Siyası iktidar; Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası ekonomik istikrarda samimi olsalar tasarrufa önce kendilerinden ve sermayeden başlarlardı. Ne kamu harcamalarından vazgeçiyorlar, ne de israftan. 2024 bütçesinden vazgeçtikleri vergi harcaması tutarı 2.2 trilyon TL. Önce bu vazgeçtiğiniz vergileri alın yoksula, emekliye ve çalışanlara verin. Bu kadar seçim yenilgisine rağmen halktan özveri istenmez. Bir canları kaldı onu istiyorsanız, artık iktidarda kalamazsınız.
Eğer Temmuz’da emekli ve ücretlilere bir artış sağlamazsanız, Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı’nın bu tavrı, iktidarla anlaşıp bir hülle yaptıklarını ortaya çıkarır. Beş yıl beş Merkez Bankası Başkanı değiştirmiş bir ülkede iktidarın ekonomik olarak başarılı olması mümkün değildir. Şu ana kadar iktidar istediği zaman Maliye Bakanı’nı da, Merkez Bankası Başkanı’nı da hemen görevden alıyordu. Yoksa roller mi değişti? Bir başka şekilde iktidar zayıflayınca bürokrasi iktidara kafa tutar hale mi geldi? Bu başkaldırının doğruluğunu ilerleyen günlerde göreceğiz. Ancak tek başına para politikası yürümez, iktisat ve maliye politikaları ile de desteklenmek zorundadır.
Merkez Bankası yönetimi ve Hazine ve Maliye Bakanının öngördüğü bazı tehlikelere değinelim:
Arkada bir seçim yenilgisi var. Bunun bağlandığı nokta mali disiplin politikaları olarak görülüyor. Yani sıkı maliye ve sıkı para politikası. Bu durum ise orta vadeli program ve 12. Kalkınma planında belirtilmektedir. Merkez Bankası yönetimi ve Hazine ve Maliye Bakanı temel sorunun, Kamu harcamalarındaki artış ve bütçe açığı olduğunu bu durumun ise fiyat istikrarını bozduğunu belirtiyor. Bu yüzden mali disiplin politikalarıyla fiyat istikrarının sağlanacağı kanaatindeler. Fakat bürokrasi; İktidarın politikalarında seçim yenilgisinden sonra bu sıkı para ve sıkı maliye politikalarını gevşeteceği endişesini taşıyor. Kamu harcamalarının tekrar artırılacağı şimdiye kadar alınan yolun bozulacağı gibi endişeleri var. İktidar sıkı para ve maliye politikasından vazgeçer ya da gevşetirse: Tekrar kamu açığının artacağı, enflasyonun giderek yapısallaşacağı endişesiyle hükümeti uyarıyor.
Yarın bir gün ekonomi daha olumsuz bir yapıya gittiğinde bürokrasi sorumluluk almak yerine bu sorumluluğu iktidara yüklemek istiyor. "Bir yol aldım sen aldığım yolu seçim kaybı olarak görüyorsun. Bunu bozucu politikalarda bulunabilirsin. Bunu yaparsan çok daha kötü ekonomiye doğru gideriz. Haberin olsun uyarıyorum seni yapma" diyor.
Bunu nereden anlıyorum? Temmuz gelmeden iktidarın bir asgari ücret ayarlama düşüncesi var sanıyorum. Bu durum doğal olarak memur ve emeklilere de yansıyacak. Böylece bütçe açığı giderek artacak. Bunun sonucunda şimdiye kadar alınan yol boşa gitmiş olacak. Ücret-Fiyat sarmalı enflasyonu belirleyecektir. Ücret artınca fiyat artacaktır. Bu durum da enflasyon sarmalına neden olur. Bunu yaparsan ekonominin altında kalırız diyerek, zimni olarak biz bu işi bırakacağız diyorlar. Merkez Bankası ve Maliye Bakanı’nın düşük ücret-düşük fiyat beklentisinin adı aslında ücret ve fiyat kontrolüdür. Bu politikanın adı IMF’siz İMF politikasıdır. Bu politikanın adı halktan emekliden yoksuldan alıp zengin servet transferidir.
Bu politika aslında eski Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin bahsettiği heterodoks politikasıdır. Bakan Nebati bununla aslında şunu kasteder: irrasyonel ekonomi yönetimimizin sebebi piyasa aktörleriyle uyumsuzluğumuz, kendi başımıza hareket etme eğilimimiz, deneyimsizliğimiz, bilgi eksikliğimiz, yetersiz donanımımız, bilgisizliğimiz, ve plansızlığımız değildir. Aksine, yeni ekonomi kuramına olan inancımızdır. Fakat halk artık bu şuursuz açıklamalara inanmamaktadır.
Merkez Bankası ve Maliye Bakanı’nın önerdiği politika uygulanırsa bir müddet sonra ücretler düşük fiyatlar yüksek kalacaktır. Bunun sonucunda durgunluk olacak. Böylece ülkemiz stagflasyona girecektir.
Peki ne yapmalı?
• Adil bir vergi sistemi getirilmelidir.
• Kayıt dışı ekonomi ve vergi cennetlerine kaçan paralar engellenmelidir.
• İsraf ve yolsuzluk önlenmelidir.
• Adil bir harcama sistemi kurulmalıdır.
• Kamu yatırımları yıllara yayılmalıdır.
• Katma değeri yüksek üretime geçilmelidir.
• Bunlar için derhal parlamenter sisteme geçilmeli ve kurumlar güçlendirilmelidir.
• Planlı ekonomiye dönülmelidir.
• Üniversiteler, Devlet Planlama Teşkilatı gibi kurumlar, sendikalar, sivil toplum kuruluşlarının içinde bulunduğu bir ekonomi politikası belirlenmelidir.
SONUÇ
Bu sistem tıkanmıştır ve komaya girmiştir. İktidar, "hatalarımızı gözden geçireceğiz” şeklinde açıklamalarda bulunuyor. Ancak hatanın temelleri zaten başlangıçtan itibaren mevcuttu. Seçim hatalarından ziyade, Türkiye ekonomisi 2013-2014 döneminden itibaren istikrarını kaybetmiş durumdadır. Enflasyonu düşürme çabaları olmasına rağmen, özellikle 2016'dan sonra belirlenen hedefler gerçekleştirilememiştir. Bu durum, sürekli olarak Merkez Bankası Başkanlarının değişmesine neden olmuştur.
İktidardaki bakanlar ise neredeyse hiçbir konuda net kararlar alamamaktadır. Bu, tek bir adam yönetimiyle başarılamayacak kadar büyük bir iş olarak öne çıkmaktadır. Derhal topluma güven verilmeli, demokratik hukuk devleti ve demokrasi işletilmelidir. İktidarın bu başkaldırıyı bahane ederek temmuzda ücretlilere ve emeklilere ücret artışı yapmama yoluna giderse bu durum kaçınılmaz bir şekilde erken seçim baskısını arttırır.
Çok Okunanlar
Ankara'da 17 erkek öğrenci, kız öğrenciyi okulda defalarca istismar etti!
Semih Çelik'in odasının fotoğrafları ortaya çıktı
Gelinim Mutfakta bugün kim birinci oldu? 3 Aralık Salı altını hangi gelin aldı?
Microsoft'un yazılım lisansları kırıldı, ömür boyu etkinleştirme
Cemaat yurdunda kalan genç yaşadıklarını anlattı
Yeşilçam'ın Sezercik'i Sezer İnanoğlu ile eşi Seyhan Eyiçalış boşandı
Bora Kaplan: “15 Temmuz’da herkes karısının eteğinin altına saklanırken…”
Bugün TV'de ne var? 3 Aralık 2024 Salı yayın akışı
Seul Büyükelçiliğinden Türk vatandaşlarına önemli uyarı
Asgari ücret ne kadar olacak? 2025 asgari ücret zammı ne zaman belli olacak?