Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,5097
Dolar
Arrow
35,0942
İngiliz Sterlini
Arrow
44,0251
Altın
Arrow
2929,0000
BIST
Arrow
9.724

Bunu bize kim yaptı?

6 Nisan 2022 tarihinde yayınlanan Resmi Gazete’de yer alan “Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla” 2023 genel seçimine bir yıl kala oyunun kuralı değişmiş, partiler bu yeni duruma göre pozisyon almak durumunda kalmıştı. 14 maddeden oluşan 7393 sayılı kanun değişikliğine göre kısaca seçim kurullarında görev yapan yargıçların, kıdem yerine mesleki sınıflarına göre ve kura ile belirlenmesi, seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesi ve en önemlisi ittifak sisteminde küçük partilerin etkisini azaltan uygulama yürürlüğe girmiş oldu. 

Bu değişiklik öncesinde ittifak yüzde 10 barajını aşıyorsa, ittifak üyesi olan siyasi partiler baraja takılmaksızın sandalye dağılımından pay alabiliyorlardı. Üstelik ittifak üyesi partiler hem ittifakın bütününden, hem kendi oylarından faydalanabilmekteydiler. Seçim kanunundaki bu değişiklikle maç oynanırken kural değişmiş, muhalefette yeni kurulan Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Saadet Partisi, Demokrat Parti çareyi CHP çatısı altında seçime girmekte bulmuştu. 

Şimdi diyeceksiniz ki bayram değil seyran değil bunu niye hatırlamak zorundayız? Hemen geliyorum konunun özüne…

O günlerde bu partilerin ittifak içinde ayrı bir logoyla seçime girmesinin çok daha faydalı olacağını savunanlardandım. Bu düşünceme gerekçe olarak da 2018 seçimlerinde Saadet Partisi adayının Konya’da CHP listelerinde ikinci sıradan girmesinin bir katma değer getirmediği, hatta aksine CHP’ye oy kaybettirdiği argümanıyla destekliyordum. CHP 2015 Haziran genel seçimlerinde yüzde 9.91 oy aldığı Konya’da 2018’de yüzde 9.7’e gerilemişti. Bu sonuçlar Konya gibi muhafazakar bir kentte bile CHP listelerinden sağ partilerin girmesi formülünün sağlıklı işlemediğini, işleyemeceğini göstermeye yetiyordu. 

Fakat olmadı. Sesimizi, sözümüzü dinleyen olmadı ve bu yasa değişikliğinin bir tuzak olduğu, mecburen tek liste girilmek zorunda olduğu gerçekliği ile hareket edildi. Diğer taraftan muhtemelen uzun zamandır bu planlamaları ve hesaplamaları yapan Cumhur İttifakı‘nın seçime nasıl gireceğine çok kulak asan olmadı. Halbuki yasayı değiştirenler onlardı! Cumhur İttifakı çatısı altında Milliyetçi Hareket Partisi, Yeniden Refah Partisi ve Büyük Birlik Partisi kendi logolarıyla ittifak içinde “özerk olarak” seçime girmişlerdi. Yani aynı yasa değişikliğine maruz kalan Yeniden Refah Partisi ve Büyük Birlik Partisi gibi partiler dahi seçime ayrı logoyla girmeyi uygun görmüşlerdi. Peki o zaman Millet İttifakı neden böyle bir karar aldı?

Amerikalı tarih profesörü, Ortadoğu üzerine çok önemli çalışmalar yapan Bernard Lewis genellikle Ortadoğu ve İslam coğrafyasındadaki liderlerin başına kötü bir iş geldiğinde “Bunu bize kim yaptı?” (Who did this to us?) diye sorduklarını söyler. Bu soru kalıbı aslında aynı zamanda sürekli bir dış düşman aramayı da peşinde getirir. Hatta Atatürk’ün liderliğini de “biz nerede hata yaptık” diyebilenlerden olduğunu söyleyerek ayrıştırır. Yani özeleştiri yapabilen bir lider olduğunu söyler. 

Şimdi gelelim bu konuyu neden bugün yazdığıma... Benzer ve hatta çok daha kritik bir yasa değişikliğinin 2028 seçimine giderken de yapılabileceğini düşünüyorum. Her seferinde “Bunu bize kim yaptı?” diye sormaktan yorgun düştük. Artık “Biz nerede hata yaptık?” deyip, geçmişten ders çıkaralım.