Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,2634
Dolar
Arrow
34,1520
İngiliz Sterlini
Arrow
45,9557
Altın
Arrow
2934,0000
BIST
Arrow
9.777

Cumhuriyetin temelleri ve aydın aymazlığı

Cumhuriyetin kuruluş mücadelesi, savaş hikâyeleri anlatılır gibi anlatılamaz. Emperyalizmle iş birliği yapan ikiyüzlü siyasetçilerle ülkenin sorunları çözülemez.

Cumhuriyet 3 temel üzerine kurulmuştur

1- Bağımsızlık

2- Demokrasi

3- Toplumculuk

BAĞIMSIZLIK:

Cumhuriyetin bağımsızlık temelini atarken Mustafa Kemal Paşa ve Kuvayı Milliye kadroları üç alanda mücadele vermişlerdir. Üç büyük eylem yapmışlardır.

- Emperyalizme karşı mücadele eylemi.

- Padişaha karşı milli demokratik devrim eylemi.

- Ümmet aşamasından millet aşamasına geçiş eylemi.

EMPERYALİZME KARŞI MÜCADELE:

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının bağımsızlık mücadelesinde temel anlayışları ve yöntemleri emperyalizme karşı olmaktır. Tarihte o güne kadar hiç kimse Mustafa Kemal Paşa'nın anladığı derinlikte Türkiye yönünden emperyalizmi kavrayamamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde zaten Osmanlı'nın hiçbir zaman emperyalizm diye bir derdi olmamıştır. Aslında Osmanlı'da emperyalizm duyulmamıştır bile. Ancak Kurtuluş Savaşı'nda emperyalizm doğrudan doğruya hedef alınmış ve emperyalizme karşı savaşılmıştır. Yunanlıların Anadolu'ya saldırmaları tam bir emperyalist savaştır. Yunanlıların arkasında tıpkı bugünkü İsrail zulmünde olduğu gibi emperyalist güçler olmuştur.

Emperyalizm tek kelimeyle zorbalıktır. Büyük devletler daha doğrusu büyük devletleri yöneten o büyük devletlerle bütünleşen egemen sınıf kapitalizm, zulmün ve zorbalığın  kaynağıdır. Kapitalizmin emperyalist uygulamalarına baktığımız zaman hem askeri müdahaleler hem soykırımlar hem hile yalan, soygunlar ve sömürüler görürüz. Aslında bu sömürüyü yaparken kapitalist sınıf uygarlıktan dem vurarak dünyaya uygarlık götürdüğünü ileri sürmüştür.

PADİŞAHA KARŞI MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM:

Padişahlığın kaldırılması, kulluktan yurttaşlığa geçilmesi demokrasi için çok önemli bir adımdır. Bu nedenle Cumhuriyet'in kuruluşu diğer ülkelerdeki cumhuriyetlere benzemez. Bizim  cumhuriyetin amacı demokrasiyi kurmaktır. Zaten cumhuriyetin demokrasiyi kurma amacı olmazsa o cumhuriyet faşist cumhuriyeti olur. Demokratik Cumhuriyet olamaz. Demokrasi için cumhuriyet olamaz bu nedenle milli demokratik devrim sürecinde cumhuriyetin kuruluşu tam anlamıyla demokrasinin temellerinin atıldığı bir sürecin başlangıcıdır.

Cumhuriyet demokrasinin yolunu açmıştır. Sürece çok önemli mesafeler kazandırmıştır. Devrimlere bilimsel akıl ve vicdanla bakıldığı zaman bunu çok açık olarak görebiliriz. Bu nedenle 'Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracağız' sözü boş anlamsız bir sözdür. Cumhuriyet demokrasi demektir, demokrasi  de Cumhuriyet demektir. Türkiye'nin tarihi gerçekleri bu iki kavramı bütünleştirmiştir. Eş anlamlı hale getirmiştir.  Ama ince ince emperyalizme uşaklık edenler, Cumhuriyeti yaralamak isteyenler, bir takım uydurma kavramlarla cumhuriyete tuzak kurmuşlardır. Demokrasiye tuzak kurmuşlardır. Türkiye'deki demokrasi tıkanıklıkları yani askeri darbeler NATO’nun Avrupa'nın ve Amerika Birleşik Devletleri'nin eseridir, yani emperyalizmin eseridir.

ÜMMET AŞAMASINDAN MİLLET AŞAMASINA GEÇİŞ  EYLEMİ:

Bağımsızlık Savaşı'nın bütün süreçlerinde ümmet aşamasından millet aşamasına geçiş demokrasiye ve bilime atılmış çok önemli bir adımdır. Aslında birçok islam bilgini Kuran'daki islamın daha sonra uydurulan islamdan çok farklı olduğunu söyler. Ümmet aklını kiraya veren insan değildir. Çünkü Kuran'da sık sık tekrar edilen bir ayet vardır: "Allah) pisliği (huzursuzluğu, kokuşmuşluğu, azabı), akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır."

Daha sonra uydurulan İslam'da şeyhe tarikat liderine, ölünün ölü yıkayıcıya teslim olması gibi teslimiyet istenir. Bu insanı insanlıktan çıkaran bir durumdur. 

Bireysel bağımsızlık da çok önemlidir. Demokratik devletlerin vatandaşı olabilmek için bireysel olarak da bağımsız olmak gerekir. Bireysel bağımsızlık bilimin yol göstericiliğinden başka yol gösterici tanımamaktır.

DEMOKRASİ:

Demokrasi cumhuriyetin temel unsurudur. Ancak yüzyıllık süreçte demokrasi için yapılması gerekenler yapılmamıştır. Mesela demokrasinin iletişim boyutu yani iletişimde demokrasi ciddi engeller taşımaktadır. Demokrasinin siyasi boyutu da ne acı ki giderek gerilemiştir. Mesela siyasi partilerin hiçbirinde yeteri kadar parti içi demokrasi söz konusu değildir. Partiler üye ve örgüt partisi değildir ve yine partilerin büyük çoğunluğu lider, artı kalabalıklardan oluşan yapılardır.

Demokrasinin ekonomik boyutu zaten hiçbir zaman yeterli olmamıştır. Dışa bağımlı, yaratıcılıktan yoksun, al-sat üzerine kurulu parasal oyunlarla işleyen bir ekonomik düzen halkımızı acıdan acıya yoksulluktan yoksunluğa sürüklemektedir.

Mesela yeterli bir tüketici örgütlenmesi söz konusu değildir. Sendikalar işlevlerini yapamamaktadır. Birçok özel iş yerinde sendika yoktur. Sendikalar buralarda örgütlenememektedir. Sendikalar ancak devlet işletmelerinde belediyelerde örgütlenme ektedir. Halbuki asıl örgütlenilecek yer özel sektörün iş yerleridir. Kaldı ki zaten yüksek Hakem Kurulu uygulaması sendikal özgürlüğü yok etmiştir. 

Yani sonuç olarak ekonomide de demokrasi bulunmamaktadır. Kısacası demokrasinin bütün temelleri kurulmuş ama daha sonraki süreçlerde ne yazık ki cumhuriyetin getirdikleri devrimler tamamlanamamıştır. 

TOPLUMCULUK:

Demokrasinin eşitlik unsuru zaten bir anlamda demokrasinin toplumcu olması gerektiğini de ortaya koyar. Ancak gerek Mustafa Kemal Paşa gerek onun mücadele arkadaşları, devletçilik uygulamasıyla aslında toplumculuk düzenini kurmak istemişlerdir. Ancak toplumculuk mülk sahiplerini, egemen sınıfları son derece rahatsız etmiştir. 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN 22 MART 1922'DEKİ KONUŞMASINDAN  BAZI ALINTILAR: (YÜZÜNCÜ YILDA DEFALARCA OKUMAK VE ANLAMAK GEREKİYOR).

“… hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa'nın en önemli devletleri, Türkiye'nin zararlarıyla Türkiye'nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran en güçlü gelişmeler, Türkiye'nin zararlarıyla gerçekleşmiştir. Eğer güçlü bir Türkiye varlığını sürdürseydi bu gün denebilir ki İngiltere'nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye, Viyana'dan sonra, Peşte ve Belgrad'da yenilmeseydi, Avusturya - Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti, Fransa, italya, Almanya'da, aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmiş işlerdir.”

“… BU DÜŞÜŞÜN ÇIKIŞ NOKTASI KORKUYLA, ACİZLİK  İLE  BAŞLAMIŞTIR. TÜRKİYE'NİN, TÜRK HALKININ NASILSA BAŞINA GEÇMİŞ OLAN BİRTAKIM İNSANLAR BİR GÜN GALİP DÜŞMANLAR KARŞISINDA, SUSMAYA MAHKUM OLMUŞ GİBİ TÜRKİYE'Yİ ÇEKİNGEN BİR HALDE TUTUYORLARDI. MEMLEKETİN VE MİLLETİN ÇIKARLARININ GEREKTİĞİNİ YAPMAKTA KORKAK VE MÜTEREDDİT İDİLER. TÜRKİYE'DE FİKİR ADAMLARI, ADETA KENDİ KENDİLERİNE HAKARET EDİYORLARDI. DİYORLARDI Kİ BİZ ADAM DEĞİLİZ VE OLAMAYIZ. KENDİ KENDİMİZE ADAM OLMAMIZA İHTİMAL YOKTUR. BİZİM,  CANIMIZI TARİHİMİZİ VARLIĞIMIZI BİZE DÜŞMAN OLAN, DÜŞMAN OLDUĞUNDAN HİÇ ŞÜPHE EDİLMEYEN AVRUPALILARA KAYITSIZ ŞARTSIZ BIRAKMAK İSTİYORLARDI. ONLAR BİZİ İDARE ETSİN DİYORLARDI.” (MUSTAFA KEMAL ATATÜRK-ATİLLA İLHAN'IN HANGİ ATATÜRK KİTABINDAN ALINMIŞTIR.)

“…