Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8469
Dolar
Arrow
40,5798
İngiliz Sterlini
Arrow
54,2381
Altın
Arrow
4339,0000
BIST
Arrow
10.642

Devrin Muaviyeleri ve yaşayan zihniyet

Tarih, sürdürülen gelenek ve anlayışla yaşatılır; sahip çıkılan yaşam biçimi, kabullenilen değerler bütünü geçmişi bugüne taşır. Bu yanıyla insanın ne söylediğine değil ne yaptığına bakılır; söz değil eylem insanın tarihle bağını ortaya koyar.

İslam dünyasının bu noktada geçmişle kurduğu bağ önemli. Zira bugünü anlamak açısından bakacağımız yerlerden birisi de tarih. Peki, İslam dünyası geçmişle nasıl bir bağ kuruyor, dünü okuma biçimi bugünü nasıl etkiliyor? Maalesef bu sorulara müspet cevaplar veremiyoruz. Dahası egemen düşünme biçimine göre geçmiş adeta dikensiz gül bahçesi. Öyle ki bu zihniyete göre yaşanan savaş ve çatışmalar neredeyse bir teferruat olarak görülmekte, sahabe zırhı üzerinden de insanların geçmişe olan tenkitleri engellenmektedir. Hiç kuşkusuz burada mesele, inanç adına ortaya konulan tarihle esaslı bir hesaplaşma ve aynı hataları yeniden tekrarlamama pratiği olarak görülmelidir. Yoksa mesele, durduk yere tarihi eleştirme ve tartışma yaratma meselesi değildir.

İslam tarihine geri dönersek, kuşkusuz bizi karşılayan en önemli isimlerden biri Muaviye olacaktır. Muaviye bu yanıyla bir isimden öte, bir zihniyet ve paradigma olarak görülmelidir. Zira, onun sergilediği pratik ardıllarınca sahiplenildiği için, kendisi aynı zamanda yaşayan zihniyetin kurucu önderi olarak görülebilir.

Peki, nedir o pratik ve bugün tam olarak Muaviye yaşantısı nasıl sürdürülmektedir? 

Öncelikle açık yüreklilikle şunu ifade edelim ki, Muaviye ailesiyle birlikte “gönüllü ve kalbi bir imanla” değil, tarihsel şartların getirdiği zorunlu sebepler neticesinde Müslüman olmuştur. Bu bizim yaptığımız bir yorum değil, tarihin aktardığı bir gerçektir. Dahası Muaviye’nin babası Ebu Süfyan Müslüman olduktan sonra ilk talebini ganimet üzerinden dile getirmiş, kendilerine ganimetten fazla pay verilmesini istemiştir.

Tam bu aşamada sormak lazım: hangi sebeple, hangi meşru zeminden böyle bir istek dile getirilir? Soru, yanıtlanmayı beklerken biz de şunu ifade etmiş olalım: Bu bir istek aynı zamanda inançla kurulan bağın temel motivasyonunu da gözler önüne sermektedir.  Açıkça görüleceği üzere buradaki temel motivasyon dünyevi istekler üzerinden karşımıza çıkar. Ganimet yani para, mülk, servet, ayrıcalık..Dahası bu durum bir defaya mahsus yaşanmamış, anılan ailenin tarihte bıraktığı kalıcı bir olarak kayıtlara geçmiştir.

O vakit bugünün dünyasında kişisel ikbal ve çıkarların devamlılığı için sürdürülen inanç pratiği aynı zamanda bir Muaviye siyasetidir. Bu siyasetin tarihsel referansları ise hem geçmişin muktedirlerini hem de bugünün egemenlerini korumaktadır. 

Nasıl mı?

Bakın bugün İslam adına servet, mal biriktirme, konularını eleştirel bir gözle gündeme getirdiğinizde ve bunları sistem odaklı yorumladığınızda hemen karşınıza “zengin sahabeler” çıkartılır; Muaviye başta olmak üzere kimi isimler örnek gösterilir. Örneğin “sahabe zengin değil miydi, onlar da en iyi koşullarda yaşamıyor muydu” türü söylemler gün yüzüne çıkarılır. Böylelikle tarih, bugüne ustalıkla kalkan edilir, günün varsılları geçmiş üzerinden korumaya alınır. 

Tek mesele bu da değil. Örneğin Sıffın’da yaşanan sözüm ona hakem meselesi de inanç sömürüsü ve istismarı açısından ele alınmaz; Kur’an’ın siyasete alet edilmesi biçiminde okunmaz. Böylelikle örtük biçimde bugünün inanç istismarlarına kapı aralanır; koşullara göre Kur’an sayfaları hep elde bekletilir. Ne zamanki gerek duyulur o anda modern mızraklar çıkarılır. O vakit yapılmadık hile, işlenmedik günah bırakılmaz. 

Bir diğer durumda Muaviye’nin iktidar süresi ile ilgilidir. Halifelik dahil tam kırk yıla yakın iktidar koltuğundan ayrılmaz. Dönemin en uzun süre görevde kalan valisi odur. Neredeyse yirmi yıl. Üstelik bu görevi bir vali olarak değil adeta bir kral gibi yaşamıştır. Halife Ali tarafından görevden alındığında ise bunu kabul etmemiş, aksine Ali’ye savaş açmıştır. Bahanesi ise Halife Osman’ın öldürülmesidir. Yoksa ne iktidarda gözü vardır ne güçte! Elbette durum böyle değildir, zira yaşamına genel olarak baktığımızda onun için halifenin öldürülmesi bir bahanedir. Asıl hedef iktidardır. O kadar ki, bu yolda on binlerce insanın öldürülmesine sebep olmuştur. Bu anlamda Muaviye şahsında anlatılan “dişi deve” hikâyeleri dönemin ruhunu özetlemek açısından ibretliktir. 

Öte yandan Muaviye açısından tek mesele kendi iktidarı da olmamıştır. O aynı zamanda kendisinden sonra oğlu Yezid’i halife olarak atamış ve İslam dünyasına saltanatı getirmiştir. Haliyle devrin Muaviyeleri de, malum saltanat düzenini kendi çocukları ile sürdürmüştür. Oysa o günün politik gerçekliği açısından bile tarihsel bir gerilemedir bu. 

Gelelim bugüne. Bütün inanç ve ahlaki ilkeleri yok sayarak, koltuğu kendine mülk gibi görmek, neredeyse yaşadığı sürece iktidar olanaklarından yararlanmak, çoğulcu bir siyaset tarzı yerine saltanat rejimini sürdürmek bir Muaviye geleneğidir. Adları farklı olsa bile bugünün egemenleri ve oligarkları her biri kendi içinde bir Muaviye’dir. İktidar, para, güç odaklı sürdürdükleri yaşantı, dönemin ganimet ideolojisine denk düşer ki, bu da bizi devrin kurucu isimlerine götürür. Muaviye bu isimlerin başında gelir elbette.

Geldiğimiz noktada ise durum tam olarak şöyledir: Devrin Muaviyeleri tıpkı geçmişte olduğu gibi yaşadıkları hayatı inanç adına savunmakta, onların etrafında biriken kitleler de bu söyleme sahip çıkmaktadır. Bu durumun pek çok nedeni var elbette. O nedenleri başka bir yazıya bırakarak yazımıza şu satırlarla son verelim: Tarih hak ettiği gibi okunmadığı sürece, yaşananlar aynı şekilde tekrar edecek, isimler değişse de zihniyetler hep aynı kalacaktır.