Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,1883
Dolar
Arrow
34,1181
İngiliz Sterlini
Arrow
45,8147
Altın
Arrow
2914,0000
BIST
Arrow
10.040

Zamanla değişen Sayıştay Raporları

Sayıştay Kanunu 2011 yılında tamamen yenilendiğinde ben de dahil pek çok kişinin içini umut kaplamıştı. Bunun başlıca sebebi eskiden olaya taraf olanların haberdar olduğu ama vergi veren tüm vatandaşları ilgilendiren pek çok konunun artık kamuoyu ile paylaşılacak olmasıydı.

Yeni Sayıştay Kanunu kapsamında genel bütçeli idarelere ait raporlar TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda her yıl gündeme alındı ve raporu yazan Sayıştay mensupları Komisyonda soruları cevaplandırmak üzere hazır bulunmaya başladılar.

Ancak zamanla gördük ki, fiili durum beklentilerimizin oldukça gerisindeydi. Öncelikle, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu, eski 832 sayılı Sayıştay Kanununda olduğu gibi kamu zararı ve suç unsuru içeren yargı raporlarının kamuoyu ile paylaşılmasını öngörmüyordu. Günümüzde üst yargı organlarına ait kararlar kamuoyu ile paylaşılırken Sayıştay’ın, tüm vergi mükelleflerini ilgilendiren kamu zararı raporlarını eskiden olduğu gibi gizli tutmaya devam etmesi, günümüz demokrasi anlayışı ile bağdaşmamaktadır.

Bir diğer hayal kırıklığı TBMM’de yaşanmıştır. Sayıştay’ın 2011 yılından itibaren düzenlemeye başladığı düzenlilik denetimi raporları esas olarak mali tablolarda yer alan hataların Meclis’e bildirilmesini amaçlasa da, kamu zararı içermemek şartıyla, önemli görülen pek çok husus da bu raporlarda yer almaktadır. Bu raporların görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyon görüşmelerinde hazır bulunan ve raporu hazırlayan Sayıştay personelinden maalesef yeterince faydalanılmamıştır. Pek çok teknik konunun yer aldığı raporlar maalesef konunun uzmanı olmayan milletvekillerince yeterince anlaşılamamış, Sayıştay mensuplarına konunun detayı ve farklı boyutları sorulmayarak pek çok konunun gölgede kalmasına sebep olunmuştur. Halbuki TBMM Genel Kurulunda defalarca dile getirildiği üzere, denetçiler tarafından hazırlanan raporlar TBMM’ye sansüre uğrayarak gelmektedir. Sansüre uğrayan bölümleri öğrenmenin tek yolu da raporu yazan Sayıştay personeline soru sorulmasıdır.

Bizi en çok üzen hayal kırıklığı ise yıllar içinde Sayıştay Raporlarında görülen nitelik ve niceliksel bozulmadır. Birkaç yıl öncesine kadar eylül ayı sonunda tüm gazetelerin manşetlerinde Sayıştay raporlarından maddeler yer almaktayken, artık Sayıştay raporlarından neredeyse bahsedilmez olmuştur.

Eski Sayıştay raporları ile öğrendiklerimizden ilk aklımıza gelenler eski bakan yardımcılarına makam aracı ve koruma tahsis edilmesi, özel hastanelerin SGK’yı ve vatandaşı dolandırması, ölülere sosyal yardım ödenmesi, büyük ölçekli yatırımlarda sözleşme bedeli içinde makam araçlarının aldırılması, ihalelerin pazarlık usulü ile yöneticilerin seçtiği şirketlere ilansız şekilde verilmesi, yap-işlet-devret projeleri, şehir hastaneleri ve mega projelerde fiyat farkı ve/veya ödeme endekslerinin devleti zarara uğratacak ve müteahhite avantaj sağlayacak şekilde belirlenmesi, işin tamamını alt yüklenicilere yaptıran komisyoncu müteahhitler gibi pek çok konuyu ve çok daha fazlasını geçmiş yıllarda Sayıştay raporlarından öğrenmiştik.

Geçtiğimiz yıl ve özellikle bu yıl ise Sayıştay raporlarının tamamının suya sabuna dokunmama felsefesi ile hazırlanmış olduğu görülmekte. Halbuki raporları yazan denetçiler aynı denetçiler, mevzuat aynı mevzuat, denetlenen kurumlar yine aynı kurumlar. Peki ne oldu da raporlar kısa süre içinde etkisiz hale getirildi? Son yıllarda Sayıştay’da değişen tek şey başkan oldu. Cumhurbaşkanlığı Personel Genel Müdürü ve uzun yıllardır Tayyip Erdoğan’ın gözde bürokratı olan Metin Yener’in başkan olması sonrasında saray yönetiminin etkisi kendisini Sayıştay raporlarında da nihayet göstermeye başladı ve yolsuzlukları ortaya çıkaran Sayıştay raporları gitti, yerine hiçbir etki yaratmayan raporlar geldi.

Bu aşamada görev muhalefet milletvekillerine düşüyor. Sayıştay Başkanına baskı yapılarak, kamu kurumu raporlarının sansüre uğramadan önceki hallerinin TBMM’ye gönderilmesi ve kamuoyuna açıklanması için kamuoyu oluşturulması bir zorunluluk olmuştur.

Bunca zorlukla kazandığı gelirinin büyük bir kısmını vergi olarak ödeyen halk, ödediği vergilerin ne tür yolsuzluklarla çar çur edildiğini öğrenme hakkına sahip olmalıdır.