Kimse boşuna beklemesin!

Kitabın ortasından konuşmak her zaman faydalıdır.

Geçen hafta, iktidarın bize itelemeye çalıştığı gibi PKK kendisini feshetse bile on yıllardır yaptığı uyuşturucu ticaretinden elde ettiği milyarlarca dolardan vazgeçer mi diye sormuştuk!

Vazgeçeceğini düşünmek safdilliğin ötesinde olur.

Dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.

Dünyadaki her pis işin altından kimin çıktığı herkesin malûmu.

Dolayısıyla Afganistan'dan, Avrupa'ya uzanan uyuşturucu güzergahın en kritik noktasında, trafiğin aksamasına izin vermeyeceklerdir.

Elbette, PKK'nın uyuşturucu ticareti dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi CIA'nin bilgisi ve kontrolü dışında değil.

Bunun altını kalın kalemle çizelim!

2007 yılında Pakistan hükümetinin davetlisi olarak bu ülkeye gitmiştim. Amerika Afganistan'ı işgal edeli 5 yıl olmuş, bölgedeki çalkantı henüz durulmamıştı.

Pakistan, Amerika ile Taliban arasındaki ince çizgide duruyor, bir yandan CIA ve Pentagon ile işbirliği yapıyor gibi görünse de diğer yandan Taliban'la olan sıkı temasını koruyordu.

Anladığım kadarıyla Pakistan yönetimi bölük pörçüktü.

İktidar içinde kiminle nasıl işbirliği yapılacağına dair kesin bir mutabakat olmadığından ortalıkta büyük bir karmaşa vardı.

Bürokrasi ve siyaset farklı tellerden çalıyordu.

Güvenlik bürokrasisi de tek renk değildi.

Pakistan İstihbarat Servisi'nin (ISI) iki gün boyunca yaptığı bilgilendirme toplantılarından çıkardığım tam olarak buydu.

Bir yetkilinin bir gün anlattığı, ertesi gün başka yetkilinin söyledikleri ile çelişebiliyordu.

Toplantının açılışında genç bir istihbaratçı tuğgeneral, Amerika'nın işgaliyle ortaya çıkan gelişmeler hakkında uzun uzun bilgi verdi.

Sonra laf döndü dolaştı, Afganistan'daki uyuşturucu ticaretine geldi. Önce, bu konuda çok fazla yorum yapmak istemedi ama ısrar edince tehlikeli sulara mümkün olduğunca girmemeye çalışarak konuşmaya başladı.

Amerikalılar daha işgalin ilk günlerinde bu meseleye el atmıştı.

CIA, özel ekipler oluşturmuş, ISI'nın kapısını çalmıştı. Afganistan'da Pakistan istihbaratından habersiz kuş uçmayacağını bildiği için ISI'nın gönülsüz işbirliğiyle afyon üretimini elinde tutan savaş lordları ile temasa geçmişti.

Ortada çok büyük bir pasta vardı.

Dünyadaki afyon üretiminin neredeyse yüzde 90'ı Afganistan'ın elindeydi. CIA'nın ilk işi bunu kontrol altına almak olmuştu. Yerel halkın afyon üretimine izin vermişler, savaş lordlarının Taliban'a karşı Amerika'nın yanında durmalarının karşılığında, uyuşturucu işini yürütmelerine yeşil ışık yakmışlardı.

Tabii ki gelirden kallavi bir pay alarak!

Amerikalıların derdi, 'Parayı Taliban değil, biz yiyelim'di. Doğal olarak bu Pakistan'ın işine gelmemişti. Çünkü, Pakistan için Taliban sadece bölgede İran ve Hindistan'ın etkisini sınırlamak için kullandığı stratejik bir aparat değil aynı zamanda iyi bir gelir kaynağıydı.

İşgal ile birlikte Amerikalılar musluğun başına oturunca, Pakistan'ın eli böğründe kalmıştı.

CIA hiç vakit kaybetmeden bu işin başına çöreklenivermiş; afyon ekiminden eroin üretimine, 'mal'ın sevkedilmesinden Batılı ülkelerde pazarlanmasına kadar her aşamada kontrolü eline almıştı.

Sonra Afganistan'dan Batı'ya uzanan uyuşturucu güzergahında PKK'nın yerini sordum.

Hiç ayrıntı vermedi. Ya gerçekten bilmiyordu ya da işin ucu Pakistan'ın Türkiye ile ilişkilerine dokunacağından sessiz kalmıştı.

İlginçtir sorumun cevabını veren kişi Meclis Başkanı Çadori Amir Hüseyin oldu. Türkiye'yi ve Türkleri çok seven bir siyasetçiydi.

Açık sözlüydü de...

Akşam verdiği resmi yemek sonrasında, "Uyuşturucu ticareti bitmeden terör de bitmez" diye lafa girdi. Mealen terör ve uyuşturucu arasında simbiyotik bir ilişki olduğunu söyledi. Sonra dedi ki; CIA bu ilişkiyi, Amerika'nın bütün bu coğrafyada daha fazla etkili olması için kullanıyor.

PKK filan diyecek oldum.

Cevabı kısa ve açıktı: CIA'nin örgütü... Hem Türkiye'yi kontrol etmek için elinde tutuyor hem de uyuştucudan gelen parayla kendi çıkarına kullandığı diğer örgütleri finanse ediyor. Pakistan'dan Fas'a kadar olan Müslüman coğrafyadaki yüzlerce örgüt, Amerikan vatandaşlarının verdiği vergilerden değil uyuştucu parasından besleniyor.

Sonra uzun uzun CIA'nin bölgede yediği haltları bir bir anlattı.

Söyledikleri yeni yeri yutulur cinsten değildi!

Ezcümle, CIA'nin küresel uyuşturucu ticaretini kontrol ettiği gerçeği buz gibi karşımızda duruyor. Böylece, terör örgütlerini finanse ediyor, dünya üzerinde kendi borusunu öttüren kim varsa  uyuşturucu parasıyla fonluyor.

Latin Amerika örneği orada...

Amerika, Afganistan'dan çekilirken bile Taliban'la uyuşturucu ticaretinin aksamaması için anlaşma yaptı ve sonrasında geri vitese taktı.

Putin’in Özel Temsilcisi Zamir Kabulov'un 2020 yılında söyledikleri son derece dikkat çekici:

“Amerikan istihbaratının ajanları uyuşturucu trafiğinin içinde. Uçakları Kandahar ve Bagram’dan kontrol edilmeden Almanya’ya, Romanya’ya, akla gelen her yere uçuyor. Bu böyle bir iş ki, Kâbil’de her Afgan size anlatır, tembel kişiler bile bu konu hakkında konuşmaya hazır. Bu sır, artık herkesi bıktıran ve herkes tarafından bilinen bir sırdır. Herkes bunu var olan bir şey olarak kabul etmiş durumda."

Bütün bunlar gizli saklı değil. Tabii ki görmek ve anlamak isteyene...

Eğer ki PKK kapısına kilit vurursa elinde tuttuğu uyuşturucu üretiminin ve ticaretinin başına kim geçecek sorusunun cevabı zaten bellidir.

CIA‘nin Irak kuzeyinde rahatça at koşturduğunu cümle alem biliyor. 

PKK'nın lider kadrosu ve militan tayfası pılısını pırtısını toplayıp Suriye'deki garnizon Kürt devletçiğine transfer olsa bile CIA, kendisi için çok rahat başka taşeronlar bulur. 

Kaldı ki PKK‘nın uyuşturucu trafiğini Kandil‘den değil de Kamışlı veya Haseke’den idare etmesi hiç zor değil.

Tabii ki yine CIA’nın gözetimi ve denetiminde…

Peki ya içerideki baronlar, PKK ile iş tutanlar ne olacak?

Oyuncular mı değişecek mi yoksa eski ekip mi devam edecek?

Bu da siyasetteki muhtemel gelişmelerle ilgili diyelim ve yazımıza noktayı koyalım.