Siyasal partiler hangi ihtiyaçtan doğdular?
Hangi koşullarda var oldular?
Siyasal partiler siyasal ekonomik ve sınıfsal ihtiyaçlardan doğmuştur. Kapitalizmle birlikte paranın diktatörlüğü de başlamıştır. Siyasal partiler bu diktatörlüğe karşı dayanışma ve mücadele ihtiyacından doğmuştur. “Özellikle 19. Yüzyılda Kapitalist sömürü zirveye çıkmıştır. İşte bu koşullarda emekçiler arasında dayanışma ihtiyacı daha da artmıştır. Siyasal partiler sadece emekçilerin ihtiyacından değil hakim sınıfların ihtiyacından da doğmuştur.“
Siyasal partiler zamanla asıl işlevlerine yabancılaşarak kapitalizmin hizmetine girmişlerdir. Bu gün emekten yana olan siyasal parti yoktur. Parlamentodaki siyasal partilerin tamamı liberal partilerdir. Emekten yana partiler çok küçük oy oranları ile ayakta durmaya çalışıyorlar.
Her toplumsal yapının kendisine göre siyasal sistem yapma biçimi vardır. İktisadi güç ilis¸kileri ve buna bagˆlı olus¸an mülkiyet ve sınıfsal çıkarlar da bu yapılas¸manın temelini olus¸turmaktadır.
XIX. yüzyıl, is¸çi hareketi, bugünün dünyasını da s¸ekillendiren etkiye sahiptir. (Hobsbawm, 1998: 9) Digˆer bir ifade ile siyasal parti, siyasal sistemin belirli ölçülerde karmas¸ıklas¸tıgˆı, toplumun feodal toplum modelinden endüstri toplumuna geçmeye bas¸ladıgˆı; toplumsal sorunlarda ele alınacak kararlara katılmak istedikleri, bu nedenle yönetenlerin kontrol edilmesi gereken her yerde ve her as¸amada kars¸ımıza çıkmaktadır. (Öztekin)
Özellikle siyasal partiler XVIII. ve XIX. yüzyıllarda mevcut olan sınıfsal çıkar savas¸larının arasında s¸ekillenmiştir. Sınıfsal çıkarlar da hem toplumsal devrimlerin nedeni hem de sonucu olarak kars¸ılıklı bir ilis¸kiye sahiptir.
Duverger, partilerin dogˆus¸ nedenlerinin, kökenlerinin parlamento gruplarının ve seçim komitelerinin dogˆus¸una bagˆlı oldugˆunu belirtmektedir.
Siyasal partilerin amacı, iktidarı ele geçirmektir. Zaten bu gün siyasal partiler iktidarı ele geçirmenin aracı haline gelmiştir. İktidarı genelde ve yerelde ele geçirdikten sonra da zenginleşme aracı haline dönüşmüşlerdir. İhale yolsuzlukları imar yolsuzlukları, madenlerin kapitalizme peşkeş çekilmesi, hep siyasal partilerin marifetleridir. Siyasal kadrolar çok önemli ölçüde kişisel çıkar peşindedir.
Muhalefet iktidardan, iktidar muhalefetten daha kirli ve yozlaşmış dorumdadır.
Emekten yana bir parti bu işlevsizlikten bu yozlaşmadan nasıl kurtulabilir? Beş devrimci adımla kurtulabilir.
Birinci adım: Üyelerin hakkaniyet ölçüsünde düzenli ve disiplinli anlayışla gelirine göre aidat ödemeleri. Eğer bir partide aidat zorunluluğu yoksa aidat konusu ciddiye alınmıyorsa o parti hiçbir zaman kirlenmeden kirletmekten ve yozlaşmaktan kurtulamaz.
Çünkü herkes hemşeri topluluğunun, aşiretinin ve benzerlerinin partiyi doldurması için elinden geleni yapar. Aslında bu doldurma üyeler, bu yapay üyeler partiye oy da vermezler. Bunun pek çok örneklerini seçim sonuçlarının yayınlanmasından sonra hepimiz görmüşüzdür. Bu üyelere naylon üye, yapay üye, çakma üye de denilmektedir. Bunların partinin ideolojisiyle amaçlarıyla ilgili ne bir bilgileri vardır ne de bir inançları vardır.
Peki bu naylon üyeler ne işe yararlar?
Bu naylon üyeler delege seçiminden delege seçimine işe yararlar. Mahallenin delege ağasının hazırladığın delege listesini oy verirler. Mahalle delege ağasının listeye almadığı kimse delege olamaz. İsterse ağzıyla kuş tutsun. Bu naylon bu uydurma üyelerin seçtiği delegeler ilçe delegeleridir.
Bunların hepsinin talepleri vardır. Mahalle delege ağasının dediği istikamette oy vereceklerdir ama oğlunu işe alırsan. Ya da kızını işe alırsan. Ya da bir yakınını işe alırsan. Hatta bu mahalle delege ağaları unuttum bir takım daha etkili partili kişilerle işbirliği yaparak parayla işe aldırmayı da yapabilirler.
Sonra bu mahalle delegeleri ilçe kongresinde il delegelerini seçerler. Zaten çeşitli mahalle delege ağaları bir araya gelir ilçe başkanları adayları içinden birini ilçe başkanı seçerler. Adaylar onların oylarını almak için onlarla ahbap çavuş ilişkileri kurarlar. Dolayısıyla ilçe yönetimini ve il delegelerini bu mahalle delegeleri ve delege ağaları belirlerler. Partinin üyeleri belli bir kültürü ve bilinci olan çevresinde saygın işi gücü olan insanlar olmalarına karşın bir sürü çıkarcı kişi onları temsil için partiyi kendi çıkarları için kullanırlar.
Sonra ilçe kongrelerinde seçilen il delegeleri il kongresini yaparlar. İl kongrelerinde il yönetim kurulu il başkanı ve kurultay delegeleri seçilir. Kurultay delegeleri de parti meclisini ve genel başkanını seçer. Partinin programından ilkelerinden tarihinden habersiz bir kalabalık ülkenin ve partinin kaderini belirler. Ve burada artık her türlü kirli oyun oynanabilir. Casusu da bölücüsü de hırsızı da, her şey böyle partilerde barındırabilir ve ne yazık ki barınmaktadırlar.
Ama aidat ödenecek olsa adam aşiretini hemşeri grubunu partiye sokamaz. Çünkü o kadar aidatı ödemeye delege ağasının gücü yetmez. Bu ödentiyi yani aidatı muntazam ödeyebilmek için bir bilince ihtiyaç vardır. Onun için ülkeyi kurtarmak istiyorsak, gerçek demokrasi istiyorsak parti üyeleri aidat vermelidir. Aidat vermeyen üyelerden oluşan partiler ülkeye zararlıdır. Demokrasiye zararlıdır, toplumu ve partiyi kirletirler.
İkinci adım: parti içi eğitim
Parti içi eğitim bir siyasal bilinç eğitimidir. Ülkenin tarihi partinin tarihi öğretilir. Üyenin görev ve sorumluğu öğretilir. Doğru bir yurttaşlık bilinci öğretilir.
Üçüncü adım ise üyelerin etkinliğidir
Üyelerin etkinliği ayrıca bir eğitimdir. Eğitimli bir üye partiye ve halka gerekli ve yararlı hizmetler sunar. Parti bu tür hizmetlerle halk önünde güç ve güven kazanır.
Dördüncü adım: Bilimsel siyaset.
Siyasetin bilgi ve üretkenlik temelinde yapılmasıdır. Bilimin aklın bilimsel uzmanlığın temelinde siyaset yapılmasıdır.
Beşinci adım: Katılım.
Kararların alınmasında üyelerin de görüş ve önerilerinin alınmasıdır. Katılım parti içi demokrasiyi gerekli ve zorunlu kılar. Lider artı kalabalıktan oluşan parti yapılarında parti içi demokrasi mümkün gerçekleşemez.
Eğitimli etkin ve aidatını ödeyen üyelerin hakim olduğu partilerde ön seçim yapabilirsiniz.
Partinin bir sorunu da belediyelerdir. Bu belediyeler de artık çıkar kapıları haline geldiğinden il ilçe örgütlerinin pek bir anlamı kalmamıştır. Mesela Cumhuriyet Halk Partisi'nde gerçek il başkanı Büyükşehir Belediye başkanıdır. Gerçek ilçe başkanı ilçe belediye başkanıdır. İl ve ilçe kongrelerini Büyükşehir Belediye başkanları belirlerler.
Belediye Başkanları, Genel başkanla anlaşırlar. Genel başkana ve onun listesine yani parti meclisine genel başkanın gösterdiği yönde oy verirler. Dolayısıyla genel başkan diktasına yönelik bir yapı ortaya çıkar. Artık burada her türlü kanunsuzluk ahlaksızlık olabilir. Bu tür partiler demokrasinin teminatı da olamazlar. Demokrasiyle de bir ilgileri yoktur. Sadece çıkar çeteleri cirit atar. Bu oluşumdan bir yapıdan ne umuyorsunuz? Niye buna bir tepki gösteren yok!
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
22 Kasım 2024 burç yorumları
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi