Türkiye'de yaşanan yozlaşma sürecinin getirdiği bir arayış pek çok mekanizmayı harekete geçirmiştir. Son 25 yıl içinde gerçekleşen çok büyük boyutlardaki yolsuzluk ve rüşvet olayları Türk toplumunu olumsuz yönde etkileyerek, değer yargıları üzerinde de önemli değişikliklere yol açmıştır.
Toplumdaki gelir dağılımı aşırı ölçüde bozularak, geniş halk kitlelerinin refahının azalması pahasına bazı kişi ve gruplara büyük refah transferleri yapılmıştır. Diğer yandan süregelen enflasyonun olumsuz etkileri, yolsuzluk, vurgun, talan düzeninin yol açtığı olumsuz etkilerle birleşerek toplumda derin yaralar açmıştır.
Hızla değişen koşullara uymakta (uydurulmakta) geciken yasal düzenlemeler, mevzuat boşluklarına yol açmış ve suistimale uygun ortamları da hazırlamıştır. Adalet mekanizmasının hantallıktan kurtarılamaması da davaların görülmesinde gecikmelere neden olmuştur. Bu da yargı sistemine olan güvenin zedelenmesine yol açmıştır.
Ürettiğinden daha çok tüketen ülkemizde artık iş bulmak, işyeri açmak, hastane hizmetlerinden yararlanmak, imar vb. izinleri alabilmek çoğunlukla hemşerilik, iltimas ilişkileri ile yürütülür hâle gelmiştir. Öyle ki normal yapılması gereken işlerin yapılmaması ve kuralların herkese eşit olarak uygulanmaması nedeniyle insanlar hizmetleri büyük bir minnetle karşılar hâle gelmişlerdir.
Ülkemizde de son yıllarda siyasal yaşam, siyasal kültür ile siyasal yapı ve kurumlarda bir ahlak çöküntüsünün varlığından sıkça söz edilmektedir. Bu ahlak çöküntüsü maalesef toplumsal yaşamın diğer yapı ve kurumlarına, toplumsal kültüre de yansımaktadır. Daha açık bir ifadeyle siyasette yaşanan kirlilikler ve yozlaşmaların bir sonucu olarak ekonomide, medyada, bilim dünyasında ve aile kurumunda ahlaki değer yargılarının giderek bozulduğu görülmektedir.
“Balık baştan kokar” ve “Bir baş soğan, bir kazanı kokutur” atasözlerimiz kanaatimizce anlatmak istediğimizi en veciz şekilde ifade etmektedir. Devleti yönetenlerin ahlaki değerleri, davranış ve eylemleri şüphesiz diğer toplumsal yapı ve kurumlar üzerinde etkili olmaktadır. En başta devleti yönetenlerin ekonomik güç ve yetkilerinin “sınırsız” olması ve bunun sonucunda ekonomi politikalarının yeniden seçilebilmek amacı doğrultusunda kullanılması ekonomik düzeni ve yapıyı tümüyle tahrip etmektedir.
Kanaatimce bugün içinde yaşadığımız kronik enflasyon, bütçe açıkları, borç batağı ve diğer ekonomik sorunların temel sorumlusu siyasal iktidarlardır (merkezî ve yerel). Siyasetçiler için en iyi ekonomi politikaları, maalesef seçimi kazandıracak reçetelerdir. Siyasal iktidarların ve partilerin seçim ekonomisi stratejileri ekonomik sorunları ve yozlaşmaları her geçen gün daha kronik bir hâle sokmaktadır.
Siyasal iktidarların (merkezî ve yerel) seçmen dışında toplumun diğer kesimlerine de çıkar sağlamak suretiyle destek elde etmeye çalışmaları yeni tür yozlaşmaları gündeme getirmektedir. Siyasal iktidarlar özellikle iş dünyası, medya ve bilim dünyasına çıkarlar vaat ederek ya da sağlayarak bu kurumları yozlaştırabilmektedirler.
Kanaatimce bugün iş ahlakının, medya ahlakının ve bilim ahlakının bozulmasının ve yozlaşmasının baş sorumlusu siyasal iktidarlardır. Her fırsatta “ulusal çıkarlar”, “toplum menfaatleri”, “kamu yararı” gibi kavramları dillerinden düşürmeyen siyasal iktidarların ve partilerin mensuplarının kendi özel çıkarlarının peşinde koşmadıklarına artık toplumu inandırmaları imkânı kalmamıştır.
Hele hele enformasyon çağını, bilgi toplumunu ve medya demokrasisini yaşayan günümüz toplumlarında buna gerçekten imkân kalmamıştır. Vatandaşlar siyasete ne denli ilgisiz olurlarsa olsunlar, kitle iletişim araçlarının yetersiz olduğu dönemlerdeki kadar bilgisiz (cahil) değillerdir.
Devlet bütçelerinden son 25 yılda çeşitli yöntemlerle yapılan kaynak transferleri dengeyi diğer harcamalar (cari, yatırım vb.) aleyhine bozmuştur. Yatırım harcamaları cari ve transfer harcamalarının gerisinde kalmıştır. Devletin “sosyal devlet” olma ilkesini yerine getirmede kullanılması çok normal olan kamu transfer harcamaları Türkiye'de 1980 yılından sonra “türedi zenginler” veya “sermayedar grubu” yaratmak için kullanılmıştır.
Enflasyonun tüm toplum katmanlarında yol açtığı erozyon, hırsızlık, talan, rüşvet, suistimal, yolsuzluk düzenini de getirmiştir. Bugün ülkemizde inanılması çok güç boyutlarda bir “kirlilik” olgusu yaşanmaktadır. Ne yazık ki yargı sistemi hızlandırılamıyor, yasal boşluklar nedeniyle ekonomi etkin çalışamıyor, mevzuat piyasadaki faaliyetleri düzenlemede yetersiz kalıyor.
Türkiye'de artık kirliliğe neden olan vurgunculuğa, suistimallere, yolsuzluk ve rüşvete, hırsızlığa, talana neden olan “rant kollama” sisteminin yıkılması gerekmektedir. Temiz Toplum Kampanyası bunun için önemli bir fırsattır. Türkiye'de İtalya'da olduğu gibi “kirli bir toplum” yoktur. Aksine toplum bazı güçlerce kirletilmeye çalışılmaktadır.
Üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir saptamadır bu. Çünkü yolsuzluk, vurgunculuk, rüşvet vb. mekanizmalar toplumun dikkatini başka yönlere çekilmesine engeldir. Böyle bir sistemde politika üretmek, ekonomiyi idare etmek veya kitleleri etkilemek daha kolaydır. Çünkü bu ortamda oluşacak toplum yapısı, arabesk bir kültürü de ortaya çıkaracaktır.
Diğer deyişle kaderci, çilekeş, bıkkın, “böyle gelmiş, böyle gider”, akla ve mantığa güvenmeyen bir sosyokültürel ortam yaratacaktır. Örneğin bugün ülkemizde AKP'nin önemli bir çoğunluğa sahip olmasının en önemli nedeni insanların mevcut düzene duydukları güvensizliğin bir sonucudur. Artık insanlar mevcut düzen partilerine güvenmemekte ve bazıları çareyi kendilerine İslam'ın huzurlu ortamını vaat eden sisteme karşı bir partiye yönelmektedir. Bu noktanın diğer partiler tarafından sağlıklı bir şekilde irdelenmesi gerekmektedir.
Bugün Türkiye'nin idari yapısı ülke yönetimi açısından son derece yetersizlikler sergilemektedir.
Türkiye'de yozlaştırılan alanların bundan kurtarılması için sözü edilen idari, hukuki ve ekonomik vb. reformları yapacak; kararlı ve insana hizmet gayesini oy çıkarından üstün tutan, tutarlı, kararlı ve vizyon sahibi siyasal kadroların işbaşına gelmesi gerekmektedir. Bunun için ise dünyadaki ve ülkemizdeki değişimlere paralel konumların ve buna bağlı kuralların yeniden oluşturulması kaçınılmazdır.
Toplumumuzda bunun için büyük bir dinamizm ve istek vardır. Siyasilerin ve yönetici kadroların bunları görmesi, silkelenerek bu değişimi istemeleri önemlidir. Artık bu toplumun kaderi fakirlik, eğitimsizlik, sağlıksızlık ve horlanma olmamalıdır. Toplumsal değerlerimizi korumamız için önce toplumumuza sahip çıkmamız gerekmektedir.
Toplumsal yaşamda olduğu gibi siyasal yaşamda da ortak değerlerin belirlenmesi için her şeyden önce bir toplumsal işbirliğine ve uzlaşmaya ihtiyaç vardır. Siyasette neyin “iyi”, neyin “kötü”, felsefi deyimle neyin “yüksek iyi” olduğunu belirlemeye çalışmamız gerekiyor. Bu bir siyasette yeniden yapılanma projesidir. Böylesine bir proje Temiz Toplum ve Temiz Siyaset için kaçınılmazdır.
Kanaatimce Temiz Toplum ve Temiz Siyaset arayışı içerisinde olan ülkemizde yapılması gereken de budur. Siyasette ya da Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma Reformu mutlaka gereklidir. Bu şüphesiz sadece bir Hukuk Reformu olarak ele alınmamalıdır.
Siyasal ahlakın tesis edilmesi ve siyasal yozlaşmaların ortadan kaldırılması için hukuk reformunu iki düzeyde ve birbirini tamamlayacak şekilde ele almak gerekir. Birincisi Anayasal Reform, ikincisi ise Yasal-Kurumsal Reform’dur.
Ancak işin ciddiyetini biliyoruz ve oturmuş, kurumsallaşmış, gelenekselleşmiş, dahası meşrulaşmış esasın; meşru olmayan güçlerle halk güçleri açık bir hesaplaşmanın eşiğine gelmiştir. Bu durum, abartmasız yeni bir devrimi, yeni bir açılımı zorunlu kılmaktadır.
Çözüm: Üçüncü Yol.
Çok Okunanlar
Özgür Özel'in masasındaki ankette beklenmeyen sonuç
Rasim Ozan Kütahyalı’dan dikkat çeken Mehmet Akif Ersoy sözleri!
Duran Bülbül yeni yapılacak zamma dair konuştu!
Mert Hakan Yandaş’ın hesap trafiğinde dikkat çeken detaylar
Danla Bilic’in 5. ameliyatından çıkan madde şoke etti
Kulüp başkanları beraberlik için anlaşmış!
Barzani şovunun sorumlusu Şırnak Valisi ise Tunceli Valisinin yaşadıkları neydi?
Mehmet Akif Ersoy ve MHP'li Başkan adayı gözaltına alındı
'HSK başvurumuzu reddetti, Herkes hesap verecek'
Devlet desteği sona mı eriyor?