Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,2409
Dolar
Arrow
38,0208
İngiliz Sterlini
Arrow
50,4703
Altın
Arrow
4068,0000
BIST
Arrow
9.317

Atatürk’ün Millî Ekonomi düşüncesinden bugüne not

Bizi bugünkü ekonomik sefalete mahkûm eden, kaldırdığımız kapitülasyonların fecaatini hatırlamadan geçemem. Bildiğiniz gibi, ülkemiz ekonomik örgütlenme ve çevre bakımından güçlü bir durumda bulunmuyordu. Bireysel ekonomi değerleri de serbest rekabete dayanabilecek düzeye ulaşmamıştı.

Tanzimat’ın açtığı serbest ticaret devri, Avrupa rekabetine karşı kendisini savunamayan ekonomimizi bir de ekonomik kapitülasyon zinciriyle bağladı. Örgütlenme ve bireysel değerler açısından bizden çok daha güçlü olanlar, ülkemizde fazladan ayrıcalıklı bir konumdaydılar. Kazanç vergisi vermiyorlardı. Gümrüklerimizi ellerinde tutuyorlardı. İstedikleri zaman, istedikleri eşyayı istedikleri koşullar altında ülkemize sokabiliyorlardı. Böylece ekonomimizin bütün dallarına egemen olmuşlardı.

Efendiler, bize karşı yapılan rekabet gerçekten çok haksız, gerçekten çok ezici idi. Rakiplerimiz bu yolla gelişmeye son derece elverişli sanayimizi mahvettiler. Tarımımıza da büyük zarar verdiler. Gelişmemizin, ekonomimizin ve maliyemizin olgunlaşmasının önüne geçtiler.

Ekonomi demek, her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insanlığın varlığı için ne gerekliyse tümü demektir.

Bence "halk devri", "ekonomi devri" kavramı ile ifade olunur. Öyle bir ekonomi devri ki, ondan memleketimiz bayındır olsun, ulusumuz gönençli ve zengin olsun. Bu noktada size bir felsefeyi hatırlatmak isterim: “Olanla yetinme, bitmeyen bir hazinedir.” Yetinmeyi bitmeyen hazine sanmak, fakirliği erdem bilmek felsefesine ekonomi devri artık son versin.

Efendiler, bu felsefeyi mutlaka yanlış yorumlamak yüzünden bu ulusa, bu ülkeye çok büyük fenalıklar edilmiştir. Biliriz ki Tanrı, dünya üzerinde yarattığı bunca nimeti, bu güzellikleri insanlar yararlansın, varlık içinde yaşasın diye yaratmıştır. Ve en çok yararlanmayı sağlamak üzere de, bütün evrenden esirgediği zekâyı ve aklı insanlara vermiştir.

Eğer yurt denen şey, kupkuru dağlardan, taşlardan, bataklık alanlardan, çıplak ovalardan ibaret olsaydı, onun zindandan hiçbir farkı kalmazdı. Gerçekten de bu dediğimiz felsefenin sahipleri, bu değerli yurdumuzu zindan ve cehennem hâline getirmekten başka bir şey yapmamışlardır. Oysa bu yurt, evlat ve torunlarımız için cennet yapılmaya layık bir yurttur. İşte bu ülkeyi bayındır ve cennet hâline getirecek olan; ekonomik etkiler ve çalışmalardır.

O hâlde öyle bir ekonomi devri gerekiyor ki artık ulusumuz, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrensin ve o nedenlere başvursun. Hepimizin dileği şudur: Bu ülkenin bireyleri, ellerinde örnekleriyle tarımın, sanatın, işin ve yaşamın birer temsilcisi olsun. Bu ülke artık fakir ve bu ulus horlanmış değil; ülkemize “zengin ülkesi”, “zenginler ülkesi” denilsin. Bu yeni Türkiye’nin adına da “çalışkanlar diyarı” densin.

İşte ulus böyle bir devir içinde bulunuyor ve böyle bir devri yüceltecektir. Ve böyle bir devrin tarihini yazacaktır. Böyle bir devrin ve tarihin en büyük makamı, en büyük onuru halkın çalışkan evlatlarına ait olacaktır.

Yeni Türkiye Devleti, bir ekonomi devleti olacaktır.