Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

İntihal ve Ahlak: Zeki Çağlar Namlı ve Mine Kırıkkanat

İntihal meselesi artık kabak tadı verdi; hele de bu dijital çağda... İntihalin saptanması, şikâyeti, intihal iddialarının disiplin soruşturmalarına konu olması, doktora tez savunmaları, doçentlik başvuruları... Alelade ödevler bile artık intihal denetleme programlarına malzeme oluyor. Görünüşte intihali umursuyor gibiyiz.

Konu mahkemelere taşındı. Aslında intihal, saptanması güç bir konu değil. Yazının veya fikrin yayımlandığı tarihe bakacak, intihale konu olan ikinci eserle birinci eseri karşılaştıracaksınız. Asgari muhakeme gücüne sahip bir insan, şayet konunun okuryazarıysa, intihali rahatlıkla saptayabilir.

Mine Kırıkkanat'ın Bit Palas adlı romanı 1990 yılında, Elif Şafak'ın Sinek Sarayı adlı romanı ise 2002 yılında yayımlandı. Zamanda yolculuk mümkün değilse, Kırıkkanat'ın Şafak'ın kitabından "araklaması" mümkün değil; ancak tersi mümkün. Mine Kırıkkanat, Elif Şafak'ın intihal yaptığını iddia ederek maddi-manevi tazminat davası açtı. Bunun üzerine "duayen" yazarlar, Elif Şafak'ı destekleyen imzalı bildiri yayımladı. Kalabalığa ve gargaraya dayanarak intihalin üstünü örtmeye çalıştılar. Argüman belli: "Biz ünlü, tanınmış ve saygın yazarlar desteklersek mesele hallolur." Bu mantığa göre Mine Kırıkkanat'ın arkasında kitle desteği olmayacak; yalnızca "sistem karşıtı bir avuç ulusalcının" iddialarını, kalabalık bir yazar-yayıncı bildirisiyle bastıracaklardı. Neyse ki hâlâ nadir de olsa adil hâkimler var. İntihal iddiaları tartışmasız bir şekilde doğrulandı ve mahkeme kararını verdi. İşin sonunda, Mine Kırıkkanat'ın objektif olarak haklı olduğu tescillendi.

Haksız olan yazarları analım: Afşin Kum, Ahmet Karadağ, Alper Canıgüz, Altay Öktem, Anıl Mert Özsoy, Arzu Erkan, Aslı Ilgın Kopuz, Aslı Solakoğlu, Asuman Susam, Ayfer Tunç, Ayşe Sarısayın, Ayşegül Devecioğlu, Ayşen Şahin, Baran Güzel, Barış Müstecaplıoğlu, Barış Pirhasan, Başar Başaran, Başar Başarır, Bedia Ceylan Güzelce, Buket Aybatlı, Cem Kalender, Çayan Okuduci, Çiler İlhan, Defne Suman, Deniz Durukan, Deniz Yüce Başarır, Doğu Yücel, Elif Sofya, Emek Erez, Ercan Y. Yılmaz, Esra Yalazan, Ezgi Altıner, Fadime Uslu, Fergun Özelli, Feride Çiçekoğlu, Fethiye Çetin, Figen Alkaç, Figen Şakacı, Fuat Sevimay, Gamze Arslan, Gaye Boralıoğlu, Gonca Özmen, Gönül Kıvılcım, Gülçin Wilhelm, Gündüz Vassaf, Gürsel Korat, Hakan Akdoğan, Hakan Bıçakçı, Hakan R. Temiz, Hakan Toker, Herkül Millas, Hikmet Hükümenoğlu, Hüsnü Arkan, İbrahim Halil Çelik, İlay Bilgili, İlhami Algör, İrem Uzunhasanoğlu, İsmail Güzelsoy, Jaklin Çelik, Karin Karakaşlı, Kemal Varol, Kerem Eksen, Latife Tekin, Mahir Ünsal Eriş, Mehmet Bilal Dede, Mehmet Özkan Şüküran, Melike Koçak, Menekşe Toprak, Mesut Varlık, Mevsim Yenice, Mihrap Aydın, Mine Kazmaoğlu, Mine Soysal, Muharrem Erbey, Murat Gülsoy, Murat Özyaşar, Murat Uyurkulak, Murat Yalçın, Murathan Mungan, Müren Beykan, Nermin Yıldırım, Neslihan Önderoğlu, Neşe Yaşın, Nilay Özer, Nuray Önoğlu, Nurhan Suerdem, Onur Bütün, Orhan Murat Bahtiyar, Orhan Pamuk, Oya Baydar, Oylum Yılmaz, Özlem Akıncı, Özgür Soylu, Pınar Eğilmez, Polat Özlüoğlu, Selçuk Çelik, Sema Kaygusuz, Semrin Şahin, Seray Şahiner, Serkan Türk, Sevengül Sönmez, Sevim Erdoğan, Sevin Okyay, Sezer Ateş Ayvaz, Sibel Oral, Sinem Sal, Şebnem İşigüzel, Şükran Yücel, Taçlı Yazıcıoğlu, Tahir M. Ceylan, Tuba Çandar, Turgay Fişekçi, Tülin Özgündoğdu Sağlam, Türkan Elçi, Ümit Aykut Aktaş, Ümit Erdem, Ümit Kıvanç, Yasemin Yazıcı, Vahit Uysal, Yavuz Ekinci, Yekta Kopan, Yiğit Bener ve Zülfü Livaneli.

Bu kişiler "edebiyatın temel değerlerine sadık kalalım" diyerek metni imzalamışlar. Neymiş bu temel değerler? "Edebiyatla ilgili tartışmaların, edebiyat dışı ölçütlerle karara bağlanmasını doğru bulmuyoruz," diye buyurmuşlar. İntihalin varlığı veya yokluğu edebi ölçütle mi belirlenir? Güzel ve edebi yazılmış intihallere "Oh, ne estetik bir hırsızlıkmış!" deyip alkış mı tutacağız?

'"Hukuki sürecin devam eden aşamalarında, ihtilaf konusunun edebiyatçılardan oluşan bir bilirkişi heyeti tarafından ele alınmasını ve karar aşamasında bu heyetin edebi ölçütlerle yapacağı değerlendirmenin temel alınmasını talep ediyoruz," demişler. Bu metnin ardındaki fikir şu: Köşe başlarını tutmuş yayıncılar ve yazarlar, mahkemeye bilirkişi heyeti için isim önerecek; kendi zihniyetlerine uygun bir heyet oluşturup istedikleri hükmün verilmesini sağlayacaklardı. Neyse ki bu planları tutmadı; ilginç bir şekilde hak galip geldi.

Kalabalıkları hukuka ve hakka karşı kullanmak, sık başvurulan bir taktik. İntihal vakaları hiç bitmez ancak benim özel nedenlerle ilgilendiğim bir vaka daha var: Küçük yaşlardan beri ilgilendiğim bağlama çalımıyla ilgili bir konu.

Bağlama çalım teknikleri, özellikle de "şelpe" tekniğiyle ilgili kitap ve videoların az olduğu dönemlerde bu teknikleri öğrenmek çok zordu. TRT'ye çıkan sanatçıların videolarını yakalamaya, kaydetmeye ve kameramanın insafına sığınarak birkaç parmak hareketi görmeye çalışırdık.

Böyle bir dönemde, 2000'li yılların başında elime Zeki Çağlar Namlı'nın bir videosu geçmişti. Zeki Çağlar Namlı, patentli ürünlerinin yanı sıra bağlama çalım tekniğine özgün katkılarda bulunmuş bir müzisyendir.

Bağlama çalanlar bilir; Batılı çalgılarla birlikte çalınması gerektiğinde enstrümanları akort etmek insanı çıldırtırdı. Çünkü bağlamacıların kendi bağlamalarına veya seslerine göre yaptıkları akortta "la" dedikleri karar ses, nadiren gerçek bir "la" frekansıydı. Virtüözün enstrümanına (ve frekanslara) hâkim olması gerekse de bizimkiler bu zorunluluğu duyumsamıyordu.

Zeki Çağlar Namlı sayesinde gerçek frekans isimlerine uygun akort edilmiş bir bağlamada aynı ezgiyi 12 farklı tonda çalabilmeyi öğrendim. Batılı enstrümanlara eşlik etmem kolaylaştı. Namlı'nın metodunu takip eden hemen herkesin edinebileceği bu beceri beni heyecanlandırmıştı.

Gelgelelim, kendisinin özgün katkıları bununla sınırlı değil. Tamamına sırma teller takılmış bir bağlamada, Namlı'nın geliştirdiği şelpe tekniğini uyguladığınızda hemen hemen tüm caz eserlerine eşlik edebiliyorsunuz. Dahası, geleneksel ezgileri alışıldık birkaç hareketin ötesinde icra etme imkânınız doğuyor. Sırf el alışkanlığıyla "birinci karar ses" pozisyonunda deyişleri icra etmeye çalışan bir müzisyenin bağlamayı eksik kullandığı kuşku götürmez. Oysa şimdi şelpe tekniğini armoni bilgisiyle birleştirme ve bu bilgiyi bağlama üzerinde özümseme imkânı var.

Zeki Çağlar Namlı'nın özgünlüğünün üstüne konan birtakım icracılar ve hocalar bir süredir şu instagram hesapları üzerinden ifşa ediliyor:

https://www.instagram.com/gerceksanatcilarikorumabirligi/ https://www.instagram.com/zekicaglarnamli/

Bunca ifşaya karşın, YÖK'e bağlı kurumlarda istihdam edilen, Namlı'nın metot, usul ve partisyonlarından beslenen ancak bu özgün çalışmalara atıf yapmayan kişilerle ya ortak iş yapılıyor ya da bu kişiler kayırılıyor. Daha da kötüsü, bu kişilerden bazıları bizzat "akademisyen" sıfatını haiz olup intihalin dik alasını yapıyorlar.

 Zeki Çağlar Namlı bıkmadan usanmadan davasını anlatmaya çalışıyor. Karşılarındaki argüman mı ne? "Halkımızın takdirine kalmış," deyip geçiyorlar. Kalabalıkların teveccühüne güvenip akademik ahlaka sığmayan tutumlarının üstünü örtmeye çalışıyorlar. Hak, hukuk ve ahlak denince mangalda kül bırakmayanlar, Namlı'nın bu haklı davasına karşı kayıtsız. YÖK, ÜAK ve ilgili kurumların bu duruma sessiz kalmaması gerekir. Madem kalabalıklara güveniyorlar, o halde halka da iş düşüyor: İntihale ve intihalciye kayıtsız kalmayın. Hata yapan sevdiğiniz sanatçıları eleştirmekten korkmayın. Çünkü intihal karşısında sessiz kalmak, özgün yaratıcıların hevesini kırar ve sizi bu sömürüye ortak eder.