Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8469
Dolar
Arrow
40,5798
İngiliz Sterlini
Arrow
54,2381
Altın
Arrow
4339,0000
BIST
Arrow
10.642

Avrasya ve Ortadoğu’daki savaşlarda enerjinin önemi

Gerek Avrasya’da Ukrayna – Rusya savaşı, gerek Ortadoğu’da İsrail’in ABD ve Avrupa’yı arkasına alarak Filistin’de yaptığı zulüm ve soykırım, diğer boyutları yanında, enerji rekabetiyle de yakından ilgilidir. Çünkü ABD; Rusya’nın sattığı enerji üzerinden Avrupa üzerinde kurduğu nüfuzu kırmaya, Rusya’nın maddi kazancını azaltmaya, Kafkasya ve Orta Asya’daki enerjiyi Rusya’yı devre dışı bırakarak Avrupa pazarlarına taşımaya çalışmaktadır. Aynı zamanda da Ortadoğu’daki, Doğu Akdeniz’deki enerji denklemine İsrail’i dahil etmek istemektedir ABD. Hangi enerji kaynaklarının hangi güzergâhlarla taşınacağı, ekonominin, siyasetin, diplomasinin, güvenliğin, istihbaratın da konusu olduğundan, enerjiye ilişkin sorulara ayrıntılı yanıtlar vermek gerekir.   

Biliyoruz, enerjide arz güvenliği önemlidir. Enerji tedarikinin sürdürülebilir olması önemlidir. Verimlilik önemlidir. Temiz enerji önemlidir. Çünkü enerji; ulaştırmadan konuta, sanayiden tarıma dek çok geniş bir alanda, vazgeçilmez öneme sahiptir.  

Enerji tüketimi üzerine düşünürken, nüfusun, nüfus artışının üzerinde durulur. Araçlar, otomobiller, toplu ulaşım, nakliye üzerinde durulur. Enerjinin verimliliği, sürekliliği, güvenliği, ucuzluğu, kalitesi üzerinde durulur. Enerji bağımlılığı (tek bir kaynağa, tek bir ülkeye) üzerinde durulur. Örneğin, Türkiye’de karayolu taşımacılığının payı yüzde 95 düzeyindedir. O nedenle, Türkiye; güneş enerjisi ve jeotermalde şanslı ülkelerden olduğu halde, petrol ve doğalgazda dışarıya yüksek bağımlılık, her zaman enerji faturasını yükseltir. Çünkü Türkiye; tükettiği petrolün yüzde 92’sini, doğalgazın tamamını ithal etmektedir. Bu durum, cari açığın en önemli sebeplerinden biridir. Türkiye, tükettiği doğalgazın yüzde 41’ini, petrolün yüzde 52’sini Rusya’dan ithal etmektedir. O nedenle Türkiye; elindeki kaynakları, çok bilinçli, çok verimli, çok hesaplı kullanmalıdır.  

Enerji tüketimiyle sanayileşme, ekonomik büyüme, nüfus artışı, zenginleşme arasında doğrudan ilişki vardır. Türkiye, kişi başına enerji tüketiminde, gelişmiş ülkelerin gerisindedir. Avrupa’nın en büyük 5 enerji sektöründen biri Türkiye’deki enerji sektörü olduğu halde, ülkemizde kişi başına enerji tüketimi, OECD ortalamasının yarısı kadardır. 

DÜNYADA PETROL TÜKETİMİ NE DURUMDA? 

ABD; dünyanın petrol ve doğalgazda en büyük üreticilerinden biridir. Zaten dış politikasında olsun, savunma ve güvenlik politikasında olsun, enerji kaynak ve güzergâhları üzerinde denetim sahibi olmanın, enerji ticaretinde etkin olmanın önemi büyüktür. Dünyada LNG’nin (sıvılaştırılmış doğalgaz) payı artarken, ABD bu alanda da önemli üreticilerden biridir, Kanada ve Katar’la birlikte. LNG’nin tüketimindeki artış, doğalgaza olan talebi düşürmekte, bu durum doğalgaz fiyatını aşağı çekmektedir. 

Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol’un verdiği bilgilere göre, 2024 yılında dünyada kurulan santrallerin yüzde 85’i yenilenebilir, yüzde 10’u kömür, doğalgaz, yüzde 5’i ise nükleer enerji santralleri olmuştur. Dünyada satılan arabaların dörtte birini elektrikli otomobiller oluşturmaktadır. Dünyada satılan 10 elektrikli arabanın 6’sı Çin’de üretilmektedir. Dünyada nükleer santrallere ilgi artmaktadır. 

Günümüzde petrol talebindeki büyüme, eskisi kadar hızlı değildir. Bunun birkaç nedeni vardır. Birincisi, Çin ekonomisindeki büyümenin yavaşlamasıdır. Çünkü geçmiş 10 yılda petrol talebinin yüzde 60’tan fazlası tek başına Çin’den gelirken, o dönem Çin yüzde 6’nın üzerinde büyüyordu. Çin ekonomisi son dönemde yüzde 5 dolayında büyüdüğü için, petrol talebi azalmıştır. İkincisi, dünyada elektrikli arabalardaki artıştır. Dünyada satılan her 4 arabadan biri elektriklidir. Çin, bu alanda büyük üretim yapmış, üretim maliyetini aşağı çekip, diğer arabalarla eşitlemiştir. Bu da petrole olan talebi azaltmıştır. Üçüncüsü, ABD, Kanada, Brezilya, Venezüella’da petrol üretiminin yüksek düzeyde seyretmesidir. Bu da fiyatları aşağı çekmektedir. Dördüncüsü, dünyada doğalgaz üretiminde olsun, LNG üretiminde olsun artış sürmektedir, özellikle ABD ve Katar’da. Bu da fiyatları aşağı çekmektedir. 

Fatih Birol hatırlatıyor; Sanayi Devrimi kömür tüketimini tetiklemişti. Şimdi petrol ve doğalgaz çağındayız. Bu durum uzun yıllar sürecek. Sonra elektrik çağı gelecek. Geçen 10 yılda dünya elektrik talebi, dünya enerji talebinden 2 kat fazla büyüdü. Önümüzdeki 10 yılda 6 kat fazla büyüyecek. Klimaların yaygın kullanımının da bunda payı var. İnsanların gelir seviyesi arttıkça, havalar ısındıkça, klima kullanımı, elektrikli araç kullanımı artıyor. Dahası, yapay zekânın yaygınlaşmasıyla birlikte, sürekli çalışan veri merkezleri yüksek miktarda elektrik tüketiyorlar. 

Fatih Birol, Çin’in konumuna dikkat çekiyor: Çin, dünyadaki bataryaların, güneş panellerinin, rüzgâr türbinlerinin yüzde 70’ini tek başına üretiyor. Çok üretiyor, ucuza üretiyor. Gelecekte bunların pazardaki payı, petrol ve doğalgaza eşit olacak. ABD ve Hindistan’da bu alanlarda atak yapıyorlar. Küresel büyüme yavaşlarken, Çin, küresel üretimin yüzde 30’unu tek başına yapıyor.  Küresel otomobil pazarı 90 milyon, Çin yılda 45 milyon otomobil üretiyor.

ENERJİ- DIŞ POLİTİKA İLİŞKİSİ

Biliyoruz, bir devletin enerji politikası, ulusal çıkarlara uygun olmalıdır. Enerji politikası bütünlüklü olmalıdır. Çünkü enerji politikaları; sanayiden ulaşıma, dış politikadan çevreye, savunma ve güvenlik politikalarından kentleşmeye dek çok boyutludur. O nedenle tüm bu dinamikler birlikte düşünülmeli, hepsi hesaba katılmalıdır. 

Yineleyelim; enerji arz güvenliği, sadece ekonomi, sanayileşme, kalkınma, üretim bağlamında değil, dış politika ve ulusal güvenlik açısından da temel bir konudur. Enerji tedarikinin güvenilir, ucuz, kesintisiz, istikrarlı olması yanında, tek bir enerji kaynağına ve tek bir tedarikçi ülkeye bağımlı olmaması gerekir. Enerji kaynağında ve tedarikçi ülkede çeşitlilik zorunludur. Örneğin, Türkiye; elektrik üretiminde doğalgaza, doğalgaz tedarikinde Rusya’ya bağımlıdır ve bu sağlıklı bir durum değildir. 

ENERJİ, TEKNOLOJİ, SANAYİ VE TİCARET İLİŞKİSİ

Enerji sektörü dış politikadaki gelişmelerden, bölgesel krizlerden, iç çatışmalardan, savaşlardan hemen, doğrudan ve fazlasıyla etkilenir. Dahası, enerji sektörü; arama ve işletme teknolojileri açısından ileri teknolojinin kullanılması nedeniyle, teknolojik rekabetin yoğun olduğu bir sektördür. Enerjiyi aramak, bulmak, çıkarmak, işlemek, dağıtmak yüksek maliyetli bir iştir. Bu nedenle kıt kaynakların çok dikkatli, özenli, isabetli kullanılması gerekir. Bu bağlamda bir öncelik planlaması şarttır. 

Enerji politikası milli olmalıdır. Aynı siyasi partinin farklı bakanlarına göre büyük değişiklik gösteren bir enerji politikası olmaz. Örneğin Türkiye; öncelikle ülkemizin hangi bölgelerinde petrol, doğalgaz, kömür arayacağını saptamalıdır. Ancak o zaman, “Türkiye’de petrol çıkmıyor” diyenlere bilimsel yanıtlar verilir ve yine ancak o zaman AKP’nin her seçim öncesinde Karadeniz’de doğalgaz bulmasının ne kadar bilimsel olduğu anlaşılır. Bunun için devletin enerji kurum ve kuruluşlarının siyasi müdahaleden uzak, özerk biçimde çalışması şarttır.   

Enerji politikalarında, temiz enerji, yerli enerji, yenilenebilir enerji önceliklidir elbette. Yenilenebilir kaynaklarda güneş ve rüzgâr başta olmak üzere, Türkiye potansiyeli yüksek bir ülkedir. Bu büyük potansiyeli desteklerle, teşviklerle, uygun kredilerle devreye sokmak gerekir. Eğer bu başarılırsa, bu enerji kaynakları, devreye girdikleri illerimizde, bölgelerimizde ısınmada ve aydınlatmada rahatlıkla kullanılabilirler. Enerjinin verimli, bilinçli kullanılmasıyla tasarruf edilen enerji, birkaç büyük santralden elde edilecek enerjiye denktir. 

TÜRKİYE NE YAPMALI?

Vurgulayalım, enerjinin sürekliliği, erişilebilirliği, fiyatı çok önemlidir. Hepsi birbirine bağlıdır. Sanayide hem çok enerji tüketildiğinden hem de sanayi sektörü ekonominin lokomotifi olduğundan, sanayide tüketilen enerjinin istikrarlı ve makul fiyatlı olması şarttır. Enerji, sanayi ve ticaret politikaları birbirine bağlıdır. 

Türkiye; kendi kaynaklarını arama ve devreye sokma konusunda daha cesur, daha planlı, daha istekli olmalıdır. Mevcut kurulu gücü en verimli şekilde kullanmalı, enerji iletimindeki kayıp – kaçak oranını en alt düzeye çekmelidir. En önemlisi, enerji bir devlet politikası olmalı, süreklilik, kurumsallık ve planlama mutlaka dikkate alınmalıdır.