Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Cumhuriyet, planlama ve üretim ekonomisi

Geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası’nın bir kez daha politika faizini artırmasıyla, faiz oranı yüzde 30'a yükselip, son 19 yılın zirvesine çıktı. Böylece Türkiye, dünyada Arjantin’den sonra en yüksek faiz uygulayan ikinci ülke oldu. 

Peki aynı iktidarın, birbirine aykırı politikalar izlemesinin faturasını, hem de çok ağır faturasını kim ödeyecek? Hangi toplumsal sınıflar, kesimler, katmanlar acı reçeteyi içecek? 

Elbette geniş halk kesimleri, emekliler, emekçiler, ezilenler, dar gelirliler, emeğiyle geçinenler, yoksullar ödeyecek ağır faturayı. Yıllardır zengini daha zengin eden ekonomi politik yapı değişmediği, ekonomiyi ideolojik olarak gören, sınıfsal bakış açısıyla kavrayan yaklaşım egemen olmadığı için, varsıl – yoksul arasındaki uçurum daha da derinleşecek. 

Öncelikle şunu görelim, ülkemizin ekonomik sorunları dönemsel değildir, yapısaldır. Ekonominin nasıl kavrandığıyla ilgilidir. İdeolojik tercihlerden bağımsız düşünülemez. Bu nedenle yakın gelecekte ekonomik sorunların çözümünü beklemek yanlıştır. Türkiye’nin, özellikle 24 Ocak kararlarından sonra girdiği rotadan, yakın dönemde çıkabileceğini düşünmek hayalciliktir. İktidarın da muhalefetin de böyle bir hedefi, tercihi, programı yoktur. Ekonomiye ilişkin olarak aralarındaki farklar çok küçüktür. 

NE YAPMALI?

Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin öncelikle, imalat sanayisinde güçlü, ara malı üretiminde iddialı, katma değer yaratan, ileri teknoloji içeren ürünlerle öne çıkması gerekir. Düşük teknolojiye veya orta düzeyde teknolojiye dayalı ürünlerle, zengin olmak, dünyayla rekabet edebilmek olanaksızdır çünkü. 

Dahası, dünya hızla yapay zekâ teknolojisine yönelmektedir. Yapay zekâ ve diğer dijital teknolojiler, yakın gelecekte, çok daha etkili, çok daha işlevsel olacak, çok daha yaygın ve yoğun kullanılacaktır. Bu durum bir yandan işsizliği artıracak bir yandan da yeni fırsatlar sunacaktır. Bu teknolojileri kimin ürettiği, kimin en verimli şekilde, en etkili biçimde kullandığı da çok önemlidir. Elbette bunların da yararı- zararı daha çok tartışılacaktır. 

Gelecekte teknolojinin gelişmesiyle üretim artışı arasındaki ilişkiyi, teknolojinin gelişmesiyle işgücü verimliliği arasındaki ilişkiyi, işgücü verimliliğiyle ücretlerdeki artış arasındaki ilişkiyi, ücretlerdeki artışla toplumsal refah, milli hasıla arasındaki ilişkiyi daha çok konuşacaktır dünya. 

Maalesef bizde verimlilik, istenen ölçekte değildir, düşüktür. İhraç ürünlerimizde, düşük ve orta düşük teknolojili ürünler ağırlıktadır, ikisinde de yüzde 30’un üzerindedir. İleri teknoloji içeren ürünlerin ihracattaki payı, yüzde 4’e yakındır, yüzde 5 bile değildir. Oysa yüzde 30’un üzerine çıkması gerekir. 

Kısacası, ekonomiyi planlamadan, zenginleşmek ve kalkınmak mümkün değildir.