Din ne zaman aklımıza gelir? Siyaset kürsüsünde olabilir mi? Sömürü düzenini sürdürmek için de öyle. Sultanın sofrasında kalabilmek için en olmadık dini metni getirip saraya yetiştirmez miyiz? Ya da kadınları baskı altına almak, hakkı sadece erkek üzerinden tanımlamak istediğimizde din aklımıza gelmez mi? Olur mu öyle şey, birileri için din tam da budur. Bir tür sopadır, zindana araç yapılan bir hukuk metnidir, cemaati büyütmek için istismar edilen külliyat, ikbal ve kariyer için basamak yapılan bir merdivendir din.
Tutarlı olmak adına birileri dini hayatın her alanında ve her zaman değil de belirli konularda ve belirli durumlarda çağırıyorsa bilmeliyiz ki, orada yaşanan din değil ticari ya da politik düzendir. Din de bu düzenin maalesef bir aparatıdır yalnızca. Maalesef diyorum zira yaşanan bu düzenin tahribatı büyük olur, hem inananlar hem de toplum açısından.
Bu tahribatı göreceğimiz yerlerden birisi de hiç şüphesiz kamu kaynaklarının talan edilmesi, gözden çıkarılan halk çıkarları, bozulan gelir dağılımı, birilerine peşkeş çekilen ihale alanlarıdır. Böyle zamanlarda ne iktidar mensupları ne de onların çevresindeki dini yapılar dini nedense hatırlamaz? Böyle zamanlarda tarih karartılır, kitaplar dilsizleştirilir, yaşanan örnekler unutulur gider. Sanki o din hiç yaşanmamış, inanılan kutsal hiç var olmamış gibi. Böyle günlerde tabiri caizse ortalık dinsiz dincilerden geçilmez.!
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de önde gelen kimi şirketlerin son yıllarda hemen hemen hiç vergi ödemediği basına yansıdı. Büyük mağazaları, işletmeleri vardı, holding düzeyindeydiler, firmalarının reklamları bile yayınlanıyordu, kimilerinin yüzlerce çalışanı vardı ama nedense devlete ödeyecekleri tek kuruş vergi yoktu. Sanki bu kurumlar hayrına faaliyet gösteriyor, Allah rızası için kepenklerini açıyorlardı. Bir yerde bir terslik vardı bu belliydi ve nedense bu tersliği Maliye Bakanlığı basına yansıdıktan sonra fark etmişti. En azından açıklama, vakit olarak böyle bir zamanlama neticesi sonrasında yapılmıştı. Bu meselenin siyasi/idari yanı. Peki konunun dini tarafı yok mu? Kendi kürsülerinde olur olmadık meseleler hakkında fetva yayınlayanlar, günah, haram diye yaşamı zindana çevirmeye çalışanlar bu konu hakkında niye suskundu? Niye meselenin dine içkin yanına dair bir şey söylemiyorlardı? Yoksa susan onlar değil din miydi? El cevap din susmuyor, susturuluyordu.
Zekatı bir tür vergi olarak düşünürsek Peygamberin bu konuda şöyle söylediği rivayet edilir: "Fakat kim zekatını vermekten kaçınırsa, şüphesiz biz onu ve malının yarısını Rabbimizin kesin emirlerinden biri olarak alırız. Muhammed 'in soyuna ondan bir şey yoktur." İslam tarihinde kimi fakihler bu hadisten yola çıkarak vergi (zekat) vermeyen kimselerin mallarının yarısının alınmasını savunmuşlar, bazıları ise verginin zorla alınmasını ve suçlu hakkında ceza uygulanmasını istemişlerdir. Gelelim bugüne: Bugün özellikle sözüm ona “muhafazakar” kimliği ile bazı aile şirketleri ve hatta tarikat ya da cemaatlere mensup kimi şirketler son dönemlerde ya hiç vergi vermemiş ya da çok az ödemişler. Şimdi soralım sarıklı, sakallı, cübbeli hocalara: Ne buyurursunuz bu şirketlerin yarısına el konulmalı mı, zorla bu vergiler alınmalı, sahiplerine ceza mı kesilmeli? Dini tarih açısından bu sayfalar açık, bunlardan hangisi uygulanmalı? Veya siz ne söylersiniz, vergi kaçırılması hakkında ne buyurursunuz? Dini bir mensubiyetiniz varsa konuşmanız gerekir sanırım, yoksa böyle günlerde dinsiz olmak daha mı evla!
Vergiyi aynı zamanda bir kamu hakkı ve dolayısıyla kamu malı olarak düşünürsek, Peygamberin kamu malı olarak görülen ganimetten hırsızlık yapan kişinin cenaze namazını kılmadığı ve yine ganimet mallarından çalan kişinin hissesinin verilmeyip bu malın yakılması, ayrıca bu kişiye dayak cezası uygulanmasını istediği de aktarılan rivayetler arasındadır. Benzer biçimde Halife Ömer’in de usulsüz biçimde zenginleşen kimi valilerinin mallarına el koyduğu tarihi kayıtlar arasında yer almaktadır. Üstelik bu durum Halife Ömer’le de sınırlı değildir. Gelenek, örneklerle dolup taşmaktadır.
“Sükut ikrardan gelir” derler. Dini olarak bakarsak insan hangi günahlar karşısında susuyorsa onun dinine girer. Onun ilahına tapar. Hiç kuşku yok ki, ekonomik yolsuzluklar, kamu mallarının yağmalanması ve sömürü düzeninin haksızlıkları karşısında susanların kıblesi plaza ve saraylardır; onların duaları açıklanacak bilançolar içindir, muktedirler ilahlarıdır, kitapları ise yaşantılarında saklıdır. Tarihten ve tanık olduklarımızdan biliyoruz.
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
Gazeteler Kılıçdaroğlu'nun davasını nasıl gördü?
22 Kasım 2024 Cuma yayın akışı: Bugün TV'de neler var?
22 Kasım Cuma reyting sonuçları: Zirvede hangi program yer aldı
Conor McGregor'a cinsel tacizden ceza
Davada 6. gün: Yenidoğan Çetesi elebaşı Fırat Sarı savunma yapacak