Tuğgeneraldi,
Genelkurmayın “Tümgeneral olacaklar” listesinde vardı.
Ancak umurunda değildi.
Halep’te,
7‘nci Ordu Komutanı iken çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu üst makamlarına bir rapor gönderdi.
Bu raporla üst kademelere son uyarıyı yapmıştı;
Birinci Dünya Savaşını Almanların yüzünden kaybedeceğimizi düşünüyor, yine Almanların yüzünden uzayan savaş sebebiyle Osmanlı Devletinin çökeceğini öngörüyordu.
Ülke perişandı.
Devlete ve Adalete güvensizlik vardı. Açlık, had safhadaydı. Vatanı savunacak Orduda asker ve subay sayısı azalmıştı. Kalanlar da adeta Almanların emrindeydi. Osmanlı Genelkurmayına bağlı Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına Alman General Falkenhayn atanmış, karargaha Almanları doldurmuştu. Osmanlı Karargahında yapılan her işlem Almanca idi.
Mustafa Kemal Paşa Almanların bölgede Osmanlı Ordusu ile birlikte İngilizlere karşı savaşmaktan ziyade, Osmanlı topraklarını sömürge yapma çabası içerisinde olduklarını ve bizimle bunun için ittifak yaptıklarını biliyordu.
7’nci Ordu Komutanı iken bu kaygılarını tek tek üst makamlara rapor etti.
“Halk ile hükümet arasındaki güven sarsılmıştır. Devlet ve Ordu halktan ısrarla ve inatla mal ve mülklerini yok pahasına istemektedir.
Valilikler ve Kaymakamlıklar büyük bir acizlik içerisindedir. Memurlarda rüşvet ve vurgunculuk artmıştır. Adliye yürümemektedir. Ticaret ve ekonomi çökmeye başlamıştır. Ülkede kriz vardır. Bu durum dürüst insanları da bozmaya zorlamıştır.
Bu şartlarda Dünya Savaşında ısrar edilirse, devlet aniden çökebilir” dedi.
Bu sözler çok ağır sözlerdi.
Mustafa Kemal Paşa bu rapor ile devletin çökme tehlikesinden bahsediyor, devleti yönetenleri açıkça eleştiriyordu. Eleştirdiği kişi Başbakan Talat Paşa, Başkomutan vekili Enver Paşa ve Deniz Bakanı Cemal Paşa idi.
Bu raporla kesin bir öngörüde daha bulunuyordu Mustafa Kemal Paşa. O da, Başkent İstanbul’un işgal edileceğiydi.
“Başkentimiz dünya ile deniz bağlantılı olduğu için, düşman tarafından ölümcül bir şekilde işgal edilme olasılığı vardır” dedi.
Böyle bir felaketi kimse düşünülmek bile istemiyordu. Ama bir yıl sonra o da gerçekleşti maalesef.
Mustafa Kemal Paşa bu raporda ilginç bir noktaya da temas etti. Filistin topraklarında ecnebi(yabancı) bir devletin kurulacağını söyledi. Ama o gün bunu anlamak imkansızdı. Zaten kimseye de dinletemezdi.
Tarih 20 Eylül 1917 idi. Temas ettiği nokta şöyleydi;
“İngilizler Irak’ta hedeflerine ulaştılar. Musul’u da kaybedebiliriz. Sina ve Hicaz cephesinde İngilizler hedeflerine henüz ulaşmamıştır. Ancak buna hazırlanmaktadırlar. İngiltere’ye hizmet eden bir İslam topluluğunun oluşturulması ve İngiltere’nin etkisinde bir Filistin-Ecnebi hükümeti kurulması ve bu sayede Mısır, Süveyş ve Kızıldeniz’i sonsuza kadar ele geçirmesi İngiltere’nin Dünya Savaşı hedeflerindendir” dedi.
Şunu demek istiyordu Mustafa Kemal Paşa;
İngilizlerin Sina ve Hicaz bölgesinde kendilerine hizmet eden bir İslam topluluğu oluşturarak Arabistan yarımadasını yönetmek, Filistin topraklarında da kendi denetiminde bir ecnebi devleti kurarak Suveyş ve Kızıldeniz’i sonsuz dek ellerinde tutmak istediklerini söylüyor ve uyarıyordu.
Mustafa Kemal Paşa’nın Ecnebi devletinden kastı; elbette Yahudi devletiydi.
Ayrıca Mustafa Kemal Paşa İngilizlerin Sina cephesine sürekli sevkiyat yapmakta olduklarını,
sevkiyat bittikten sonra bize karşı çok üstün durumda olacaklarını ve buna karşı 7’nci Ordu’nun Sina cephesini tahkim için acilen bölgeye gönderilmesi gerektiğini de belirtti.
Bunlar hemen yapılmalıydı.
Mustafa Kemal Paşa’ya göre bu da yetmezdi. Kudüs henüz düşmemişti. Osmanlı Genelkurmayından, yani Enver Paşa’dan Kudüs’ü savunan askeri gücün başına Müslüman ve bir Türk Komutanın atanmasını da istedi. Kudüs’ü savunan Alman generalleri Von Kressenstein ve Falkenhayn’a kesinlikle güvenmiyordu.
Daha da ötesini söyleyeyim;
Gazze’den bu yan Kudüs’ün kapısına dayanan İngiliz/Arap askeri birliklerine karşı şehrin savunmasının Almanlardan alınıp kendisine verilmesini, eğer bu kabul edilmeyecekse Cemal Paşa’ya verilmesini istiyordu. Çünkü biliyordu ki Haçlı Seferlerinden beridir Hristiyan topluluğunun ortak emeli Kudüs’tü ve Osmanlı topraklarını savunma görevi verilmiş Alman Generaller bu şehri savunmayacaklardı.
Peki sonuç ne oldu derseniz hemen anlatayım.
Mustafa Kemal’in raporu ve uyarıları Devlet katında dikkate alınmadı. Kudüs’ün savunması Alman Komutanlarda kaldı. Müslüman ve bir Türk Komutanına verilmedi. Bu rapordan yaklaşık bir ay sonra 9 Kasım 1917'de Emperyalistler Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulmasına karar verdiler ve bunu da bir bildiri ile basına açıkladılar.
Adına da Balfour Deklarasyonu dediler. Bu İsrail’in tohumu, işte o deklarasyondu.
Gelelim Kudüs’e. Atatürk Almanların Kudüs’ü savunmayacaklarını bildiği için Kudüs’ün savunmasını ısrarla Müslüman ve bir Tür Komutanına verilmesini, hatta kendisine verilmesini, bu da kabul görmezse Cemal Paşa’ya verilmesini istedi.
Ama vermediler.
Kudüs’ün kapısına dayanan İngiliz Komutan Allenby şehri bombalayacağı tehdidinde bulundu. ‘Aman mabetler camiler kiliseler zarar görmesin’ diye Almanlar şehri tek kurşun sıkmadan İngilizlere teslim ettiler. İngiliz General Allenby Kudüs’e elini kolunu sallaya sallaya yürüyerek girdi.
Ve Kudüs düştüğünde, tüm Avrupa kiliselerinde zafer çanları çalıyordu.
Buna, maalesef Almanya da dahildi.
Çok acı bir tarih değil mi?
Ama daha acısını söyleyeyim, o tarihte Kudüs’ü Alman Komutanlara teslim eden Osmanlı zihniyeti bugün de yaşıyor. Ve bu zihniyet bugün ‘Kudüs Atatürk yüzünden düştü’ diyerek kirli propaganda yapıyor.
Daha da acısı, ülkemizde bir çok insan da maalesef buna inanıyor.
Çok Okunanlar
Rojin Kabaiş'in kesin ölüm nedeni belli oldu
Arda Güler ilk 11'de olacak mı? Atalanta - Real Madrid maçı bu akşam saat kaçta?
Bitcoin neden düşüyor?
Türkiye'nin en lezzetli yemeği belli oldu
Prof. Dr. Cihan Çetinkaya kimdir? Neden tutuklandı?
Kızıl Goncalar'daki gerçek ortaya çıktı: Dizinin senaristi ailesini anlatmış
Diyanet'in garajındaki lüks makam araçlarının listesi ortaya çıktı
2024 yılında Türkiye’de en çok arananlar belli oldu!
9 Aralık Pazartesi günü reyting sonuçları açıklandı! Birinci kim oldu?
Dar alanda kısa paslaşmalarla post modern fetih harekâtı!