İktidarın korunamaması, yani iktidardan düşülmesi durumunda ortaya çıkacak olası tehdit ve tehlikelere karşı devlet korumasının devamının sağlanması gerekmektedir Ne var ki, iktidar cephesinin böylesi yaşamsal amaçlarına karşı büyük bir cesaretle direnen karşı cephe tüm demokratik yolları tıkamaya çalışmakta, hatta bunu oldukça başarılı bir şekilde yapamaktadır. Belki Türk halkının ilk defa kendi gayret ve becerileriyle sağlamaya çalıştığı demokrasi girişimi olarak görülebilecek bu yaygınlaşan direnişe karşı ülkenin kurumlarını yıpratma pahasına başvurulan hukukun siyasallaştırılması silahı da bir yerde başarısız kalmaya mahkûm gibi gözükmektedir. Zira öyle görülüyor ki, hukuk sisteminin böylesi alenen çiğnenmesi bizatihi AKP’nin itibarına zarar vermektedir. Durum bu olunca, bir yandan hukukun alenen siyasallaştırılarak sonuna kadar sömürülmesi yanında, ona ilaveten bazı yeni, hatta daha da etkili bir araca da gereksinim duyulmaktadır.
İşte, acaba bu aracı İsrail sağlayabilir mi? ABD’nin de desteğini ve korumasını alarak Filistin halkını tam bir holokost ezasına tabi kılan İsrail, ABD’yi İran’ın üzerine salarken hızını alamamış olmalı ki, son bütçe görüşmelerinde savunma harcamalarının yüksek tutulması gerektiğini savunmuştur. Yüksek bütçe, özellikle de yüksek savunma harcamalarına destek olarak Türkiye ileri sürülmüştür. Basından öğrenebildiğimiz kadarıyla, İsrail yöneticileri Türkiye’de 22 yıllık iktidar keyfini süren AKP’nin Yeni Osmanlıcılık peşinde koşarak, Türkiye’nin güneyinde kalan alanları da yeni imparatorluğa katmaya çalışacağı iddiasında bulunmuştur. Bu mesajı memnuniyetle almış olan Türkiye yönetimi de olası bir İsrail Türkiye çatışmasına hazırlıklı olmak adına hava taarruzları esnasında halkın kullanabileceği sığınaklar inşa etme yoluna gittiğini açıklammıştır. Kısacası Türkiye, uzun bir barış döneminden sonra bir savaşa hazırlanımaktadır.
Karşılıklı bu iddianın ve alınan önlemlerin hangisi doğru, hangisi tevatür şimdilik belli değil. Ancak şimdilik belli olan tek bilgi şudur ki, aynen Osmanlı padişahlarının da yaptığı gibi, iç sorunların üzerinin dış sorunlarla kapatılması politikasının acilen devreye sokulmaya çalışılması gerekmektedir. Zira, politkalaraın belli başlı oyunlarından biri şudur ki, iktidarda kalabilmek ya da işleri yürürtebilmek için iç malzemenin tükendiği aşamada dış malzemenin devreye girmesi kaçınılmazı olur. Nitekim, İsrail çatışması da böylesi bir zaruri konu olarak halkın kucağına bırakılmak istenmektedir. Zaten, Netenyahu’nun durumu da biraz bizim durumumuza benzemiyor mu?
Peki, gerçek ya da tevatür, gerçekten acaba İsrail Türkiye’ye saldırabilir mi? Siz değerli dostların da izlediği gibi, çoğu araştırmacıların kanaati o yöndedir ki, İstrail’in Türkiye’ye karşı böyle bir cesaret gösterisi yapmaya niyetli olmak istemeyeceğidir. Bu konuyu ilgili alan üstadlarına bırakalım, işin politik stratejik yönüne bakalım, derim. Kanımca, her hal ve koşulda NATO karşıtı tavırlar takınıyor olmamız çok yerinde bir görüştür. Zira nükleer başlıklı silahların ülkemizde depolanmış olması ve NATO bağlantısının ülkeyi tarafsız politika izlemekten alıkoyması geçerli savlardır. Bu savları bir tarafa koyup salt anlık meseleye yoğunlaşırsak NATO üyesi bir ülke olmamız nedeniylr, bir İsrail saldırısı durumunun ilginç sonuç yaratacağı ortadadır. Şöyle ki, İsrail’in Türkiye’ye olası bir saldırısı, doğrudan NATO’ya saldırı olarak algılanabilirse, İsrail bu konuyu dikkate almak duırumunda kalır. Ancak, anlaşma hükmlerinin bilinerek tartışması ihtirazi kaydıtla, şunu söylemeden geçemiyorum ki, Türkiye’nin şu veya bu sebeple İsrail’in saldırı olarak algılayabileceği bir davranışa karşı yapılabilecek bir saldırı meşru sayılabileceğinden İsrail’in Türkiye’ye saldırısı da meşrulaşabilir. Umarım ki, AKP yönetimi içte kendisini güvenceye almak amacıyla böylesi bir siyasi çılgınlığa kalkışmaz.
Biraz da AKP’nin içeride uyguladığı politikalara bakacak olursak, bu konuda bulunacak sözcük “karanlık” dahi olamaz. Zira içerideki hukuksal durum, gerek anlık icraatı ile gerek ileriye yönelik görüntüsü ile tam bir zifiri karanlık halidir. Acaba bazı belediye başkanları ve takımının AKP’ye geçmesi gerçek bir partyi aşkı sonucu mudur, yoksa tepelerinde hissettikleri demokles kılıcı tehdidi sonucu mudur? Doğrusu, ben ikinci olası durumun daha geçerli olduğunu düşünüyorum. Parti değiştirenlerin seçmenlere karşı taahhüdü bir yana, bunun da ötesinde söz konusu parti değişimlerinin eğer bir hizmet amacıyla yapılmış ise merkez devletin yandaş belediyelere bakışı ile diğer belediyelere bakışı arasındaki ayırımım hukuksal ve ahlaksal görüntüsü ciddi bir sorun olsa gerek! Bundan da öte, eğer olası bir Silivri tehdidinden korunmak içim AKP bir kurtuluş olarak görülüyorsa, bunun anlamı AKP hukuka uyan bir parti olmayıp, hukuksuzluğu zorlayan ve yücelten bir sisyasi kuruluş olmasıdır. Zira, AKP’ye iltica bireyi topluma karşı hukuksal sorumluluktan azad ediyor ise, bu durum suçu ve suş nedeniyle toplumun uğradığı zararı ortadan kaldırmaz, suçun üzerine olduğu gibi, zararın da üzerine AKP süngeri şekilmiş olur. Bu durumda salt hukuksal yozlaşma değil, aynı zamanda toplumsal zarar yaşanmış olmaktadır. Üstelik bu zararın sorumlusu ve topluma karşı hesap vermesi gereken kişi ya da kuruluş zararı veren kişiyi korumasına alarak suçu ve zararı perdeleyen AKP olmaktadır.
Değerli dostlar, işler öylesine zıvanadan çıktı ki, varolan yönetim ne çağdaştır, ne adaletlidir. Sanki toplum bir büyük kabiledir ve bu kabilede bir grup halk kendisine uygun bir lider bularak diğer grubun üzerine çullanmış olarak, zaten olmayan bir yapıyı çıkarı ve kafasına göre daha da bozmakta bir beis görmeyip buldozer gibi toplumun üzerinden geçmektedir. Anlaşılmadık durum şudur ki, buldozer çok yakın bir zamanda tüm yapıyı yıkınca, herkes, hatta bizzat buldozdekiler de yaşanan yıkımın altında kalacaktır. Bu olumsuz gelişmeyi, ABD’de geçen hafta vurularak öldürülen aktivist Charlie Kirk trajedisine benzetiyorum. Silah taşımanın serbest olmasını savunan, hatta silahlı olmanın bireyi güçlendireceği gibi akaıl almaz savlarla gençlere konuşmalar yapan kişi, maalesef bu çarpık fikrinin bir kurbanı olarak tarihe geçmiş oldu!
Çok Okunanlar

Türkiye’den isimlere gönderilmiş mektuplar dosyalı halde bulundu!

Fatih Altaylı Kurultay davası sonrası ikinci hamleyi de açıkladı

Çocuklarının yanında tokat yiyen mağdur baba konuştu

Kemal Kılıçdaroğlu uzun süren sessizliğini bozdu

Lütfü Savaş kurultay davası sonrası sessizliğini bozdu

Gazilere 'PKK açılımına' destek talimatı!..

88 Milyon TL dendi ama gerçek farklı çıktı

CHP'de istifa haberleri ardı ardına geliyor!

Kira getirisi en yüksek 10 il belli oldu!

Ali Erbaş'ın yerine gelebilecek isimler belli oldu