Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,5442
Dolar
Arrow
35,4620
İngiliz Sterlini
Arrow
43,4550
Altın
Arrow
3074,0000
BIST
Arrow
9.866

Düriyem'in güğümleri

Kalaylı mı değil mi, o başka bir mevzu ama bizim mahallede, "zamanın ruhuna" uyarak Kürtçülüğe soyunan tescilli Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı çakma solcular, son dönemde müthiş bir hayal kırıklığı yaşamaktalar!

Kerameti kendinden menkul artizliğinden olsa gerek sanatçı diye pek bir nağme yaptıkları Sırrı Süreyya, İmralı'nın ulaklığını yapmaya başlayıp barış güvercinliğine soyunmuşken iktidardakilere yaranmak için din, iman, Allah, Kuran, peygamber filan demeye başlayınca, bir şaşkına döndüler ki sormayın.

Aslında Cumhuriyet düşmanlığı yapmasında bir sakınca yoktu ama iktidardakilere bu kadar yanlaması yüreklerini burktu.

Zaten ne "hıyrını" görmüştü ki!

Cumhuriyet sayesinde ancak üniversite okumaya geldiğinde üç öğün yemek yiyebilmiş, kurufasulyenin yanına pilav verildiğini öğrenmiş, aç karnını doyurmuş, sonrasında işe güce tutunmuş; bütün düşmanlığına, nefretine rağmen Cumhuriyetin en yüce kurumu TBMM'de başkanvekiline kadar gelmişti ama olsun, bunlar "hıyır" filan değil, gereksiz ayrıntılardı.

Cumhuriyet olmasa, köyünde ağanın davarını güden maraba olacaktı.

Belki de nefreti bunaydı, bilinçaltına işlemiş davar tezeğinin kokusundan vazgeçemiyordu, kim bilir?

Devam edelim...

Ama beterin nihayeti yok!

Bir zamanlar, Selahaddin'e de umut bağlamışlardı.

Haksız değillerdi.

Adam gibi okumuş, etmiş, ağzı laf yapan, üstelik saz çalan; öyle Kandil'e filan pek fazla yüz vermeyen, İmralı'ya "eh işte" mesafeli, biriydi.

Kürtçülüğün beslendiği ana damar Kırmançiler'den gelmiyordu, Kürtçe bile bilmeyen Zaza'ydı.

Marksist gelenektendi.

Memlekette adam gibi sol, sosyal demokrat, kimlikçiliğin bataklığına düşmemiş bir parti bulunmadığından, basbayağı solun yeni lideri olabileceği konuşuluyordu.

Üstelik, "Seni Başkan yaptırmayacağız" dediği için Tayyip, İmralı ve Kandil'le birlikte ipini çekmiş, içeri attırmıştı.

Ama tam bir yıl önce Kobani davasının duruşmasında çıktı dedi ki;

“Bu toprakların medeniyeti İslam medeniyetidir. Türkiye sosyalistinin bir kısmı bunları bilmez, bilmediği için de topluma ulaşamaz. Bizi var eden bu topraklar da İslam medeniyetidir. 1300 yıldır hepimizi var eden İslam medeniyetidir. İslam medeniyeti geri falan değildir”

Tabii, o zaman bu cenahta bir hayal kırıklığı...

Tamam, Cumhuriyete, Atatürk'e düşmanız da, şu görgüsüz İslamcılara böyle selam çakmayaydın, iyiydi, diye homurdanıp durdular.

Ama olsun, cezaevi şartları filan... Çok da şeyytmeye gerek yok.

Ama birden foncuların ağababası Ruşen Çakır'a 9 yıl önce verdiği bir röportajda "Türkiye toplumu ile solun buluşamamasının en büyük nedeni bu İslam düşmanlığıdır" demiş olduğu hatırlanıverdi.

Yani hafızayı beşer bu kez nisyan ile malul olmadı. Zorda kaldı mı, kumaşın boyası atıyordu işte.

Hadi yine görmezden gelelim.

Önemli olan Kürtçülüğün mamasıydı... Yükselen bu trendi kaçırmamaları lazımdı.

Ama bu kez de İmralı'ya yanlayacağını hesap edemediler.

Bahçeli'nin kendisini paralarcasına başlattığı adı konulmamış sürece elbette ellerinde tuzlukla koşmuşlardı.

Zaten kimse aksini beklemiyordu.

Ancak, "İlle de Roman olsun, ister çamurdan olsun" der gibi ısrarla Meclis'i işaret ederek, hem İsa'ya hem Musa'ya yaranmanın derdine düştüler.

Gözleri Selahaddin'deydi.

Çünkü DEM, tescilli terörist Apo önünde tapınmaya devam ettikçe, yurdum insanı da  burnundan soluyordu. Bu riski göze almaya gerek yoktu, bu işi siga siga, fazla gürültü çıkarmadan Meclis'te çözülebilirlerdi. (Yanlış anlaşılmalara fırsat vermeyelim, Yunanca yavaş yavaş anlamında. Hızlı kürek çeken ya da fazla telaşeli gençler için kullanılıyor)

Ama mesela Selahaddin, "Boşverin İmralı'yı, Kandil'i, Tayyip zaten teşne. Anayasa'yı değiştiririz, olur biter. Bu işe ben önderlik edebililirim. Hem Apo, ne derse desin, Irak'ta, Suriye'de kim kaale alacak ki" mealinde birşeyler eveleyip geveleseydi bile zil takıp oynayacaklardı.

Solcu genlerinden gelen emperyalist uşaklığa duydukları alerji nüksettiği için değil,  işin ucu Apo'ya uzandığı zaman ipi kimin elinde tutacağını kestiremedikleri için Selahaddin'e umut bağlamışlardı.

Ama bu umutları hunharca berhava etti.

Edirne'de DEM'cilerin ziyaretinden sonra yaptığı açıklamada, "İmralı Tecrit Adasında demokratik çözüm ve barış için büyük çaba sarf eden Sayın Abdullah Öcalan'a güven ve desteğimin tam olduğunu belirtmek istiyorum" deyiverdi.

Yani Apo'ya bağlılıklarını bildirdi.

Yazıyı Sırrı Sürreya ile bağlayalım.

Geçen ay verdiği bir röportajda yine Cumhuriyet'e nefret kusmuş, "Allah, her alandan haşa silinirken, devlet kendisini Allah’ın yerine koymuş ve kendisine karşı işlenen suçlar için kendisini Allah ile bir tutup had çizmiştir. İşte bu çizgi, yani devletin çizgisi, İslam hukukundakinin aksine, önceden görülebilir, bilinebilir bir şey değildir. İşte kendi haddini bilemeyen devletimizin, haddini/çizgisini aştığını fark etmenin tek yolu da haddi aşmaktır" demişti.

Bu söylediklerine şaşıranlara şaşırmak lazım.

Kendisini hiçbir zaman saklama gereği duymadı ki, tabii ki görmek isteyene. Yurdum insanı, Düriyem'in güğümleri ile ilgilendiği kadar bu meselelerle ilgilenmedi.

Mesela, 2014 yılında Tayyip'in verdiği resepsiyonda, Emine Hanım'ın "Siz nerelisiniz?" sorusuna "Adıyamanlıyım, Çok affedersiniz Türküm, tedavi oluyorum" cevabıyla etrafındakileri kahkahaya boğmuştu!!!

Gizli saklı değil, açın 29 Ağustos 2014 tarihli gazete arşivlerini, görürsünüz!

Bizim, tatlısu Kürtçüsü çakma solcular ulus devleti, vatandaşların eşitliğini, temel hak ve özgürlükleri, farklılıkların değil aynılıkların yüceltilmesi gerektiğini savunanlara; kimlikçiliğin bu ülkeyi ve insanlarını felakete sürükleyeceğini söyleyenlere, pat diye ırkçı yaftası yapıştırıyor ya hadi bakalım Sırrı Süreyya'nın buram buram ırkçılık ve nefret kokan bu sözlerini nereye koyacaklar.

Biri çıkıp da hop arkadaş, bu dediklerin nefret suçuna girer diye tepki gösterdi mi acaba?

Türk ulusu dersen suç, Kürt ırkçılığı yaparsan alkış...

Neden bu Cumhuriyet ve ulus yıkıcılığı döneminde Sırrı Süreyya en makbul şahsiyet oldu, anladınız mı diye soralım ve yazımıza noktayı koyalım.