belirtiliyor.

İddianamede, Türkiye, Brezilya ve İran’ın da bulunduğu 8 ülkenin, son dönemde İsrail’i soykırımla suçlayan açıklamalarına da işaret edilerek, İsrail’in uluslararası toplum tarafından ifade edilen ciddi endişelerin tamamen farkında olduğu savunuldu.

Güney Afrika, bu iddiasına gerekçe olarak İsrailli yetkililerin yaptığı açıklamaları gösterdi.

İddianamede İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın, “Biz insansı hayvanlarla savaşıyoruz” ve İsrail Miras Bakanı Amichai Eliyahu’nun, “Gazze’ye nükleer saldırının da seçenekler arasında olduğu” yönündeki açıklamalarına yer verildi.

Başbakan Netanyahu’nun, “İsrailoğullarının İncil’deki düşmanı Amalek’ten” bahsettiğine işaret edilen iddianamede, aşırı sağcı İsrailli bakanlar Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir, Gazze’den mümkün olduğunca çok sayıda Filistinliyi bölgeyi terk etmeye ikna etme zamanının geldiği bir “göç projesi” çağrısında bulundukları vurgulandı.

İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog ve diğer yetkililerin Gazze’de masum veya olaya karışmamış sivillerin bulunduğunu inkar eden birçok açıklaması bulunduğuna yer verilen iddianamede, bütün bunların İsrail’in soykırım yapmaya kararlı olduğunu kanıtladığı savunuldu.

Güney Afrika tarafından 29 Aralık’ta açılan davada, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki eylemlerinin “soykırım niteliğinde” olduğu vurgulandı.

Dava dilekçesinde, İsrail’in “Gazze’deki Filistinlileri daha geniş bir ulusal, ırksal ve etnik grubun parçası olarak yok etmeye yönelik özel bir niyete” sahip olduğu savunuldu.

İsrail’in, Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiğini belirten Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonlarının derhal askıya alınması için, ihtiyati tedbir kararı çıkarılmasını istedi.

1948’de imzalanan BM Soykırım Sözleşmesi, taraf ülkelere soykırım suçunu önleme ve cezalandırma yükümlülüğü getiriyor.