Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Akıl ve hikmet

Yapay Özel Zekâ ve Yapay Genel Zekâ gibi kavramları bugünlerde çok duymaya başladık. Bu kavramlardan ilki ev işlerinden programcılığa, araba sürmekten tıbbi teşhis koymaya kadar çeşitli alanlarda karşımıza çıkan ve sadece belirli bir işi yapmaya yönelik olarak tasarlanmış yapay zekâları ifade ediyor. Diğeri ise henüz ortaya çıkmadı ama bir insanın yapabileceği her şeyi yapabilecek yetenek ve kapasiteye sahip yapay zekâları ifade ediyor. 

Benim araştırma alanım olan “iletişim ve bilişim” alanında zekayı basitçe bilgilerin içinde bulunduğu bir kap olarak tanımlıyoruz. Bir olay meydana geldiğinde öncelikle onunla ilgili veri ortaya çıkmış olur. Veri “gerçek” demektir. Daha sonra veriye bir “form/biçim” verilerek bir kanal aracılığıyla alıcısına yani bizlere ulaştırılır. Buna enformasyon adını veririz. Aldığımız enformasyonları ilişkilendirdiğimizde (bağlantısallık durumu) ise olay ile ilgili “yorumlarımız/anlamlarımız/kararlarımız/duygularımız/farkındalığımız” ortaya çıkar. Bunlar edindiğimiz bilgilerdir ve bu zamana kadar edindiğimiz bilgilerimizin tamamına da “bilgi dağarcığı” adını veririz. İşte akıl dediğimiz şey de bu bilgi dağarcığı olarak tanımlanabilir. 

Yapay zekâ çalışmaları ile yapılmaya çalışılan şey çeşitli alanlarda işlevsel olan bilgi dağarcıklarını barındıran modüler yapılar oluşturmak diye tanımlayabiliriz. Fakat bu yapılarda şimdilik eksik olan anlamlar, duygular ve farkındalıktır. Örneğin, yapay zekanın sorularımıza verdiği cevaplarda bunlar eksiktir. Çünkü basitçe söylemek gerekirse, cevaplarını bugüne kadar ilgili konularda söylenmiş (ve internette bir yerlerde kaydedilmiş) sözlerin kullanım sıklıklarını ve bir araya gelme olasılıklarını hesaplayarak vermektedir. 

Günümüzde yaşadığımız dezenformasyon veya yalan haber, siyasi propaganda ve fenomenlerin söylemleri gibi birçok bilgi karmaşasına ilaveten yapay zekâ ile üretilen deep fake videolarını ve yapay insan seslerini de göz önüne aldığımızda insanların gelişen teknolojinin getirdiği dönüşümlere ayak uydurması giderek zorlaşıyor. Yalan habere maruz kaldığımızda örneğin, gerçek olduğunu zannediyoruz. Ünlü bir kişinin yapay zekâ ile üretilmiş uygunsuz videoları sosyal medyada yayınlandığında gerçek zannedip kişiyi damgalıyoruz. 

Doğru ve yanlış birbirine karışıyor ve algılarımız köreliyor. Hiçbir şeyden emin olamıyoruz. Bazı durumlarda da kolayca ikna olabiliyoruz. O zaman şöyle bir durumun içinde buluyoruz kendimizi: Birçok konuda bilgi sahibi oluyoruz ama bunların ne kadarı gerçek ne kadarı yalan anlamlandıramıyoruz. Duygularımız ve kararlarımız yanlı hale geliyor veya tam tersi polarize olabiliyor. 

Bu durumdan çıkış yollarından bir tanesi farkındalığımızı artırmaktır. Bunu kısaca bir olayda gerçek ile yalan arasındaki farkı bulabilmek diye de tarif edebiliriz. Peki, farkındalığımızı arttırmak için ne yapmamız gerekir? Kısa cevabı: Hikmet sahibi olmamız gerekir. 

Farkındalık sağlayabilmek için yaşayarak öğrenmek ve bilgi sahibi olmak önemlidir ama bunlar yeterli değildir. İnsanlara küçük yaşlarından itibaren hayat bilgisi, fen bilgisi, toplum bilgisi verebiliriz. Bu yanlıştır, bu doğrudur, alın bunları yaşamınızda kullanın diyebiliriz ama bu yeterli değildir. Yaşam her şeyi tecrübe edebilmek için yeterince uzun değildir. Üstelik bazı doğru bilinen bilgiler yanlış olabileceği gibi bir dönem gerekli olan bilgiler zaman içinde gereksiz hale de gelebilir. Dolayısıyla salt bilgiyle hareket edemeyiz. Hikmet sahibi de olmak gerekir. O zaman kendimizi dezenformasyondan nasıl kurtaracağız? Öğreterek değil öğrenerek. Diğer bir deyişle, birinin bize öğretmesini beklemeden, bu doğrudur, bu yanlıştır demesine gerek kalmadan kendi kendimize öğreneceğiz, biz fark edeceğiz. Hikmet sahibi olmak öğrenmeyi bilmek demektir. Yani yöntem (edindiği bilgiyi nasıl sınayacağını) bilmek demektir.

Sorgulama yapabilmek, eleştirel bakabilmek demektir. Düşünsenize, şu dünyamızda kime hangi bilgiyi öğreteceğiz? Yoksa şu doğrudur şu yanlıştır diye her şeyi insanlara tek tek ezberletecek olsak biter mi bu iş? Hangi birini öğreteceğiz? İnsan ömrü yeter mi? Tek tek problemleri yaşamakla da baş edemeyiz. İnsanlara tek tek bilgileri öğretmek zor yoldan gitmektir. Gerektiğinde bilgiye nasıl ulaşacağını ve nasıl sınayacağını (öğretmek değil) göstermek, eleştirel bakabilmesini sağlamak esastır. 

İnsanlar bu farkındalık (veya bilinç de diyebiliriz) aşamasına ne zaman gelir bilemeyiz. Ama şunu söyleyebiliriz: Önyargılı olmamak lazım. Bakın, eğitimli olmak, üniversite bitirmek lazım demiyorum ama önyargılı olmamak lazım diyorum. Bu bilgi ile hikmet arasındaki farkı da vurgular. Sanki ikisi aynı şeymiş gibi düşünülür ama değildir. Hayatta kalabilmek, yaşayabilmek, en azından mevcut şartlarımızı devam ettirebilmek için eskiye göre daha fazla şeyi bilmek gerekiyor. Örneğin, en basitinden, şehirde yeni yollar açılıyor. Bir yerden bir yere gitmek için senin bildiğin bir yol vardı şimdi elli tane yol var. Hangisini seçeceksin? Önyargılı bir şekilde daha uzun ve daha zor olsa bile ben bildiğim yoldan şaşmam mı diyeceksin? Bilgiye ulaşmak kolaylaştığı için günümüzde nasıl karar vereceğini bilmek, sorgulayıcı ve eleştirel bir bakış açısıyla problemlere yaklaşmak daha önemli hale geldi. Benim yöntem bilmekten kastım da bu. Artık bilgiyi bilmek değil hikmeti, yani yöntemi bilmek önemli. Hikmeti bilirsen farkındalığa da ulaşmış oluyorsun. O farkındalıkla da ben bu problemi nasıl çözerim, bu bilgiye nasıl ulaşırım sorularının cevaplarını bulabiliyorsun. Yoksa öteki türlü, hayatta belki karşılaşırız bir problemi çözmemiz için lazım olur diye kafamızın içine kütüphaneler dolusu bilgiyi yerleştirmemiz gerekir. O durumda bile her şeyi biliyor olmak bir çözüm olabilir mi? 

Bence ileride, insanların işlerini ve yerlerini alacağı düşünülen yapay zekaya karşı insanların avantajı hikmet sahibi olmaları olacaktır.