Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125

Türk siyasal sistemi içerisinde düzenleyici ve denetleyici kurumlar bağımsız mı?

Değişim hareketleri, küreselleşme ve özelleştirme ile başlamıştır ve devletin piyasa ekonomisi içindeki rolü ve müdahaleleri kısıtlanmıştır. Finans, enerji, iletişim gibi hassas sektörlerde düzenleme ve denetim görevi bağımsız kurumlara devredilmiştir. Bu düzenleyici ve denetleyici kurumlar, Amerika Birleşik Devletleri'nde ortaya çıkmış ve daha sonra Avrupa'da yaygınlaşmıştır. Türkiye'de ise, 1990'larda başlanan çalışmalar 2000'li yıllarda yasal zemine oturtulabilmiştir. Her biri kendi özel kuruluş kanunları ve kamu tüzel kişilikleri olan bu kurumlar, bağımsızlıklarıyla öne çıkmaktadır. Bu, siyasi otorite ve çıkar gruplarının etkisi altında kalmadan düzenleme ve denetleme işlevlerini gerçekleştirme anlamına gelir. Bu nedenle, hiyerarşi ve idari vesayet denetimi söz konusu değildir. Ancak günümüzde bu kurumların bağımsızlığına yönelik belirsizlikler ve tartışmalar hala devam etmektedir.

Teknik bilgi gerektiren, önemli ve hassas hususlarda regülasyon görevi gören düzenleyici ve denetleyici kurumların en ehemmiyetli unsuru bağımsız oluşlarıdır. Fakat bu bağımsızlık Türkiye’de sağlanamamıştır. Bu kurumların niteliği başka kamu kurumlarından farklıdır. Bu kurumlar politik organlardan bağımsız ve onların dışında olmalıdırlar. İdare Hukuku argümanı bu kurumları “Bağımsız İdari Otoriteler” diye isimlendirir. Devletin müdahaleci ve korumacı politikalarının uzun süre devam etmesi, özellikle ekonomik alana müdahalesi, teknolojik ilerleme ve değişimlerin ortaya çıkması, insanların yaşam standartlarının artması, kamu hizmeti ve yönetimi anlayışının değişmesi, evrensel hizmet (minimum hizmet veya etkin hizmet) gibi kavramların önem kazanması ve 1980'lerin başlarından itibaren küreselleşmenin etkisiyle birlikte devletin ekonomik hayattan çekilmesi, düzenleme konusunda bir boşluğa neden olmuştur. Daha sonra, temel hak ve özgürlükler, enerji, çevre, sağlık, iletişim gibi alanlarda faaliyet gösteren uzman kişilerden oluşan özerk nitelikteki kuruluşlar bu boşluğu doldurmaya başlamıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından kamu kurumu niteliğinde kabul edilen, yerinden yönetim kuruluşları arasında yer alan ve "hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşu" olarak kabul edilen düzenleyici ve denetleyici kuruluşların merkezi idare ile olan ilişkileri, idarenin bütünlüğü ilkesinin nasıl uygulanacağı ve idari vesayet yetkisi hala tartışılmaktadır.

Kamu yararının sağlanması amacıyla kurulan bağımsız kurumlar, "siyaset üstü" olarak kabul edilebilirler ve hatta Anglo-Sakson kültüründe "devletin dördüncü erki" olarak adlandırılırlar. Ancak, bağımsızlıklarıyla birlikte hesap verebilme sorumlulukları da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kurumlar, sadece merkezi idareye karşı değil, düzenledikleri alanlardaki aktörlere karşı da bağımsız olmalıdır. Özellikle ekonominin siyasi etkilerden uzak tutulması, etkinliğin ve istikrarın sağlanması açısından bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurumların hayati bir işleve sahiptir. Bu kurumların bazı kesimlere güç ve rant yaratma fırsatı sağlaması nedeniyle bağımsızlıkları önemlidir. Bağımsızlık, bu kurumlar için hayati önem taşırken, tam anlamıyla bağımsız olmaları mümkün değildir. Çünkü çıkar ve baskı grupları ile siyasiler, bu kurumlar üzerinde etkili olabilirler. Bu durum, düzenlemelerin başarısız olmasına neden olabilir. Özel ve siyasi baskı gruplarının dayatmalarından kurtulabilmek için bu kurumların bağımsızlıklarının tesis edilmesi zorunlu ve önemlidir. Bağımsız denetim kurumları ülkemizde bağımsızlığını yitirmiştir. Aslında bu kurumlar bir yandan demokrasiyi pay pas ederken, diğer yandan kendini yasamanın yerine koymaktadır. Zaten tüm dünyada bu amaç için kurulmuş ve kullanılmıştır.