Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Statüko

Günümüzde herkesin yapay zeka konuştuğunu görüyoruz. Özellikle, Nvidia, Microsoft, Google, Apple ve Tesla gibi Amerika’nın büyük teknoloji şirketlerinin bu konuda çok önemli gelişmeler kaydettiğini izliyoruz. Fakat şu konuyu hiçbir zaman gözden kaçırmamak gerektiğini düşünüyorum. O da yapay zekayı geliştirebilmek için sürekli ve çok büyük miktarlarda gerçek veriye ihtiyaç duyulduğudur. Geliştirilen yapay zeka sistemlerinin daha iyi hale getirilmesi için veri bir numaralı hammaddedir. Bu konuda Hindistan daha fazla nüfusa sahip olsa da toplumun teknolojik adaptasyonu açısından Çin’den daha geridedir. Çin, büyük nüfusuyla ve teknolojiye adapte olmuş toplumuyla en avantajlı durumda görünüyor. Tabii onun bu duruma gelmesi bir tesadüf veya mucize değil. Tarihsel bir arka planı var. Size bundan bahsetmek istiyorum.

Manuel Castells, Ağ Toplumunun Yükselişi adlı kitabında Çin devletinin tarihsel süreçte teknoloji ile ilişkisini anlatırken Joel Monkry’nin, 1400’lü yıllarda, daha Avrupa’daki endüstri devrimine üçyüz yıl varken, Çin’in dünyanın teknolojik olarak en gelişmiş ülkesi olduğunu söylediğini aktarır. Kilit icatlar Çin’de yüzyıllar hatta bin beş yüz önce yapılmıştı. M.Ö. 200 yılında Çin’de demirin tavlanmasına imkan tanıyan maden eritme ocaklarının kurulması, Avrupanın mekanik saatlerinden daha hassas çalışan su saatinin geliştirilmesi, 6. yüzyılda demir sabanın icat edilmesi ve iki yüzyıl sonra da sulu tarlada pirinç ekimine adapte edilmesi, 13. yüzyılda Avrupa ile aynı zamanda tekstil alanında ip eğirme çarkının icat edilmesi ve 8. yüzyılda su enerjisini kullanarak güç üretilmesi gibi gelişmeler yaşandı. Özellikle denizcilikte, okyanus yolculuklarına Avrupalılardan önce başlamışlardı. M.S. 960 yılında pusulayı kullanıyorlardı ve 14. yüzyılın sonuna gelindiğinde gemileri uzun deniz yolculukları yapabilen dünyanın en gelişmişleriydi. Barutu icat etmişler, daha iyi patlayıcılar yapmak için kimya sanayii kurmuşlar,  Avrupa’dan yüzyıllar önce arbalet ve mancınık kullanmaya başlamışlardı. Tıp alanında akupunktur yöntemini geliştirmişlerdi. İlk bilgi işlem devrimi olarak tanımlanabilecek kağıt ve matbaa da Çin icadı idi. Kağıt batıdan bin yıl önce kullanılıyordu. Matbaa da yaklaşık 7. Yüzyılda başlamıştı. Avrupa’da ise Gutenberg 15. Yüzyılın sonunda matbaayı kullanmaya başlamıştı. Bütün bunlara rağmen Çin Avrupa gibi sanayileşemedi. Hatta 1842’deki Afyon Savaşları ile Britanya’nın sömürgeci dayatmalarına maruz kaldı ve tekrar bağımsızlığını alması bir yüzyıl sürdü.

Peki, neden teknolojik olarak bu kadar başarılı bir ülke sömürge durumuna düşmüştü? 1300’lerin Çin’iyle 1800’leri Çin’i arasında nasıl böyle bir fark oluşmuştu ve teknolojik olarak yerinde sayar hale gelmişti?

Bununla ilgili pek çok varsayım olmakla birlikte bazı açıklamalar çok çarpıcı ve ibretliktir. Monkry, bu geriliğin yaşanmasında Çin devletinin önemli bir payı olduğunu düşünür ve şöyle bir açıklama getirir: “1400’lerden sonra Çin devleti, Ming ve Qing hanedanları yönetiminde teknolojik yeniliklere ilgisini yitirmişti. Elit kesimler, sanat, beşeri bilimler ve “emperyal bürokrasi” aracılığı ile kendi konumlarını güçlendirmeye (statüko) odaklanmıştı.

Devletin rolü ve politikalarının odak noktası değişmiş, Han hanedanlığı döneminden itibaren tarihin en büyük hidrolik mühendisliğini yaparak tarımsal genişleme sistemini kuran devlet, sonradan teknolojik gelişmelerden uzaklaşmış, hatta coğrafi keşifleri yasaklamış, 1430’lara gelindiğinde ise büyük tonajlı gemilerin inşaasını yasaklamıştır. Bu değişim, sadece farklı hanedanlıkların egemenliği nedeniyle değil, aynı zamanda bürokratik sınıfın uzun süreli hakimiyeti nedeniyle gerçekleşmiştir.

Mokyr'e göre, yöneticiler teknolojik değişimin toplumsal istikrar (diğer bir deyişle statüko) üzerindeki yıkıcı potansiyelinden korkmuşlardır. Çin'de teknolojinin yayılmasına karşı çıkan güçler, özellikle kentli loncalar ve statükodan memnun olan bürokratlar, toplumsal çatışmaların patlak vermesinden endişe duymuşlardır. 8. yüzyılda Mançu hanedanlığından K'ang Chi ve Ch'ien Lung bile yeni kalkınma hamlelerinden ziyade düzenin sağlanmasına odaklanmıştır. Teknolojik modernleşme yönünde dış teşvikler yok denecek kadar azalmış ve yabancılarla temaslar tehdit edici olarak görülmüştür.

Bütün bunlar, devletin Çin'deki teknolojik gerilemede kritik bir faktör olduğunu ileri sürmektedir. Bir dönem, “dünyanın en gelişmiş teknolojilerine sahip en güçlü ülkesiyiz. Bunu sürdürmek, ilerlemeye devam etmek yerine bu durumu muhafaza edelim” diye düşünen Çin devleti ilerleyen Avrupa ve Japonya karşısında geriler pozisyona düşmştür. Yani bir anlamda gelişmiş durumunu muhafaza edeyim, statükoyu koruyayım derken gerilemiştir. 

Bu ibret verici örnekten de anlıyoruz ki ilerleme, gelişme, yenilik yapma asla durmamalıdır. Muhafaza edeyim derken geri kalmak kaçınılmaz olmaktadır. 

Türkçe’de sık kullanılan “icat çıkarma” sözü bu hatalı yaklaşımı ifade eden çok bariz bir örnektir.