Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Devlet kuşu

Bir varmış bir yokmuş. Kaf dağının ardında bir memleket varmış. Bu memleketin adı dolandırıcılar diyarıymış. Bu memleketin bir padişahı varmış. Aslında bu padişah da dolandırıcılıktan padişahlığa yükselen birisiymiş.

Bu ülke çok eskiden dolandırıcılar diyarı değilmiş. Hatta halk dolandırıcılığın adını bile bilmezmiş. Namazında ve niyazında olan insanlar çoğunluktaymış. Ama halk dinin siyasete alet edilmesine izin vermezmiş. Herkes kendi inancını özgürce yaşarmış. Seçimlerde oy vermeye gelince özellikle padişah seçimlerinde,

“Bu adam bu işi yapabilir mi” sorusu sık sık sorulurmuş. "Emperyalizme ve  büyük para sahiplerine karşı halkın ve devletin çıkarlarını korur mu? Vatan sever mi? Hak sever mi? Devleti hukukla mı yönetir buyrukla mı yönetir?" Sorularını da sık sık sorarlarmış. Her zaman çok iyi ve değerli padişahlar seçmişler. O dönemler Kaf Dağı'nın arkasındaki ülkeler padişahlıkla yönetilirmiş. Ancak padişah  seçimle iş başına gelirmiş. Halk kimi seçerse padişah da o olurmuş.

Gün geldi devran döndü halden hale geçti Kaf Dağı'nın ardındaki toplumlar. Evrenin gerçeğin yani maddenin temel kanunlarından biri olan “Her şey değişir.” kanununa teslim olmak zorunda kalmışlar.

Kaf Dağı'nın ardındaki dolandırıcılar diyarında da  “değişim” yasası işledi. Önce siyaset yozlaştı. Toplum yavaş yavaş kirlendi. Özellikle dış güçler yani emperyalist ülkeler, sömürücüler Padişahın seçimle gelmesinden çok şikayetçiydiler. Ülkedeki işbirlikçilerle emperyalist devletler, yani zayıf ülkelerin kanını emenler sömürenler bir oldular. Bir toplantı düzenlediler. Toplantıda uzun uzun tartıştılar. Şöyle bir yol buldular: Bu ülke dinini seven dine saygı duyan bir ülke. Biz bu ülkeyi dinden vuralım.

Ancak toplantıya katılan işbirlikçilerden biri söyleneni anlayamamıştı. Söz aldı ve şöyle dedi :

-"Sayın emperyalist yüceler yücesi ülkelerin liderleri ve dünyanın en büyük para babaları, eyyy yüceler! Nasıl yapacağız bu işi? Dinden nasıl vuracağız?"

Yüceler yücesi emperyalist ülkeleri ve para babalarını temsil eden insan kılığındaki canavar şöyle dedi:

-"Sayın değerli işbirlikçi dostum. Önce bir imam yetiştireceğiz. Öyle bir mübarek din adamı yetiştireceğiz ki dışı din adamı olacak içi de bizim gölgesizlerden olacak. Yani casus olacak bizden olacak. Siyasete ilgisiz görünecek. Bütün dindarlar onun elini öpmek için birbiriyle yarışacaklar."

İşbirlikçi:

-"Eee sonra bu hoca ne yapacak?"

Emperyalizm devletlerinin ve para babalarının temsilcisi şöyle cevap verdi:

 -"Bu hoca bir kuş yetiştirecek. Kuşa konuşma öğretecek. Kuş, biz kimin padişah olmasını istiyorsak onun adını söyleyerek uçacak. Bahçelerde çarşıda pazarda her tarafta oyunuzu falancaya verin padişah o olsun diye bağıra bağıra dolaşacak. Sonra halk merak edecek. Yahu gidelim bu mübarek hocaya soralım, diyecekler. Bu mübarek ermiş hoca bu kuş ne diyor nereden geldi ne demek istiyor diye soracaklar. O da ahaliye kuşu anlatacak."

Sonunda işbirlikçi de ikna oluyor. İşbirlikçiler emperyalist devletler ve para babaları planlarını uygulamaya başlıyorlar. 

Emperyalizmin eli kolu uzun hiç görülmemiş rastlanmamış çeşitli renklerden oluşan bir papağan buluyorlar. Bu papağanın adını da devlet kuşu koyuyorlar. Ve bu devlet kuşunu çok iyi eğitiyorlar. Daha sonra emperyalizmin  bir işbirlikçisini buluyorlar. Ama ona işbirlikçiliğini hissettirmiyorlar. Buldukları bu adam parayı çok seven yalancı hilekar dolandırıcı bir adammış. Ama kalabalıklar önünde çok güzel konuşurmuş. Bu konuşması ile insanları kandırır dolandırır ve bununla geçinirmiş.

Halk Hoca’ya gidiyor,

Ey mübarek zat diyorlar hocaya. "Sen her türlü sırra ermiş bir mübarek zatsın. Bir kuş peydah oldu. Çarşıda pazarda meydanda dergahta barigahta, her tarafta uçuyor. Her tarafta uçuyor. Sürekli olarak da bir isim söylüyor. Oyunuzu bu zata verin, diyor. O adam padişah seçilsin diyor. Buna benzer sözler söylüyor. Kuş dediğin konuşmaz. Bu nasıl bir kuş ki böyle konuşuyor.  Bunun sırrı nedir?

Hoca diyor ki:

-"Ey muhterem halk bu kuşun adı devlet kuşu dur. Bu kuşa devlet kuşu derler. Kim devletin başına geçecekse gider onun başına konar. Padişah seçiminde oylamaya şuna buna hiç gerek yok. Bu kuşu yakalayacağız kafese koyacağız. Seçim günü kafesten çıkaracağız, uçuracağız bu kuş kimin başına konarsa padişah o olacak. Seçime geçime gerek yok."

Halk mübarek din adamına hak veriyor:

"-Bu adam doğru söylüyor. Bu adam mübarek bir zat."

Sonuç olarak halk bütün iradesini bir kuşa teslim ediyor. Güya devlet kuşu. Gerçekte emperyalizmin papağanı.

Peki neyse uzatmayalım sözü kaybetmeyelim özü. Seçim günü gelmiş çatmış bu arada kuşu da iyice eğitmişler. Kuş uçarak gidip emperyalizmin seçtiği işbirlikçi dolandırıcının başına konuyormuş.

Seçim günü mübarek din adamı dediğimiz yücelerin yücesi sahtekar hoca kafesi eline alıp şehrin meydanına geliyor. Kafesten kuşu çıkarıp bırakıyor. Kuş şehir meydanında bir dolaşıyor. İki dolaşıyor. Üçüncüde gidiyor emperyalizmin seçtiği işbirlikçi dolandırıcının başına konuyor. 

Halkı itiraz ediyor:

-"Yahu bu adam malum. Parayı çok sever. dürüst değil. Dolandırıcının biri. Buna nasıl güvenip padişahlık vereceğiz…?"

Yok diyor, emperyalizmin azgın temsilcileri, para babaları, işbirlikçiler, din adamı efendi hazretleri, hep birden karşı çıkıyorlar. Diyorlar ki:

"Devlet kuşu kimin başına konarsa devlet kuşu odur. O kadar!  Devlet kuşu böyle istedi, böyle olacak. Yoksa büyük felaketler olur. Demek ki yücelerin yücesi böyle istedi. Gölgesizler böyle istedi. Böyle olacak."

Ahali:

"-Biz de buna razı olalım diyorlar."

Ve adam padişah oluyor. 

Padişah oluyor ama yavaş yavaş ülkede dolandırıcılık üçkâğıtçılık soygun yalan kayırma yayılıyor. Hukuk buyruğa dönüşüyor. 

İşsizlik pahalılık. Yokluk yoksulluk. Cehalet. Medya basın laylay lom yapıyor. Halk şaşkın. Aydınların büyük çoğunluğu emperyalist işbirlikçisi oluyor. 

Kahvenin birinde ahali üzgün umutsuz oturuyor. Herkesin başı iki elinin arasında dalmış umutsuz düşüncelere. Kahvede oturanlardan biri yaşlı bir adama bunu soruyor.

"-Dede, diyor koca memleket bir kuşun aklına teslim olduk.  Bir kuşun aklıyla idare ediliyoruz. Bu iş nasıl oldu?"

Bunun üzerine yaşlı adam şöyle bir hikaye anlatıyor: 

-"Hindistan'ın ormanlık alanlarının ortasında gizemli bir kent varmış. Bu kentte çok sayıda güvercin varmış. Güvercinlerin hepsi de besili güzel güvercinlermiş. Oranın halkı bu güvercinlerin etini çok seviyormuş.

Adamın biri bir gün güvercinlere tuzak kurmaya karar vermiş. Atın kuyruğundan çıkardığı kıllardan tuzaklar yapmış. At kılından yapılmış bu tuzakların her birini yan yana bir ipe bağlamış. İpi de kocaman bir at nalına bağlamış. Sonra tuzağın içine ve etrafına buğday dökmüş. Güvercinler çok sevdikleri bu buğdayı yerken birer ikişer tuzağa düşmüşler. Tam 40 güvercin tuzağa düşmüş. Çırpınmaya başlamışlar. 

Güvercinlerin içinden biri demiş ki:

" -Durun boşuna çırpınmayın. Her birimiz ayrı ayrı çırpınırsak sonuç alamayız. Gücümüzü birleştirmeliyiz. Aklımızı birleştirmeliyiz ortak akılla hareket etmeliyiz. Örgütlü hareket etmeliyiz yoksa her birimiz ayrı ayrı tek başına kurtulma şansımız yok bireysel çırpınışların bireysel kanat çırpmaların hiç kimseye  bir faydası yok ama herkese zararı var."

Çözüm güçlerimizi birleştirmek aklımızı birleştirmek ortak akılla hareket etmek ve örgütlü davranmaktadır.

Sonra güvercinler hemen oracıkta bu öneriyi yapan güvercini kendilerine lider seçmişler ve oracıkta örgütlenmişlerdir. Demişler ki sen işaret et hep birlikte kanat çırpalım. Hep birlikte havalanan güvercinlerin lideri de kabul etmiş ve bir işaret vermiş hepsi beraber kanat çırpmış. Havalanmışlar dağları tepeleri aşarak gözden kaybolmuşlar.

Sonra insan ulaşamayacağı bir tepeye gelmiş konmuşlar. At kıllarını gagalarıyla kesmeye başlamışlar. Daha sonra fareler ve başka kemirgen hayvanlar da gelmiş güvercinleri tuzaktan kurtarmışlar."

Yaşlı adam masalını burada bitirmiş. Demiş ki:

"-Çözüm örgütlenmektedir. Toplum örgütlü olursa insanlar güvende olur. Örgütsüz toplumda insanlar, birbirini çürütür. Örgütlü toplum ve ortak akıl insanları her türlü tuzaktan kurtarır. Bu nedenle biz de kendimize bir yol çizelim: Yolumuz ve amaçlarımız, örgütlü toplum, özgür birey, hukuk devleti olsun."