Büyük kucaklaşma…

Akraba ziyareti ve tatil için iki haftalığına Amerika’ya geldim. Seyahatimin ilk günü uçaktan indiğimde Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve Halk TV Program Müdürü Kürşad Oğuz’un önce gözaltına alındığı, Kürşad Oğuz, Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek’in adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı, Suat Toktaş’ın ise tutuklandığı haberini aldım. Çok üzüldüm doğrusu… Suat Toktaş erdemli, onurlu, tecrübeli bir gazeteci büyüğümüzdür. Suat Bey basın camiasında onunla çalışmış ya da çalışmamış her  görüşten basın mensubunun saygısını kazanmış biridir. Umarım bir an evvel özgürlüğüne kavuşur…

Genelde gurbette yaşayan arkadaşlarım çok kaygılı izlerlerdi ülkemizdeki gelişmeleri… Bazı konuşmalarımızda bizden daha çok endişe ettiklerini hissederdim. Bu duyguyu belki de ilk defa yaşadım. Uzakta olmak, haberleri tam alamamak, insanı çok daha endişeli kılıyor. İlk gün gazeteci arkadaşlarımız hakkındaki gelişmeleri takip ettikten sonra ikinci günün sabahında ise “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek and içen beş teğmenin disiplinsizlikten ihraç edildiği haberiyle uyandık. İnsan hangi birine üzüleceğini şaşırıyor gerçekten. Her gün ayrı bir kara haber… Teğmenlerin ihracı milletin vicdanını kanattı. Elbette sadece vicdan kanatmakla kalmadı aynı zamanda toplum içerisindeki kutuplaşmayı çok daha yüksek bir düzeye çıkardı. Anlaşılan o ki AKP iktidarı bu kutuplaştırmayı arttırmaktan ve kendi tabanını bunun üzerinden kontrol etmekten asla vazgeçmeyecek. Aslında belki bir tercih olarak değil bir zorunluluk olarak ve hatta kutuplaşma dışında bir şansı olmadığından bu yolu denemeye devam edecek gibi görünüyor. 

Anti-demokratik uygulamalar ve hukuksuzluklar tam gaz devam ederken muhalefet ne yapıyor diye sorarsanız muhalefet şimdiden büyük Türkiye ittifakını kurmaya ve adayını belirlemek üzere ön seçim hazırlıkları yapmaya çoktan başladı. Birkaç hafta evvel 12punto için yazdığım “CHP için çare: büyük kucaklaşma” başlıklı yazıda Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu saatten sonraki en önemli görevinin gerek parti içinde, gerek büyük muhalefet bloğu içerisindeki birlikteliği sağlamak olduğunu yazmıştım.   Görünen o ki muhalefete ve basına yönelik uygulanan anti-demokratik uygulamalara ve özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu‘na yönelik hukuksuzluklara karşı CHP’nin tavrı, 2017 referandumundaki gibi geniş bir toplumsal muhalefetin oluşmasını sağlamak olacak. 

Toplumu daha çok baskılamak ve kutuplaşmayı daha çok arttırmak her nasıl iktidarın tek şansıysa, toplumsal muhalefeti harekete geçirmek, birlikteliği sağlamak da ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisinin tek şansı olarak görünüyor. 

2017 Anayasa referandumunda oluşan büyük hayır bloğunun içersinde çok farklı görüşlerden siyasi partiler, oluşumlar ve platformlar vardı. Bu birlikteliğin ve duygunun yeniden canlanması elbette önemli. Fakat şunu unutmamak lazım, daha evvel de yazdığım gibi, bir kez daha hatırlatmak isterim ki o tarihlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin parti içi birlikteliği tamdı. Bugün bu birliktelik üzerine daha fazla yoğunlaşmak ve partinin uzun yıllardır dışlanmış, siyaset çemberinin dışına itilmiş liyakatli kadrolarını göreve çağırmak, ortak aklı birlikte yaratmak önem teşkil ediyor. 

Unutmamak lazım ki iktidar, bir yandan toplumsal kutuplaşmaya oynarken diğer taraftan muhalefet içi bölünmeye oynuyor. Aman dikkat…