Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Albert Bandura'nın Sosyal Bilişsel Teorisi

Biz insanlar kişiliklerimizi ve inançlarımızı çok sayıda unsura dayanarak inşa ederiz; Bunların arasında da sosyal etki unsuru önemli bir rol oynar. Sosyal varlıklar olduğumuz için algılarımızı, inançlarımızı, tutumlarımızı ve davranışlarımızı sosyal ağlarımız etrafındaki etkileşimler aracılığıyla yapılandırır ve tasarlarız. Bu nedenle, çevremizin bizden en iyi şekilde yararlandığı fikrini benimsemek yerindedir. Toplum, fikirlerimizi ve dünya hakkındaki içsel anlayışımızı etkilemede ve şekillendirmede büyük bir paya sahiptir. Sürekli olarak bahsedilen bu toplum kavramı evden başlar ve tüm küresel topluluğa kadar uzanır.

Sosyal bilişsel teori, ünlü Kanadalı psikolog Albert Bandura tarafından 1980'lerde geliştirilmiştir. Bandura bir davranışsal psikologdur ve çocuklarda gözlemsel öğrenmeyi anlamak için yürütülen "Bobo bebek deneyi" adı verilen klasik deneyle psikoloji alanında tanınır olmuştur. Bu deney, psikoloji alanında daha sonra birçok önemli bulgunun altında yatan ilke olarak görülmüştür.

Daha önce sosyal öğrenme teorisi olarak adlandırılan Sosyal bilişsel teori, insanların çevresel olayları gözlemleyerek ve bunlardan dolaylı olarak öğrenerek inançlar, tutumlar ve davranışlar edindiğini iddia eder. Tek yönlü olan diğer teorilerin aksine, sosyal bilişsel teori insan davranışını anlamak için iki yönlü bir bakış açısı benimser. Örneğin, bir çocuk etrafındaki insanları ve gerçekleşen etkileşimlerin doğasını gözlemleyerek dünya hakkında belirli bir görüşe sahip olur.

İnsanlar, ulaşmak istedikleri sonuçları elde etme gücüne sahiptir. Bu teori, bu nedenle, insanların hem kişisel yetkinliğe sahip bireyler hem de dış etkilere maruz kalan varlıklar olduğunu iddia etmeye çalışır.

Bu teori, kişisel etkenler, davranışsal etkenler ve çevresel etkenlerin sürekli olarak birbirleriyle etkileşimde bulunduğu üçlü karşılıklı nedenselliği benimser. Kişisel etkenler, bir davranış hakkında sahip olunan bilgi, beklenti ve tutumları içerir.

Davranışsal etkenler, beceriler, öz-yeterlilik ve uygulamayı ifade ederken çevresel etkenler, toplumsal normlar, erişim ve başkaları üzerindeki etkiyi içerir.

Bandura’ya göre insanların dört temel yeteneğini vardır:

1. Simgesel Yetenek: Bu, insanların yalnızca doğrudan deneyimlerden değil, aynı zamanda etraflarındaki insanların deneyimlerinden de öğrenebileceğini ifade eder. Örneğin, iş yaparken nelere dikkat edilmesi ve nelerden kaçınılması gerektiğini deneyimli bir kişiden öğrenmek, tamamen şansa dayalı bir adım atmak yerine tercih edilebilir. 

2. Öz Düzenleyici Yetenek: Bu yön, insanların yetenekli ve kendini düzenleyebilen bireyler olarak kabul edildiğini öne sürer. Sadece bilgili değil, aynı zamanda eylem odaklı bireylerdir.

3. Öz Tepkisel Yetenek: Sosyal Bilişsel Teori, insanların kendilerine bakma, metakognitif (üstbiliş, en kısa tanımıyla, kişinin kendi düşünme süreçlerinin farkında olması ve bu süreçleri kontrol edebilmesi anlamına gelir) olarak kendilerini yansıtma ve öz değerlendirme yeteneği ile donatıldıklarını varsayar.

4. Dolaylı Yetenek: İnsanların çevrelerini gözlemleme ve öğrenme eğilimi, dolaylı yetenek olarak adlandırılır. Bu yetenek olmadan, insan evrimi büyük bir mücadeleye dönüşebilirdi.

Klasik Bobo Bebek (hacıyatmaz) Deneyi

Albert Bandura, gözlemler yoluyla öğrenmenin nasıl gerçekleştiğini açıklamak için klasik bir deney gerçekleştirmiştir. Bu deneyde bir grup çocuğu üç gruba ayırmıştır; iki deney grubu ve bir kontrol grubu.

Bir deney grubundaki katılımcılara, bir kişinin bir Bobo bebeği agresif bir şekilde yumrukladığı bir video gösterilmiştir. Diğer deney grubuna, bir kişinin Bobo bebeği nazik ve kibar bir şekilde oynadığı bir video izletilmiştir. Kontrol grubuna ise herhangi bir video gösterilmemiştir.

Daha sonra katılımcılar Bobo bebeği olan bir odaya gönderilmiş ve araştırmacılar onları tek taraflı bir aynadan gözlemlemiştir. Araştırmacıların tahmin ettiği gibi, agresif videoyu izleyen katılımcılar, agresif olmayan videoyu izleyen gruba ve kontrol grubuna kıyasla bebekle daha agresif bir şekilde oynamıştır.

Bu deney sonucunda Bandura, davranışların, davranışlara ilham veren sosyal modeller tarafından da etkilenebileceği sonucuna varmıştır.

Bandura deneyinden hareketle diyebiliriz ki medya ve özellikle dijital medya hem bizim hem de çocuklarımızın davranışlarının şekillenmesinde önemli etkiye sahiptir. Çocuklar TV dizilerinde gördüğü şiddet sahnelerinden etkilenir ve bunu okulda diğer akranlarına uygulamaya kalkabilir. Akran zorbalığı durumu ortaya çıkar. Sosyal medyada fenomenlere öykünen gençler, çeşitli zayıflama yöntemlerini veya makyaj uygulamaları gerçekleştirmek için sağlıksız yöntemlere başvurabilirler. Ailelerin bu konuda bilinçli olmaları günümüz şartlarında çök önemli hale gelmiştir.