Bir küçük şiirle başlayalım söze. Onların şiiriyle.
ONLAR,
SABAHLARA
ACILARLA UYANIRLAR.
İŞSİZLİK KORKUSU,
AÇLIK KORKUSU…
HİÇ GÜZEL RÜYALAR GÜRMEZLER.
MUTLULUĞU TANIMADIKLARI GİBİ
GÜZEL RÜYALARI DA TANIMAZLAR.
Rüyalar da sınıfsaldır. Yoksullar emekçiler güzel rüyalar görmez. Görse de binde bir… Aydınlarımız, siyasilerimiz, Allah daha çok versin yürü ya kulum denilen zenginliklerimiz, tuzu kurularımız, hep güzel rüyalar görür. Bir zamanlar bir bakanımız çok güzel bir rüya görmüş. Yoksulluk yok. Açlık sınırı da neymiş. Emeklilerimizin maaşları çok iyi çok güzelmiş. Sonra çeşitli partilerden çeşitli siyasilerimiz güzel rüyalar görmeye başlamışlar. Derken çok sayıda köşe yazarımız rüyalar görmüşler. Hepsi güzel rüyalarmış.
Türkiye güllük gülistanlık, herkesin keyfi yerinde, Türkiye cennet. Halk mutlu mesut yaşıyor. Güzel rüyalar gören görene.
Sonra hayaller görenler çıkmış. Bunların da hayalleri çok güzel, ancak bu güzel rüyalar ve hayalleri görenler tuzu kuru kesim. Toplumun kaymağını yiyorlar keyifleri de yerinde.
Ama toplumun yüzde yetmişi bir türlü rüya göremiyor. Medya %20 nüfusun elinde olduğu için sesleri iyi duyuluyor, her tarafta nara atıyorlar. Halk medyanın rüya gürültüsüne bakıp şöyle düşünüyormuş:
"Hele bak herkes güzel rüya görüyor ben neden göremiyorum?" Güzel rüya göremeyenler birbirine danışmaya başlamış. Güzel rüya görmeyenler toplantısı diye bir toplantı düzenlemişler. Toplantıda herkes konuşmuş ama bir yere varamamışlar.
Anlamışlar ki bu güzel rüyaları zenginler, keyfi yerinde olanlar, ekran güzelleri, ekran yakışıklıları gibi mutlu azınlık görebiliyor.
İşin tehlikeli tarafı ermekçi ve yoksul kesim de başlamış güzel rüyalar görmeye, güzel hayaller kurmaya. Rüyacılık hayalcilik dizilerle de yayılıyor. Medyayla da yayılıyor. Emekçi halkı uyuşturuyorlar. Bu medya, bu diziler, bu rüyalar yayılıyor. Toplum 2 köklü sınıfa ayrılmış. Piyasacılar, para sahipleri, zenginler, tuzu kurular bir sınıf. Emekçiler ve yoksullar diğer sınıf.
Emekçiler işsizler yoksullar açlık sınırının altında yaşayanlar sonra anlamışlar ki bu egemen sınıf hep vardı. Paranın ve gücün diktatörlüğü hep vardı. Toplum tam bir şaşkınlık içinde tam bir kafa karışıklığı içinde bir türlü çürüyüşten dirilişe çıkamıyor.
Neyse emekçilerin işin farkına varmaya başlayanları bir toplantı daha yapmışlar. İşin farkında olanlar düşünenler birer birer kalkıp konuşmuşlar. En sonunda bir yaşlı adam kalkmış şöyle konuşmuş:
"Ben size bir fıkra anlatmakla yetineceğim. Gerisini siz düşünün" demiş. Şu fıkrayı anlatmış:
"Zamanın birinde bir bektaşi dervişi, bir papaz, bir de imam arkadaş olmuşlar. İlçeden ilçeye köyden köye gezip sohbetler halkla sohbet ediyorlarmış.
Akşam olunca da onlara yemekler veriliyormuş. O zamanki geleneğe göre de bir küçük tepsi baklava veriliyormuş. Yatmadan önce yesinler diye.
Papaz ile imam anlaşmışlar. Demişler ki biz bu Bektaşiyi kandıralım. Diyelim ki arkadaş bize gittiğimiz yerlerde bir küçücük tepsi baklava veriyorlar. Bu baklavayı hep beraber yesek hiç kimse doymuyor. Bir kişi yese haksızlık oluyor. Biz gelin şöyle bir karar alalım. Yatalım. Baklavayı akşamdan yemeyelim. Gece en güzel rüyayı kim görürse sabahleyin baklavayı o yesin. Bektaşi de tamam demiş madem siz öyle uygun görüyorsunuz öyle olsun. Kim güzel bir görüyorsa baklavayı da o yesin.
Bir gün beş gün geçmiş aradan. Bunlar bu köy senin o köyü benim dolaşıyorlar. Geceleri de camilerde kalıyorlar. Gittikleri her köyde bunlara küçük bir tepsi baklava veriliyor. Bunlar baklavayı akşamdan yemiyorlar gece en iyi rüyayı kim görüyorsa sabahleyin baklavayı o yiyor. Papazla imam anlaştıkları için hep güzel rüyalar onlar görüyorlar. Birbirini de destekliyorlar. Bir gün baklavayı papaz yiyor ertesi gün imam yiyor. Anlaşmışlar ya.
Gene bir gün bir köye gidiyorlar. Bu köyde de bunlara bir küçük tepsi baklava veriliyor. Bunlar da gelip camide yatıyorlar. En güzel rüyayı kim görürse sabahleyin baklavayı o yiyecek. Sabah oluyor. İmam papaza diyor ki sen anlat diyor rüyanı. Papaz başlıyor rüyasını anlatmaya. Rüyamda hazreti İsa'yı gördüm. Birlikte gökyüzüne Tanrının katına çıktık. Meleklerle tanıştık.
İmam, valla senin rüyan güzel diyor. Bektaşi de imama katılıyor, valla senin rüyan güzel bir diyecek yok Hazreti İsa'yı görmüşsün, daha ne olacak diyor. Bu sefer imam rüyasını anlatıyor. Diyor ki ben de rüyamda Hazreti Muhammed'i gördüm. Beraber miraca çıktık. Tanrı katına ulaştık, meleklerle tanıştık. Papazla Bektaşi valla senin rüyan da çok güzel diyorlar.. Bu sefer Bektaşi’ye soruyorlar senin rüyan nasıl? Sen de anlat diyorlar.
Bektaşi,
"Valla ben gece uyuyordum. Gece yarısını çoktan geçmişti. Hazreti Ali geldi Zülfükarıyla (çatal kılıç) beni dürttü. Uyandırdı. Kalk, dedi. Onlar güzel rüyalar görüyorlar. Senin baklava payını da yiyecekler. Kalk baklavayı şimdiden ye dedi. Ben de kalktım baklavayı yedim."
Papazla imam birbirinin yüzüne bakmışlar. Haaa demişler bu Bektaşi uyandı. Hazreti Ali bunu uyandırmış. Artık bunu kandıramayız."
İhtiyar sözünü şöyle bitirmiş:
"Hazreti Ali gelip bizi uyandırmayacağına göre bizim her birimiz Ali olalım. Birbirimizi uyandıralım. Yoksa Kapitalizm ve emperyalizm yani para gücünün sahibi egemen sınıflar bizim payımızı yemeye devam edecek."
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi
Ağır hasarlı araçlar trafikten çekilecek
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Kayserispor - Fenerbahçe maçı ne zaman, saat kaçta? Hangi kanalda?