Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8385
Dolar
Arrow
34,1542
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9695
Altın
Arrow
2916,0000
BIST
Arrow
9.109

Su ekonomisi ve su felaketi

Ülkemiz üç tarafı denizlerle çevrili ve su kaynakları konusunda sıkıntısı olmayan bir ülke iken, su kaynaklarını bilinçsiz ve siyasi tasarruflara açık bir şekilde kullanılması, ülkemizi bir su felaketi ile karşı karşıya bırakmaktadır.

Burada makro anlamda sanayileşme, sosyoekonomik değişimler; kuraklığın artması, nüfus artışı ve kentleşme gibi birçok faktör su kullanımını ve kapasitesini etkilediği bir gerçektir. Su kıtlığı çok yakın bir süreçte insan hayatını etkileyecek en önemli sorunlardan birisi olarak görülmelidir. Ülkemizdeki hızlı kentleşme ve göç sebebi ile şehirlerdeki su kapasitesinin üçte iki oranında azalacağı beklenmektedir. Özellikle su tüketimi belediyelerin popülist yaklaşımı nedeni ile sadece fiyat olarak bakılmaktadır.

Çok ivedi bir su bakanlığı ya da su üst kurulunun kurulması gereklidir. Ülkemizde su ile ilgili birçok kamu kuruluşu yetkili olmasına rağmen bunlardan en önemlileri DSİ ve belediyelerdir. Ülkemizde işletmede olan 861 adet baraj bulunmaktadır, bunların 203’ü büyük çaplı baraj, 658 tanesi gölettir.

Toplam barajların doluluk oranı %70, İç Anadolu’da ise %30’dur. Barajların dolabilmesi için karın ve yağmurun sürekli yağışlar şeklinde yağması gerekmektedir. Oysa bizim yer altı su kaynaklarımız yeterli olmasına rağmen bilinçsiz ve kayıt dışı kuyu açılması, diğer bir yandan içme sularının tarımda kullanılması ile barajların susuz kalması durumu ile karşı karşıyayız. Bugün sadece İç Anadolu’da bir ilimizde 1.000’in üzerinde kaçak kuyu bulunmaktadır.

Aslında DSİ’nin yapmış olduğu barajların bir kısmı kamu zararına dönüşmüş durumdadır. Siyasi nedenlerle aynı baraj ve göletlerin üzerine ikincisi ve üçüncüsü yapılmakta, bu ise her iki gölet ve barajın su toplayamaması ve yeteri kadar doluluğa ulaşamamasına neden olmaktadır. Bugün çoğu yerde barajlar yeterli su toplayamadığı için sulu tarım yapılamamaktadır.

Su kullanmak bir kültür ve yaşam felsefesidir. Coğrafi olarak yeraltı su kaynakları iki katmandan oluşmaktadır. Birinci katman fiziksel, yağmur ve kar sularının oluşturduğu sulardan, ikincisi onun daha da altında bulunan ülkemizin yer yüzüne çıkarmadığı ya da çıkaramadığı denize akan sulardır. Ülkemiz, denize akan sular yerine birinci katmandaki içme suyu olarak kullanılacak sular ile tarım arazilerini sulamaktadır. Bu anlayıştan vazgeçerek denize karışan suların tarım arazilerinde kullanımı gerekir. Burada birçok lokal önlemler alınabilir. Şehirlerdeki yağmur suları için havuzlar, çatı suları için su tankları oluşturulabilir. Bu sularla parklar ve bahçeler sulanabilir. Yağmur suları için tank ve depo yapmayan yurttaşlardan yağmur vergisi alınabilir.

Türkiye’nin aslında su sorunu yok. Bu sorunu ranta dönüştürmüş bir siyasi yapı vardır.

DSİ rast ölçümlerini doğru yapsa, 5 ve 10 yıllık su girişleri ve fizibilitelerini düzgün yapılırsa su sorununun önemli bir kısmını çözer. Sadece baraj yapmakla yetiniyorlar. Ancak aynı bölgede yüzlerce binlerce kaçak kuyu açılmaya devam ediyor ve bu konu ile ilgili baraj yapan kurum ve kuruluşlar denetim yapmayarak kaçak ve kayıt dışı su kullanımına seyirci kalınıyor.

Türkiye’nin bir su politikası yok. İklim değişikliğine ilişkin ortada bir iklim değişikliği bakanlığı var.

Bunun dışında da 50 yıllık 100 yıllık bir su vizyonu politikamız yok. Siz kamu kurum, kuruluşları ve belediyeler tarafından su politikası konusunda hane halkının su tüketimine ilişkin bir çalışma ve bilinçlendirme yaptığını biliyor musunuz?

Belediye seçimleri için hiçbir belediyenin kentsel su yönetimi politikası açıkladığını duyup okudunuz mu? Sadece suyu şu fiyattan vereceğim demek insan hayatına ve geleceğine ilişkin bir rüşvet pazarlığıdır. Su ekonomisinin önemini, doğru kavrayıp analiz edemezsek yıllardır süren deprem felaketlerine bir de su felaketi eklenecektir. O zaman su hayat olmaktan çıkar.