Aleviler yoğun bir saldırı altında. Bu saldırı, ülkedeki siyasal kutuplaşmanın, Suriye'deki belirsizliğin, dünya genelindeki ırkçılığın ve şovenizmin artmasıyla tırmandı.
Bir yandan da Alevi açılımının ayak sesleri geliyor yıllardır.
İster oy için ister milli güvenlik için ister meşruiyet için olsun Alevilere zeytin dalı uzatılması kötü değil.
Ne var ki, siyasal kutuplaşma ve Alevilere yönelik saldırılar Alevi veya Aleviliğe duyarlı insanlarımızı bunaltıyor. Öfkeleniyorlar, sıkışıyorlar. Bu sıkışmışlık insanlar tahammülsüzleştiriyor.
Tam da böyle bir zamanda Suriye'de Aleviler katlediliyor.
Tam da böyle bir zamanda Amal Zaamta adlı bir gazetecinin ''Aleviler tüm dünyada katledilmelidir'' dediği iddia ediliyor.
Tam da böyle bir zamanda Aleviler dillerine göre ayrıştırılmaya çalışılıyor. Böylelikle hem Alevi düşmanlığı yaşayacak hem de açılım yapılabilecek bir Alevi kesim ''kötü'' Alevilerden ayrıştırılacak.
Babagânlarla, Hacı Bektaş Ocağına yakın olduğunu ve böylelikle diğer Alevilerden ayrıştığını düşünen bir kesim Alevi kazanılacak; diğerleri dışlanacak. Plan böyle görünüyor.
Aleviliği salt bir inanç diye tanımlayıp Aleviliği ocak sisteminden ve toplumsal tabanından ayrıştırmaya çalışıyor birileri. Öte yandan, çeşitli grupların Aleviliği belirli bir millete indirgeme çabaları da bu ayrıştırmaya yarıyor. Geçmişte Baha Sait Bey, İrene Melikoff gibi aydınlar Aleviliği İslamiyet öncesi Türk inançlarına bağlayıp Aleviliği Türk kimliğine hapsetmeye çalışmışlardı. Bir başka yanda, Alisiz Alevilik tezleriyle Aleviler Ortadoğu'ya, özel olarak da Zerdüştliğe bağlanmaya çalışıldı. Erdoğan Çınar ve dostları ise Aleviliği Anadolu'nun Luvi halkına bağlayıp Aleviliğe dair tam anlamıyla ''ezber bozucu'', fantastik bir tarihsel anlatı kurmaya çalıştılar.
Bütün bu toz duman içinde, Aleviler kendi yollarını bulmaya çalışıyor. Bu sırada değişiyorlar. Kimisi camide namaz kılmaya başlıyor. Kimisi İslamiyet'ten uzaklaşıp Aleviliği bir yaşam felsefesi ve bu felsefenin taşıyıcısı bir etnik grup olarak yorumluyor.
Bunca sancılı sürecin içinde, Aleviliği savunmak isterken herkes katılaşıyor. Bu katılaşma Alevileri kırılganlaştırıyor. Bunun en tipik örneğini sanatçı Erdal Erzincan'ın iyi niyetli ama eksik yorumuna verilen tepkilerde gördük. Ne demişti? Yakından bakalım:
''Alevilik, 72 milleti içine alan kadim bir gelenektir. “Kürt Alevi” ya da “Türk Alevi” diye bir tabir yoktur; Kürtçe konuşan Alevi, Türkçe konuşan Alevi veya Zazaca konuşan Alevi vardır. Aleviliğin lisanı hal dilidir, ibadet dili ise Türkçedir. Gelenek bize bunu böyle aktarıyor.''
https://x.com/erdalerzincan/status/1970972938221519011
Esasında tam da bu saldırılara yanıt vermek isteyen ve Aleviliği savunan bir yorum bu. ''Türk Alevi'' – ''Kürt Alevi'' ayrımına karşı çıkıyor. Alevilik içinde farklı milletlerin olabileceğini söylüyor. Böylece Alevileri bölmek isteyen veya Aleviliği içindeki topluluklardan birinin kökenine indirgemek isteyen sığ yaklaşımlara karşı çıkıyor. Aleviliğin tasavvufi karakterini yakalayarak ''Aleviliğin lisanı hal dilidir'' diyor. Tek hatasıysa, ''gelenek bize bunu böyle aktarıyor'' diyerek ve deneyimlerine dayanarak ''ibadet dili ise Türkçedir'' demesi. Bu gerçekten de hatalı.
Gelgelelim, Aleviliğe dair bilgilerimizin derinleşmesi çok yeni. Aleviliğin yazılı kaynaklarına Ayfer Karakaya-Stump sayesinde daha yakın zamanda ulaşıldı. Aleviliğin ocak sistemine dair kapsamlı yazılar veya Aleviliğin kökenlerine dair özellikle Rıza Yıldırım gibi çığır açıcı akademisyenlerin yazıları birkaç on yılın eseri. Akademik yönü güçlü olmayan veya Aleviliğe dair literatürde doğrudan sansür, çarpıtma ve yalan kurbanı olan inanç grupları dışında kalan insanların, Alevilikte ibadet dili konusunda yeterince bilgisi olmaması anlaşılır bir durum.
Aleviliğe ve Alevilere yönelik saldırıya yanıt vermek amacıyla yazdığı ve esasen meselenin özünü yakalayan yorumuna karşın tek bir hatası yüzünden Erdal Erzincan adeta mesaj bombardımına tutuldu. Sıkışmışlığımızı, hıncımızı biraz da Erdal Erzincan'dan çıkardık. Belki de kendisinden beklenti çok büyüktü.
Alevileri katledenlere, Aleviliği bölenlere, Alevilere katliam çağrısı yapanlara harcayacağımız enerjiyi, kötü niyetli olmayan bir hata/eksik barındıran bir mesaj yazan Can'ımıza harcadık. Bu Can'ımızın ne ırkçılığı kaldı ne şovenliği. El insaf!
Erdal Erzincan'ın mesajı eleştirilebilir, eleştirilmelidir de. Bu sayede, Alevi topluluklarının çeşitliliğini, farklı ibadet dillerini, Alevi inancının kapsamını anlatma fırsatı bulabiliriz.
Maalesef bu sürecin günah keçisi Erdal Erzincan oldu. Umarım incinmeden üretimine aynı hızla devam eder.
Bu vesileyle, incitici bir dille de olsa Aleviliğe dair bilgimizi genişleten tüm yorumculara ve biliminsanlara teşekkür etmeliyiz. Yüzyıllardır üstüne toprak atılmaya çalışılan bir topluluk ve inanç, onlar sayesinde kendisini keşfediyor. İyi ki varlar.
Çok Okunanlar

Güllü'nün hayatını kaybetmeden önceki röportajı gündem oldu

Konser soruşturması ile ilgili neler konuşuluyor?

Çocuğun parmağı koptu, öğretmen derse devam etti

İktidar ortaklarında ABD çatlağı

Melih Gökçek hala belediyeye ait lojmanlardan ayrılmadı

CHP'den ihraç edilen Barış Yarkadaş'tan ilk açıklama

CHP'de yeni mitingin adresi belli oldu

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral'dan İmamoğlu görüntülerine tepki

Donald Trump ile dost olmak....

Gürsel Tekin'den hakkındaki ihraç kararı sonrası tepki dolu satırlar