İsrail provasını yaptı

İsrail ile İran geçen ay karşılıklı olarak birbirini vururken PKK’nın İran kolu PJAK’ın lideri Hüseyin Yazdan Banah, muhtemel bir savaşta İsrail’i destekleyeceklerini ve çatışmalara katılmaya hazır olduklarını açıklamış, “İran'a yönelik bir saldırıya katılmaya hazırız. Bölgedeki hakimiyetimizi sağlamak için ne gerekiyorsa yaparız” demişti.

Biz de 19 Haziran'da “İsrail'in 'Davut Koridoru' projesi gözlerini kamaştırdığı için aceleci davranıyorlar. Kendilerine göre önlerinde tarihi bir fırsat var. En basit anlatımıyla bu proje, Akdeniz'deki nüfuz alanını genişletmesi için Kürtlerin kontrol ettiği bölgelerin bir koridor üzerinden İsrail'e bağlanmasını amaçlıyor... 

Tamamen güvenlikli bir alan içinde, siyasi ve stratejik işbirliği...

Suriye'nin Golan Tepeleri'nden çıkıp Dera, Süveyda, Tanf, Deyrizor ve AlbuKamal vilayetlerinden geçerek Fırat Nehri'ne ulaşması ve İsrail'in bölgesel nüfuzunu arttıracak stratejik planlama olduğunu söyleyebiliriz” diye yazmıştık.

Bu tespiti yapmamızın üzerinden daha bir ay geçmemişti ki çarşı karıştı.

Suriye'de Arap bedevi aşiretlerle Dürziler birbirine girdi.

İsrail fırsatı kaçırmadı, Dürzilere arka çıkma bahanesiyle bedevi aşiretleri vurdu, Şam'ı bombaladı.

Üstelik Genelkurmay Başkanlığı'nı hedef alıp, Colani'ye bir güzel gözdağı verdi.

Uluslararası kamuoyu bölgede ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, terör örgütü PKK'nın Suriye'deki yapılanmasından "Dürzi bölgesine insani koridor” teklifi geldi.

"Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Dairesi Eş Başkanı" sıfatını kullanan SGD'li İlham Ahmed, "Sivillerin kuşatma ve kötüleşen koşullar nedeniyle ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldığı Süveyda'daki insani durumun kötüleşmesini derin bir endişeyle takip ediyoruz. Kuzeydoğu Suriye'deki deneyimimizi tanımlayan insani ve ulusal ilkelerden yola çıkarak Süveyda'ya doğru bir insani koridor açmaya tam olarak hazır olduğumuzu teyit ediyoruz" diye bir açıklama yaptı.

Tabi, bu lafın gelişi...

Açık açık, “Davut Koridoru” demekten şimdilik çekindiği için bunu “insani yardım”  kılıfıyla uluslararası kamuoyuna yedirmeye çalıştığı ortadaydı. Adı ne olursa olsun İsrail ile Kürtlerin kontrolündeki bölge arasında fiziki bir bağlantıya işaret ediyordu.

Peki, bu bağlantı nasıl kurulur?

Dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.

Önce Dürzilere sözüm ona destek olmak için insani yardım koridoru fikri ortaya atılır, uluslararası toplum ikna edilir, operasyon için düğmeye basılır. Sonrasında Amerika, IŞİD ile mücadele ediyorum bahanesiyle “emniyeti sağlamak” için devreye girer, işin rengi değişir. Colani'nin de “olur” demesiyle burasını SGD'ye emanet etti mi, mesele çözülür.

Alın size Davut Koridoru!

Lafı uzatmadan söylemekte yarar var. Böyle bir bağlantı kurulduğunda bu, Ortadoğu'daki stratejik dengeleri tamamen değiştirecektir.

Ancak şimdilik frene bastıklarını söyleyebiliriz.

Kuşkunuz olmasın, isterlerse bu işi tereyağından kıl çeker gibi hallederler. Ama anlaşılan o ki, bugünlerde Türkiye'deki iktidarı ve özellikle de Tayyip Erdoğan'ı zor durumda bırakmak işlerine gelmiyor.

Kimse o coğrafyadaki bedevi aşiretlere de güvenmesin. Saf değiştirmeleri üç, beş milyon dolara bakar.

İşte o vakit, İsrail hem Türkiye'nin hem de İran'ın gerçekten sınır komşusu olur.

Mesela böyle bir koridor hayata geçerse üç vakte kalmaz, mesela Kamışlı'nın sınır boyunda Kürtlerin bayrağının yanında İsrail bayrağını görmemiz muhtemeldir. Aynı şekilde bu, Kürtlerin İsrail üzerinden denize çıkmasını da sağlayacaktır.

Elbette müneccim değiliz, elimizde de kristal küre yok.

Emperyalizmin Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme planı tıkır tıkır işlediğini görmek için meselelere biraz daha dikkatli bakmak kafi.

Bütün mesele ilk aşamada İsrail'in güvenliği, sonrasında enerji ve ticaret güzergahları üzerinde tam kontrolün tesisi.

Bunun için ellerindeki en kuvvetli aparat Kürtler. İran'dan, Irak'ın kuzeyine oradan Suriye'nin kuzeydoğusuna kadar uzanan coğrafya, emperyalistler için ileri karakol özelliği taşıyor. Bu coğrafyayı İsrail ile birleştirdiklerinde önemli bir stratejik mevzi kazanmış olacaklar.

İsrail, şimdi ilk provayı yaptı.

İstediği zaman Dürziler üzerinden bölgeye müdahale edebileceğini, Şam'da kimsenin güvende olmadığını, Kürtlerle istediği gibi işbirliği yapabileceğini gösterdi.

Ortadoğu'da kazan fokur fokur kaynarken, ne yazık ki Türkiye'deki siyasal İslamcı iktidar aynı ezberden birkaç cümle kuru hameset dışında gelişmeleri seyretmekle yetiniyor.