Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8469
Dolar
Arrow
40,5798
İngiliz Sterlini
Arrow
54,2381
Altın
Arrow
4339,0000
BIST
Arrow
10.642

Üçüncü yol

Atatürk, 1930–38 yılları arasında Türkiye’de bir önceki dönemin devamı niteliğinde, fakat daha korumacı ve müdahaleci politikalar izlemeyi tercih etmiştir.  Yaşanılan tecrübelerin ardından devletçi politikalar izleyerek buhranın etkilerinden kurtulmuşdur. Fakat aynı dönemde, dünyada, Almanya ve İtalya’da olduğu gibi faşist yönetimlere ve Sovyet Sosyalist Rusya’da olduğu gibi komünist yönetimlere de rastlanmaktadır.

Atatürk, sosyalizm ile kapitalizm arasında, hem özel üretimi esas alan, hem de müdahale ve korumacılığa yer veren etkin ve öncü devletçiliği, yeni bir üçüncü yol olarak tercih etmiştir.

Nitekim, 10 Mayıs 1931 tarihinde toplanan Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı’nda cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık ve laiklik ilkelerinde devrimcilik ve devletçilik ilkeleri de eklenmiş ve partinin “6 ok”u tamamlanmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi programında ilk kez yer alan devletçilik ilkesi maddesinde “Ferdî mesai ve faaliyeti esas tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az zamanda millet refah ve memleket mamuriyetine eriştirmek için milletin umumi ve yüksek menfaatlerinin icabatından doğan bilumum işlerde devletin alakadar olması” esası belirtilmiştir.

Ayrıca “iktisadi sahada devletin fiilen alakadar etmek mühim esaslarımızdandır.” vurgulaması yapılmaktadır. Devletçilikle ilgili maddenin kurultayda tartışılmaksızın kabul edilmesi, söz konusu dönemde devletçiliğin özel sektörü özendirici ve korumacı nitelikte bir devlet müdahalesi olarak algılanması, maddenin tartışmasız kabulünü açıklamaktadır. Nitekim 1930–1931 kesitinde, daha önce vurgulandığı üzere, dış ticaret ve kambiyo rejiminde korumacı, düzenleyici bir politikanın izlenmiş olması, bu çerçevede özel sermayenin çıkarları aleyhinde düzenleme yapılmayıp korunması söz konusudur.

Devletçiliğe dayanan ve temelini devlet öncülüğünde planlı sanayileşmeden alan yeni ekonomi politikası ise, bu ilkelerin ilanından birkaç yıl sonra uygulamaya konulmuştur. Bu gelişmelerin yanı sıra, 1934 yılında uygulamaya konulan Beş Yıllık Sanayi Planı ile Türkiye, gelişmekte olan ülkeler arasında planlı kalkınmaya geçen ilk ülke olmuştur.

Celal Bayar’ın İktisat vekilliği döneminde sürdürülen devletçi politikalar, 9 Mayıs 1935’te toplanan 4. Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı’nda konsolide edilmiştir. Kurultay, parti programında devletçiliği onaylamış olmakla birlikte, parti tüzüğünün “esaslar” kısmının 5. Maddesinde yer alan devletçilikle ilgili fıkrada, özel girişimciliğin esas olduğu belirtilmiş, ulusun refah düzeyini artırmak ve ülkenin kalkınmasını sağlamak amacıyla ulusun ortak çıkarları doğrultusunda özelikle iktisadi alanda devletin görev alması ilkesinin sürdürüldüğü açıklanmıştır. Yine aynı maddede devletin ekonomik hayatın belli bir sürecinde yapılmakta olduğu kadar, özel girişimlere yön vermek ve yapılan bazı işleri düzenlemek ve kontrol etmek olduğu da belirtilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Recep Peker de, kurultayda yaptığı konuşmada;

“Liberal sistem demek, bugün bu ulusun varlığında gözlerimizi kamaştıran, en büyük muvaffakiyet yollarını kapamak demektir.”

Sözleriyle liberalizmi eleştirirken, devletçiliğin yalnızca Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir ilkesi olarak kalmamasını, bu ilkenin devlet tarafından benimsenmesi gerektiğini dile getirmiştir. Bir süre sonra, partinin diğer beş ilkesiyle birlikte devletçilik 1937 yılında anayasaya girmiştir.

Atatürk’ün benimsediği devletçilik rejimi şu ilkeleri içeriyordu:

• Özel teşebbüs esastır, ancak; özel sektörün üretim yapamadığı veya yetersiz kaldığı alanlarda devlet müdahale etmeli, yapacağı yatırımlar ile kalkınma ve sanayileşmeyi sağlamalıdır.Devlet teşebbüsleri, temel olarak sanayi sektörü için, yani; enerji, maden, imalat gibi sektörler için kurulmalıdır.

• Sulama, köy yolu gibi yatırımlar devlet tarafından gerçekleştirilmelidir, fakat araştırma amacıyla kurulacak üretim çiftlikleri istisna tutulmak üzere, tarımda devlet üretimi olmamalıdır.

• Özel teşebbüs, herhangi bir alt sektörde yeterli üretimi yapabildiği takdirde, o alandaki üretim özel sektöre devredilmelidir.     

Nereden nereye,  bugüne nasıl geldik?      

Prof. Dr. Duran BÜLBÜL